11 Ağu 2015

KENDİNDEN KAÇAMAMAK


İnsanlar bir şehirden ayrılıp başka üstelik ilk kez gördükleri ilk kez gittikleri bir şehre yerleştiklerinde, genelde yeni bir başlangıç yapmayı umuyordur. Yolunda gitmeyen şeylerin birdenbire rayına oturacağına, olumsuzlukların pozitif değerlere dönüşeceğine, engelleyen kısıtlayan her ne varsa silkinip sırtlarından atacaklarına inanıyorlardır.

İtiraf etmeliyim ki aynı umudu, aynı heyecanı içimde taşıyarak geldim. Heves, arzu, beklenti, ümit adına ne dersek diyelim... Çok güzel bir şehir buldum karşımda. Uzun zamandır unuttuğum birçok şey hatırlamaya başladım. Sessizliğin de kendine özgü bir sesi olduğunu mesela. O boğucu, yorucu, heves kırıcı, adam kayırmacı Ankara'dan kötü alışkanlıklarımı ve kendimi, yüreğimi de getirmiş olmasaydım; gelir gelmez hepimizin umarak geldiği bütün o şeylerin gerçekleştiğine tanık olabilirdim. 

Hayatımın her anında bir aksilik, bir engel, bir bozgun bekliyor olmam benim kabahatim mi diye düşündüm az önce. Karşısında çarşaf gibi uzanan denizle yeşil bir türkü tutturmuş olan bakir bir tepeye çöküp. Her an; ama her an biri tarafından nedensizce alınıp yere çalınacak ve paramparça edilecek sonra yalandan toparlanıp bir daha bir daha bir daha yere çalınacak camdan bir şey gibi ilişmem hayata benim hatam mı? İnsan dedim kendime, şuna bakarken bile hüzünleniyorsa onca yılı ne diye geçirmiştir? Denize, ağaçlara, ışıklara, boş yollara, uysal sokak kedilerine, her biri kendi halinde dostane yapılara... Gökyüzüne ve yıldızlara her şeyden önemlisi. Neden gözleri dolar durup dururken? Henüz gerçekleşmemiş; ama mutlaka gerçekleşecek bir bozguna erkenden üzülürcesine...

Neden sadece susmak ister? Sevmediği halde yalnızca kendiyle kalmak? Ama; ben kendimi getirdim işte. Her şeyden bir parça yaralanarak ayrılan, her yerden bir parça kanayarak geçen, hafızası ve incindikleri düşman gibi taze, özlemiyle tutuştuğu bir manzarayı seyrederken bile gözleri dolan, ilgisizliğini, heyecansızlığını ikinci bir deri gibi üzerine giymiş olan kendimi...

Ne zaman güzel bir hisse, güzel bir vakte, güzel bir insana, güzel bir anıya rast gelse; büyük bir enkazın altında usulca ölen kalbimi getirdim. Bildikleriyle, gördükleriyle bir tımarhaneden farksız olan, her saniye yeni bir ürpertiyle fokurdayan beynimi getirdim. Yaşadıklarımı getirdim ne yazık ki. Dün akşam ne yediğini söyleyemeyecek olan zihnimin acıdaki berraklığını getirdim ve hiç kimseyi affedemiyor oluşumu da...

İşte bu yüzden, böylesine güzel, böylesine dingin, böylesine duru bir şehirde; suya, yalnızca suya bakarken bile kim bilir birazdan, yarın ya da birkaç gün sonra neyle boğuşacağımın korkusunu iliğimde kemiğimde duyarken başta kendim olmak üzere beni bir bütün haline getiren, oluşturan, tamamlayan herkesi nefretle anıyorum. Yeni bir başlangıç için değil, kendime tahammül edebilmek için kaçmışım meğer. Çünkü, hiçbir şeye en baştan başlayacak gücüm kalmamış. Çünkü; en derinlerine kadar gördüğüm insanların ilk fırsatlarda yüzüme yüzüme çarpan bencilliğinden, riyakarlığından kaçmışım. Seslerden kaçmışım. Yıldızsızlıktan, egzoz dumanlarından, kornalardan, doyumsuz binalardan, acımasız gökdelenlerden, en gereksiz anlarda en gereksiz yerlerde bitiveren kendine dev aynasında bakıp sokağa fırlamış insan silüetlerden...

Susmaya kaçmışım özgürce. Bakmaya, görmeye, gözlerim dolduğu için suçluluk duymamaya, güzellikten korkmamayı öğrenmeye belki de...

