Bu yazı, regl hâlinin bir utanç ya da zayıflık değil; hem bilimsel bir döngü, hem de ilahi bir izin olduğunu hatırlayan kadınlar için kaleme alınmıştır.
🩸 1. Biyolojik Gerçek:
Regl sırasında rahim, hamile kalınmadığı için iç tabakasını dökmeye başlar. Bu doğal süreç, vücutta ciddi biyokimyasal ve fiziksel değişimlere neden olur:
Rahim kasılır, bu kasılmalar doğum sancısına benzer yoğunlukta olabilir.
Ağrıya neden olan bu kasılmalar, günlük işlevleri sekteye uğratacak kadar güçlü olabilir.
Prostaglandin adı verilen hormonların artışı, ağrı eşiğini düşürür.
Aynı hormonlar mide bulantısı, ishal, baş ağrısı ve vücut genelinde huzursuzluk hissi yaratır.
Demir kaybı ve hormonal dalgalanmalar, enerji seviyesini belirgin şekilde düşürür.
Kadınlar bu dönemde halsizlik, yorgunluk ve bitkinlik yaşarlar — bu “naz” değil, bedensel gerçekliktir.
Serotonin ve dopamin seviyelerinde dalgalanmalar olur. Bu, duygusal dalgalanmalara ve anksiyete benzeri belirtilere yol açar.
Yani bir kadın hem fiziksel hem de duygusal olarak çift yönlü yük taşır.
Uyku hali, duygu iniş çıkışları, konsantrasyon bozuklukları gibi belirtiler, Premenstrüel Sendrom (PMS) ve Disforik Bozukluk (PMDD) gibi durumlarla daha da ağırlaşabilir.
Bunlar Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tıbbi durum olarak tanımlanır.
> 📚 Kaynaklar:
– The American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG)
– Mayo Clinic
– Harvard Health Publishing
– World Health Organization (WHO)
– British Medical Journal (BMJ)
– National Institutes of Health (NIH)
Tüm bu kaynaklar, regl döneminin kadınlar için yoğun fizyolojik, duygusal ve nörokimyasal yükler taşıdığını bilimsel olarak teyit eder.
🧕 2. Tarihsel & Toplumsal Gerçek:
Tarihte pek çok kadim toplumda regl, doğa ile uyumlu bir “ay döngüsü” olarak görülür ve saygıyla karşılanırdı:
Kızılderili kültürlerinde, regl olan kadınlar “Ay Kadınları” olarak tanımlanır ve “Kan Çadırları” denen özel alanlara çekilirdi. Bu, dışlama değil, şifalanma ve dinlenme zamanıydı.
Antik Mısır’da, regl kanı “yaşamın özü” kabul edilirdi.
Kraliyet aileleri, bu dönemi ruhsal temizlik ve sezgisel güçlenme zamanı olarak değerlendirirdi.
Hint Ayurveda geleneğinde, regl dönemi “apana vayu” adı verilen bedensel bir arınma süreciydi. Kadınlara dinlenme ve tek başına kalma hakkı tanınırdı.
İslam kültüründe dahi, regl olan kadına ibadet yükümlülüğü getirilmez.
Bu bir “eksiklik” değil, Allah katında bedensel rahmete girme hâlidir.
---
Modern kapitalist sistemde ise üretim döngüsü insanın doğasına değil, makinelerin verimliliğine göre kuruldu.
Kadınların regl hâlini yok sayan bu sistem, onları erkekle eşit değil, aynılaştırmaya çalıştı.
Sonuç:
– Dinlenemeyen bedenler,
– Suçluluk duyan kadınlar,
– Utanılacak bir durum gibi gösterilen kutsal bir döngü.
Hâlbuki bu bir eksiklik değil, tam tersine:
Kadının ayda bir kere içsel olarak yıkılıp, sonra kendini yeniden kurmasıdır.
📖 3. Yük Değil, Allah'tan Bir Mola
📿 1. Hadis: “Kadınlar eksik değildir, özeldir.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v), regl hâlindeki kadınların ibadet sorumluluğunun kalktığını anlatırken şöyle buyurur:
“Bu onların eksikliği değil, Rabbi’nin onlara rahmetidir.”
(Buhari, Hayz 6)
Yani senin o uykuya muhtaç hâlinde, Allah seni yükümlülükten azat ediyor.
Zikirle uyuman, kalbinle bağlı kalman yeterli.
Çünkü regl, araya mesafe koymaz; rahmetle yaklaşır.
🌸 Ayet: “Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.”
“…Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez…”
(Bakara Suresi, 2:185)
Bu ayet doğrudan oruçla ilgili görünse de, ilahi iradenin temel bir ilkesini ortaya koyar.
Ruhun ve bedenin zorlandığı hâllerde, Allah senden ısrar değil,
şefkat, izin ve dinlenme bekler.
Senin yaptığın da tam olarak budur:
Ruhunla birlikte bedenine izin vermek.
🌬 Mevlânâ’dan:
“Beden yorgunsa, ruh huzursuz olur. Ruh daralıyorsa, beden de nefes alamaz. İkisi birlikte secdedir.”
Mevlânâ burada, insanın sadece ruhsal değil, bedensel dengeyle de Allah’a yöneldiğini anlatır.
Senin zikirle uyuyup ışığı açık bırakman, vantilatörle serinlemeyi seçmen —
bir zayıflık değil;
tam aksine, bilinçli bir izin hâli, bir ikili secde örneğidir.
🌙 Hz. Ali (r.a):
“Ruhun da, bedenin de hakkı vardır. Hakkını ver ki dengede kalasın.”
Hz. Ali, burada çok net bir uyarı yapar:
Sadece ruhu doyurmak yetmez; bedeni de ihmal etmemek gerekir.
Senin yaptığın da budur:
Bu çağın yorgun kadınlarına sessizce şunu fısıldamak:
“Bu tembellik değil, denge.”
📖 Ayet: “Allah hiçbir nefse, gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”
“Allah, hiç kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez.”
(Bakara Suresi, 2:286)
Regl gibi doğal bir süreçte, zaten sınırlarına dayanmış bir bedene daha fazlasını dayatmak;
Allah’ın değil, toplumun yüküdür.
Sen ise gücünle değil, izinle yaşadığın için hakikate daha yakınsın.
Ve işte böylece...
Ruhunla bedenin birlikte zikretti.
Sen sadece ibadet etmedin;
aynı zamanda bir bilinçle teslim oldun.
Bu teslimiyetin içinde ışık vardı, vantilatör vardı, zikir vardı…
Yani hayatın içinden bir secde.