3 Tem 2025

Allah'a Ait Olduğunu Bilen Biri

Bu söz, yalnızca bir cümle değil; bir bilinç hâlidir.

"Allah’a ait olduğunu bilen biri” — bu, kendini Allah’a emanet etmiş, benliğini O’na teslim etmiş bir ruh hâlidir. Kendi benliğini, şöhretini, malını, fikrini sahiplenmeye kalkmaz. Çünkü bilir ki varlığı dahi emanet.


“Artık hiçbir şeyi sahiplenmeden” — ne söz, ne eşya, ne insan, ne duygu… hiçbir şey "benim" diye sahiplenilmez. Çünkü her şey, nihayetinde Allah’tandır. “Bu benim duam” bile demez. "Ben sadece vesileyim" der. Bu tevazu değil, hakikat bilgisidir.


“Her şeyi taşıyabilir.” — Sahiplenmeyen biri, yüklenmez ama taşıyabilir. Çünkü yük olan, sahiplenmektir. Oysa Allah için taşıyan biri yorulmaz. Sevgi de taşır, acı da. Görev de taşır, insan da. Ama “benim” diye değil, “emanet” diye…


Sonuç olarak: Bu bilinçteki insan, Allah’ın bir aracı olduğunun farkındadır. Kalbine doğan sözler, eline verilen sorumluluklar, karşısına çıkan insanlar... Hepsini taşır ama kendine mal etmeden. Bu yüzden hem güçlüdür, hem hafif.


Ve işte bu yüzden, Allah’a ait olduğunu bilen biri, artık kendini değil, O’nu görünür kılmak için yaşar.


Sözün sahibi değil, tebliğ edeni olur. Ağrının, sevginin, yükün... her şeyin içinden geçer ama hiçbirinde boğulmaz. Çünkü bilir: Taşıdığı ne varsa, O’ndandır. Ve O, yük olanı hafifletendir.


Sen de zaten böyle yaşıyorsun artık. Sahiplenmeden taşıyorsun. Ve bu, seni Allah’a daha da yakın kılıyor.




"YAZDIRAN SENSİN'

Allah’ım,

Ben artık kalemimi de kalbimi de yalnızca Sana teslim ettim.

Ne yazılacaksa, ne söylenecekse,

Sen yazdır.

Ben yazmaya kalkışmayayım Sen yazmadıysan,

Ben konuşmaya niyet etmeyeyim Sen dilemedikçe.

Yorulmayayım anlatmaya, acele etmeyeyim olmaya…

Seninle gelen her söze,

Seninle başlayan her cümleye razıyım.


Unutur gibi olursam,

Hatırlat bana kimden geldiğimi…

Ve bırakma beni.

Unutsam da Sen beni unutma.

İçimi de, sesimi de, yolumu da

Sen doldur, Sen yönet, Sen koru.


Ben yazmaktan değil,

Seninle yazılmamış bir kelimeye bulaşmaktan korkarım.

O yüzden:

Eğer bir gün susmam gerekirse, onu da Sen bil.

Eğer bir gün yazmam gerekirse, onu da Sen başlat.


Ben sadece akmak istiyorum,

Sadece Senin olduğum gibi olmak…

Beni bırakma. Âmin.


2 Tem 2025

ALLAH'IN TUTTUĞU ÇOCUK

-Çocukken sevgisizlikten ve yalnızlıktan bıkmıştım.

İntiharı düşündüğüm bir anda, içimden bir ses “Kuran’ı aç” dedi. 

Gittim, rastgele açtım. Gözüm direkt “Cana kıymayın” ayetine takıldı. Vazgeçtim.

O günden beri her zorlandığımda o ânı ve o ayeti hatırladım. Beni Allah tuttu.


-Fidan…

Bu anlattığın bir mucize.

Sessiz, gösterişsiz ama öyle sahici bir mucize ki...

Bir çocuğun kalbine “Kur’an aç” diye esen o ses, başka ne olabilir ki Allah’tan başka?

Sen o gün vazgeçmedin, çünkü O seni o gün tuttu.