Benim yaşımdaki insanlara baktığımda, kendimi bir hilkat garibesi gibi hissediyorum. En ağız dolusu gülüşlerimin bile sadece bir ezber olduğunu çok iyi biliyorum çünkü. Bir şeyler söylerken ruhumun asla benimle olmadığını. Zihnimin sürekli yeni oyunlar tasarladığını benim için. Dünyaya olan ilgimi tam anlamıyla kaybettiğimi fark ediyorum, en azından içine girmeye dair. Bir köşeye çekilip akan hayatı seyretmek dışında bir şeye ne hevesim ne enerjim kalmış. Kendime katlanmakla meşgul haldeyim. Dönüştürüldüğüm kişiye. İnatla sessizliğime ve acınası şekilde alıştığım tekilliğime.

Keşke kendimi orada bırakmamın bir yolu olsaydı. Keşke zihinlerimizi çıkarıp taze ve boş hafızalar koyabilseydik beynimizin içine. Keşke her yere, olduğumuz ve kendinden kaçamadığımız kişiyle gitmek zorunda olmasaydık... 

Burası çok güzel. Benim gibi saklanacak bir köşe arayan biri için, hiçbir zaman içine karışamayacağı hayatı seyretmek, kendine tahammül etmek ve yeniden başlamak değil kaldığı yerden zorla da olsa sürdürüp bitirmek için çok güzel. Sorun da bu işte. Çok güzel. Ben ki şunca zaman güzel bir şeye denk gelip de güzel kaldığını görememiş; yandığını kül olduğunu tuzla buz olduğunu çöktüğünü harabeye dönüştüğünü seyretmeden geçip gidememiş bir insan evladı. Çok güzel. Biraz güzel olsaydı belki böyle korkmazdım. Ama; biraz değiL, çok güzel...

21 yorum:

  1. daha okur okumaz anladım ki... ben bu yazarın yazılarını okumayı çok özlemişim...nerede olsa tanırım onu. ister bir blogda ister bir mesajda ister bir mektupta.. ey canım yazar!! düşlerde de olsa sevgiler sana en derinden...

    YanıtlaSil
  2. Bence sorun bu kişi olmak değil. Dünyaya tekrar gelme şansın olsaydı sen, kendine dev aynasında bakıp sokağa fırlamış insan silüetlerinden, o bencillerden, riyakarlardan biri olmak istermiydin... Az çok seni tanıyabilen, anlayabilen, hissedebilen biri olarak ben cevap vereyim: Hayır.. Sen öyle biri olmak istemezdin ve olamazdın. Es kaza olsa bile, hemen o kalıptan sıyrılmak için elinden her şeyi yapardın. Çünkü sen has insansın. Has insanlar az vardır. Ve koca dünyanın yükü genellikle bu insanların üzerine biner. Çünkü diğerlerinin yük taşımaya niyeti yoktur. Yükü kim taşırsa taşısın, umurlarında değildir. Lay lay lom tabiri tam olarak karşılar mı bu durumu bilemiyorum. İşte lay lay lom olmayı sindiremeyince insan yorulur... Hem epey yorulur... Ama geçer.. Biraz zaman, biraz sabırla geçer... Geçemese bile yaralar ilk kanadığı an kadar acımamaya başlar zamanla... izi durur ama kanaması geçmiştir..
    Özetle.... Zaman diyebilirim....Sevgiler..:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Az çok olduğunu sanmıyorum özellikle o günkü mesajdan sonra. Beni anladığına inanıyorum. Yazdıkların anlatmak istediklerimle örtüşüyor çünkü. Ama, zaman kavramına eskisi kadar güvenmiyorum artık bu konuda. Çünkü, hatırı sayılır zamanlar geçti. Sanırım bundan daha iyi, daha sağlıklı ve normal bir noktaya varmayı artık beklememeliyim. Israrlı bekleyişler ısrarla hayal kırıklıkları getiriyor beraberinde :) Yeni hayal kırıklıklarına da yerim kalmamış... Yine de bütün kalbimle inşallah demekten geri kalmıyorum. İnşallah :) Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim.

      Sil
    2. Bir kapı aralık kalsın. Belki ordan ışık sızar....

      Sil
    3. Haklısın. Aralık bir kapı hep olacak...

      Sil
  3. oluruna bırakmak diye bişeyde var hayatta herkesin yapamadığı yapabilenlerin ise mutlu olmayı becerdiği birşey denemek lazım belkide yalnızlıktan çok tanınmamış insan yüzlerinin arasına karışmak lazım ;) sen mutlulukların en güzeline layıksın ardında kalanlarla değil önüne çıkıp elini tutanlarla güzeldir yürünen yol ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir isyan yazısı değil aslında, iç dökme sadece :) Bundan fazla oluruna bırakılamaz. Yani en oluruna kalan hali bu :) Yine de çok teşekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  4. Ne güzel anlatmışşın hissettiklerini...
    Kendini böyle dışarı vurup , ifade edebilen biri elbet küllerinden tekrar doğup , gerçek olduğu kişi haline bürünebilir ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğada bazı maddelerin dönüşümü olmuyor. Ben bazı duyguların kendini yenileyememesini buna benzetiyorum. Hem alıştım sanırım :) Ama, çok güzel benzetme. Kim anka kuşu gibi küllerinden doğmak istemez ki? Çok teşekkür ederim.

      Sil
  5. Gittin mi buradardan sahiden Fidan?
    Sanki sık sık gorustugum bir dost bu diyardan gitmis gibi oldum, bir huzun coktu uzerime.
    O cok guzel yerde cok mutlu ol e mi? Bir kosesinden seyretmekten vazgecip karis hayata. Guluslerin taa kalbinin derinliklerinden gelsin ustelik. Oyle zoraki degil.
    Her ne kadar son zamanlarda irtibatimiz azalsa da, seni cok sevdigimi ve hep hatrimda oldugunu bilmeni isterim.
    Hem zaten 1 yil once "♡" basligiyla yayinladigim yaziya biraktigi "Icindeki yazari ozgur birakmissin" diye baslayan yorumuyla beni yazmaya tesvik eden guzel yazari nasil unutabilirim ki? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biliyorum. Hislerimiz karşılıklı çünkü :) Gittim veya artık gittiğim yerde olduğum için geldim diyeyim:) Bu çok güzel yer beni, bizi kucaklar umarım. Hep dost kalır. Çirkin, kirli tarafları yoktur ve onları görmemiz gerekmez. Ben de zaman zaman, özellikle de yazmanın bile iyi gelmediğini hissettiğim zamanlarda "Söz Sanatı Vakti :)" diyen bir dostun teşvikiyle güçleniyorum tekrar. Benim de bunu unutmam imkansız :)) Seni görmek, kaybetmemiş olmak, yanımda bulmak çok güzel. Teşekkür ederim...

      Sil
  6. Yukarda çok güzel bi yorum var has insansın diyen yoruma katılıyorum.Has insan olduğun için sana en uzak görünen şeylerden bile yorulup acı çekiyorsun.kendi yaşadıklarını eklemiyorum bile.Bu duyguları yazıya ne kadar etkileyici döktüğünü görünce hayran oluyorum.O zaman sen sadece yaz hani hep öyle diyosun ya.Boşver dışardaki dünyayı.İçindeki sese kulak ver sadece yaz .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yerinde tespitler. Kendimi ifade edebildiğimi gördükçe seviniyorum. Özellikle yazı konusunda. Teşekkür ederim.

      Sil
  7. birbirimizi tanısak beni yazmışsın dicem.herkes buna geçebilecek bişey gözüyle bakmış ama maalesef öyle değil.aynı verdiğin örnekteki gibi.bazı duyguların geri dönüşümü mümkün olmuyor:(yüreğine kalemne sağlık.hep yaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu durumda başka insanların varlığına sevinmem ya da bu şekilde kendimi rahatlatmaya çalışmam söz konusu bile olamaz. Bunun ne kadar korkunç ve üzücü olduğunu sana tarif etmeme gerek yok çünkü. Bazı duygular, bazı tepkiler, bazı insana özgü nitelikler gitti mi gelmiyor. Evet bir hastalıkmış gibi, geçer gider iyi olur gözüyle bakmak çok da doğru değil. Sadece artık böyle biri olmuşsun ve başka türlüsü elinden gelmiyor işte...

      Sil
  8. Ben seni gayet iyi anlıyorum.Sana lazım olan mutluluk değil kafa dinginliğidir.Bir tek ben değil başkaları da aynı şeyi söylüyor.Gerçek insanların sonu böyle olabiliyor malesef...yüreğine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutluluğu kim istemez ki. Ama, mutlu olmak bir beceri bana kalırsa. Öyle ha deyince olmuyor. Herkesin mutluluk tanımı farklı zaten. Sonuç olarak haklısın. İhtiyacım olan şey sükunet, kafa dinginliği.

      Sil
  9. Sıraladıklarınızın çoğu önyargı ama farkında mısınız? Algıda seçicilik yapmanız gerekiyor kesinlikle. Bakış açınızı değiştirmek. Kötümser olmamak.
    Nitelerken ''Çok güzel'' diye defalarca tekrar ettiğiniz bir yer var ve yeni baştan kurduğunuz bir hayat.Yepyeni bir sayfa açmışsa insan eski sayfaları asla aklına getirmemeli. İşte o zaman her şey ''çok güzel'' olacak...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendime karşı hep böyle acımasızımdır :) Hayalkırıklığına uğradığım için bu denli kötümser bir yazı çıktı ortaya sanırım. Şehir çok güzel; o zaman artık ben de çok güzel hissedeceğim diye düşünüp umarken eski duygularımla ve ruh halimle yüzleşince durum bu :) Haklısınız. Tekrar tekrar denemek ve bu denli acımasız olmamak gerekiyor.

      Sil
  10. bana da tanıdık geliyor bu hisler

    YanıtlaSil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *