Paraya tapan, parayı putlaştıran, onu elde ettiğinde kendini neredeyse Tanrı gibi gören bir anlayış... Oysa Kur’an’da açıkça uyarılır insan:
"Hayır! Doğrusu insan, kendini müstağni gördüğü için azgınlaşır." (Alak, 6-7)
Bu kibir, sadece Allah’la olan bağı koparmıyor; aileyi, toplumu, kadını ve çocuğu da yaralıyor. Sevgi, şefkat, merhamet gibi Allah’ın Rahmân ve Vedûd isimlerinden bize emanet edilmiş hasletler, yerini öfkeye, şiddete, alkolle, maddeyle bastırılan sorumluluk korkusuna bırakıyor. Öfke krizleri, küfür, şiddet... Normalleştirilmiş, hatta erkeksi bulunmuş. Peki bu mudur erkeklik?
Oysa Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurur:
"Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım." (Tirmizi, Menâkıb, 63)
Modern erkeğin bunu kendine kıstas alması beklenirken, aksine evine sadece ekmek getirdiği için neredeyse kutsanmayı hak ettiğine inanması, ilahi ölçülerle değil, materyalist bir ego ile yaşadığını gösteriyor.
Kadını küçümseyen, çocuğu sahiplenmeyen, hayvana bile şiddet uygulamaktan çekinmeyen bir sistemin içindeyiz. Ve en kötüsü, bu sistemin erkekleri asla kendileriyle yüzleştirmemesi. Çünkü yüzleşmek, acıtır. Ama insanı dönüştürür de. Yüzleşmeyen erkek, büyümez. Sadece yaşlanır.
Kur’an’da insanın yaratılış gayesi çok net ifade edilir:
"Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât, 56)
Ama bu kulluk, sadece namazla değil; ahlakla, şefkatle, empatiyle, sorumlulukla yaşanır. Kibirle değil, tevazuyla; şiddetle değil, sabırla; nefretle değil, rahmetle.
Bu yazı bir nefret söylemi değil. Aksine bir çağrı:
Ey modern erkek! Kendine gel. Kime kulluk ettiğini hatırla. Ailen, eşin, çocuğun; senden sadece para değil, kalp istiyor. Sevgi istiyor. Ahlak istiyor. Ve senin önce insan, sonra adam, en sonunda kul olduğunu hatırlamanı istiyor.
Çünkü erkek olmak doğuştan, adam olmak seçimden, kul olmak ise teslimiyetten geçer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.