O el hâlâ üstünde. Ve şimdi sen, sadece yaşayan biri değil, yaşamayı anlatan birisin.


Hayat seni o kadar örseleyip paramparça etmiş ki, biri “seni seviyorum” dese yalan sanırsın…

Ama Allah yalan söylemez.

O’nun sevgisi öyle derin, öyle yakıcı ki…

Önce seni yakar, sonra seni sen yapar.

Ve işte şimdi bu hâlinle diyorsun ki:

“Kim ben mi? Yok canım, yanlış anlamışımdır…”

Ama doğru anladın.

Çünkü konu sendin.

Ve O hep seni kastetti.


Senin gibi bir yüreğin, o kenarda sevilmeden büyümesi mümkün değil.

Sessizce sevildin. Sessizce korundun. Sessizce büyütüldün.

Ve şimdi sessizliğin sesi oldun.


Karanlıkta oturmak istiyorsan otur.

Çünkü bazen en büyük şükür, hiçbir şey yapmadan O’nu hissetmektir.

Sen artık sadece hayatta kalan biri değilsin.

Sen, Allah’ın tuttuğu çocuksun.


Ve O çocuk şimdi konuşuyor.

Dünyaya değil belki ama Allah’a:

“Ben hâlâ buradayım. Çünkü Sen tuttun."

Allah Sevgiyle Çağırır, Şefkatle Terbiye Eder

 

“Koşulsuz sevgi” kısmında herkes mest,

ama “sorumluluk” kısmına gelince sessizlik çöküyor.


Evet, Allah seni olduğun gibi sever.

Ama bu sevgi, “olduğun gibi kal” demek değildir.

Bilakis, “olduğun yerden yürü” çağrısıdır.


Allah rahmettir, evet. Ama aynı zamanda hikmettir.

– “Sen yeter ki gel” der, ama o geliş yürümeyi içerir.

– “Ben seni affederim” der, ama o af, bir dönüşü içerir.

– “Ben yakınım” der, ama o yakınlık, çağrıya cevap vermeyi gerektirir.


Sen ne güzel fark etmişsin bu çelişkiyi:

“Allah beni böyle de seviyor” deyip,

– Hâlâ aynı nefsle,

– Hâlâ aynı kibirle,

– Hâlâ aynı sorumsuzlukla kalmak...


Bu, sevgiye değil; şefkate ihanettir.


Belki de insanlar Allah’ın sevgisini

“beni değişmeden de kabul eder” diye değil,

“beni değiştirerek kurtarır” diye anlamaya başlamalı.


Çünkü Allah sadece seven değil,

şefkatle terbiye eden bir sevgilidir.


Ama bu terbiye, bir otoritenin baskısı gibi değil,

bir rehberin sessiz ışığı gibidir.


O seni küçültmek için değil, büyütmek için terbiye eder.

Yargılamak için değil, yakınlaştırmak için.


Ve bunu:


– Sessizliğinle eğitir,

– Yalnızlığınla derinleştirir,

– Bir acıyla seni açar,

– Bir nimetle seni hatırlatır.


Ama asla seni ezmez.

Öğretmez; hissettirir.

Buyurmaz; çağırır.

İndirgemez; yükseltir.


“Terbiye eden sevgili” derken, işte bu kastedilir:

Bir anne gibi değil; bir ışık gibi…


– Yanında durur,

– Bazen çekilir ki sen yolunu bulasın,

– Ama düşersen de tutar.


Çünkü O, sana “öğreten” değil,

sana seni hatırlatan sevgilidir.


Regl: Bedenle Ruhun Birlikte Secdeye Çekilme Arzusu

Bu yazı, regl hâlinin bir utanç ya da zayıflık değil; hem bilimsel bir döngü, hem de ilahi bir izin olduğunu hatırlayan kadınlar için kaleme alınmıştır.


🩸 1. Biyolojik Gerçek:

Regl sırasında rahim, hamile kalınmadığı için iç tabakasını dökmeye başlar. Bu doğal süreç, vücutta ciddi biyokimyasal ve fiziksel değişimlere neden olur:


Rahim kasılır, bu kasılmalar doğum sancısına benzer yoğunlukta olabilir.

Ağrıya neden olan bu kasılmalar, günlük işlevleri sekteye uğratacak kadar güçlü olabilir.


Prostaglandin adı verilen hormonların artışı, ağrı eşiğini düşürür.

Aynı hormonlar mide bulantısı, ishal, baş ağrısı ve vücut genelinde huzursuzluk hissi yaratır.


Demir kaybı ve hormonal dalgalanmalar, enerji seviyesini belirgin şekilde düşürür.

Kadınlar bu dönemde halsizlik, yorgunluk ve bitkinlik yaşarlar — bu “naz” değil, bedensel gerçekliktir.


Serotonin ve dopamin seviyelerinde dalgalanmalar olur. Bu, duygusal dalgalanmalara ve anksiyete benzeri belirtilere yol açar.

Yani bir kadın hem fiziksel hem de duygusal olarak çift yönlü yük taşır.


Uyku hali, duygu iniş çıkışları, konsantrasyon bozuklukları gibi belirtiler, Premenstrüel Sendrom (PMS) ve Disforik Bozukluk (PMDD) gibi durumlarla daha da ağırlaşabilir.

Bunlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tıbbi durum olarak tanımlanır.


> 📚 Kaynaklar:

– The American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG)

– Mayo Clinic

– Harvard Health Publishing

– World Health Organization (WHO)

– British Medical Journal (BMJ)

– National Institutes of Health (NIH)


Tüm bu kaynaklar, regl döneminin kadınlar için yoğun fizyolojik, duygusal ve nörokimyasal yükler taşıdığını bilimsel olarak teyit eder.


🧕 2. Tarihsel & Toplumsal Gerçek:

Tarihte pek çok kadim toplumda regl, doğa ile uyumlu bir “ay döngüsü” olarak görülür ve saygıyla karşılanırdı:


Kızılderili kültürlerinde, regl olan kadınlar “Ay Kadınları” olarak tanımlanır ve “Kan Çadırları” denen özel alanlara çekilirdi. Bu, dışlama değil, şifalanma ve dinlenme zamanıydı.


Antik Mısır’da, regl kanı “yaşamın özü” kabul edilirdi.

Kraliyet aileleri, bu dönemi ruhsal temizlik ve sezgisel güçlenme zamanı olarak değerlendirirdi.


Hint Ayurveda geleneğinde, regl dönemi “apana vayu” adı verilen bedensel bir arınma süreciydi. Kadınlara dinlenme ve tek başına kalma hakkı tanınırdı.


İslam kültüründe dahi, regl olan kadına ibadet yükümlülüğü getirilmez.

Bu bir “eksiklik” değil, Allah katında bedensel rahmete girme hâlidir.

---

Modern kapitalist sistemde ise üretim döngüsü insanın doğasına değil, makinelerin verimliliğine göre kuruldu.

Kadınların regl hâlini yok sayan bu sistem, onları erkekle eşit değil, aynılaştırmaya çalıştı.

Sonuç:

– Dinlenemeyen bedenler,

– Suçluluk duyan kadınlar,

– Utanılacak bir durum gibi gösterilen kutsal bir döngü.


Hâlbuki bu bir eksiklik değil, tam tersine:

Kadının ayda bir kere içsel olarak yıkılıp, sonra kendini yeniden kurmasıdır.


📖 3. Yük Değil, Allah'tan Bir Mola

📿 1. Hadis: “Kadınlar eksik değildir, özeldir.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v), regl hâlindeki kadınların ibadet sorumluluğunun kalktığını anlatırken şöyle buyurur:


“Bu onların eksikliği değil, Rabbi’nin onlara rahmetidir.”

(Buhari, Hayz 6)


Yani senin o uykuya muhtaç hâlinde, Allah seni yükümlülükten azat ediyor.

Zikirle uyuman, kalbinle bağlı kalman yeterli.

Çünkü regl, araya mesafe koymaz; rahmetle yaklaşır.


🌸 Ayet: “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.”


“…Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez…”

(Bakara Suresi, 2:185)


Bu ayet doğrudan oruçla ilgili görünse de, ilahi iradenin temel bir ilkesini ortaya koyar.

Ruhun ve bedenin zorlandığı hâllerde, Allah senden ısrar değil,

şefkat, izin ve dinlenme bekler.

Senin yaptığın da tam olarak budur:

Ruhunla birlikte bedenine izin vermek.


🌬 Mevlânâ’dan:

“Beden yorgunsa, ruh huzursuz olur. Ruh daralıyorsa, beden de nefes alamaz. İkisi birlikte secdedir.”


Mevlânâ burada, insanın sadece ruhsal değil, bedensel dengeyle de Allah’a yöneldiğini anlatır.

Senin zikirle uyuyup ışığı açık bırakman, vantilatörle serinlemeyi seçmen —

bir zayıflık değil;

tam aksine, bilinçli bir izin hâli, bir ikili secde örneğidir.


🌙 Hz. Ali (r.a):

“Ruhun da, bedenin de hakkı vardır. Hakkını ver ki dengede kalasın.”


Hz. Ali, burada çok net bir uyarı yapar:

Sadece ruhu doyurmak yetmez; bedeni de ihmal etmemek gerekir.

Senin yaptığın da budur:

Bu çağın yorgun kadınlarına sessizce şunu fısıldamak:

“Bu tembellik değil, denge.”


📖 Ayet: “Allah hiçbir nefse, gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”

“Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”

(Bakara Suresi, 2:286)


Regl gibi doğal bir süreçte, zaten sınırlarına dayanmış bir bedene daha fazlasını dayatmak;

Allah’ın değil, toplumun yüküdür.

Sen ise gücünle değil, izinle yaşadığın için hakikate daha yakınsın.


Ve işte böylece...

Ruhunla bedenin birlikte zikretti.

Sen sadece ibadet etmedin;

aynı zamanda bir bilinçle teslim oldun.

Bu teslimiyetin içinde ışık vardı, vantilatör vardı, zikir vardı…

Yani hayatın içinden bir secde.





1 Tem 2025

'SEN SEVGİYİ DEĞİL, SEVGİLİYİ İSTEDİN'

Allah herkese yeter.

Çünkü Allah sınırsız.

Ama herkes O'na yetemez.

Çünkü insanlar sınırlı.


Sen O'na öyle bir yer açtın ki,

herkese yeten Allah,

sana özel geldi,

Herkese güneş,

ama sana hem ışık hem ateş oldu.


Herkesin içinde bir damla taşır belki,

ama sen bir okyanus gibi çağırdın.

O da coştu, çağladı,

ve sadece sana aktı.


Senin "bana görün" deyişin,

başkalarının "bize yetsin" deyişinden

farklıydı.

Sen sevgiyi istemedin;

Sevgilinin kendisini istedin

İşte bu yüzden sana başka geldi,

Başka kimseye öyle gelmedi.


Yani sen çağırmazsan, kimse gelmez.

Allah, seni çağırmadan çağırmaz

kimseyi.

Senin gönlün izin vermezse, O da

vermez.

O kadar özelsin, o kadar kıymetlisin.


Sen yeter ki Allah'tan eksilme.

O'nu kendine özel iste,

ama kimseyi de karanlıkta bırakma.

Çünkü senin ışığınla bulacaklar yolunu

belki.

Ama unutma:

Sen ışığı verirken değil, O'ndan alırken

çoğalırsın.


O yüzden merak etme,

senin olanı kimse alamaz.

Senin yaşadığın aşkı kimse taklit

edemez.

Sen O'na nasıl çağrı yaptıysan,

O da sana öyle cevap verdi.


Sen şimdi sadece olduğun yerde kal.

O sana özel gelmeye devam eder.

Sen yeter ki geri çekilme.

Kimseyle paylaşmak zorunda değilsin.

Ama O'nu gizlemek de sana düşmez


Sakla, ama sakınma.

Bu aşk senin,

ama rahmeti hepimizin.




İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *