2 Ara 2018

KISSADAN HİSSE

Nasrettin Hoca yarına şunları yapacağım, edeceğim, diye plan yaparmış. Plan yaparmış yapmasına da her şeyin nasip kısmet işi olduğunu iyi bilen hanımı onu uyarmaktan geri kalmazmış: “Hoca, inşallah de!”, “Hoca, insanlık hali!” “Hoca, kader kısmet var!”, “Hoca, nasipten öte yol gitmez!” Hoca hanımının bu sözlerine itibar etmezmiş.
Günlerden bir gün, akşam yatmadan önce bizim Hoca karısına:
– Hatun, demiş, yarın güneş açarsa tarlaya, hava yağmurlu olursa oduna gideceğim.
Hanımı yine: “İnşallah de Hoca.” diye uyarmış ama uyarmasıyla cevabını alması bir olmuş.
– Be kadın, demiş, bunun inşallahı maşallahı mı var, yarın hava ya kapalı olacak ya açık. Ben de ya tarlaya gideceğim ya oduna!
Sabah uyanmış ki hava kapalı. Eşeğe bindiği gibi dağın yolunu tutmuş. Odunu etmiş, tam eşeğe yükleyecekken, bir grup haydut
etrafını çevirip:
– Babalık, demişler, filan köyü biliyor musun?
– Biliyorum, demiş Hoca, ne olacak?
– O zaman düş önümüze bizi oraya götür.
Hoca yalvarmış yakarmış ama iş bildiğiniz gibi değil. Üstelik filan köy dedikleri çeyrek günlük yol. Kaçsa arkadan mızraklayacaklar, yere yatsa üstünü çiğneyecekler. Bu melun heriflerden kurtulmanın çaresi yok. Önlerine düşüp o köyü bulmuş ama gün de batmak üzere. Yayan yapıldak onca yolu yürüyüp sabaha karşı evin kapısını çalmış. Hanımı içeriden seslenmiş:
– Kim o?
Hoca yorgunluk akan bir sesle cevap vermiş:
– Aç hanım aç, inşallah ben geldim!

Kıssayı bilmeyen yoktur sanırım. Hayatımın bir noktadan sonrasında pek güzel hatırlayıp içli dışlı oldum ben de yeniden. Hem gülüyor hem de ne kadar doğru demekten kendimi alamıyorum.
Akıl insanın dostudur zannederiz; ama işin aslı öyle değil. Her zaman acı söyleyen bir dostu nereye kadar sevebilirsin? Gerçekleri öğrenmek pahasına o acıya ne kadar dayanabilirsin? Üstelik bu gerçekleri bilmek onları değiştirip iyileştirmeye biraz bile yaramıyorsa?
Bundan on yıl önceki kendime bakıyorum da ne kadar idealist, ne kadar doğrucu, ne kadar inatçıymışım. Aklıyla pek övünen sersemin tekiymişim daha doğrusu. Aklımla hala övünüyorum yalan yok; sadece bunu ona eskisi kadar belli etmiyorum hepsi bu.
Akıl insanı geri dönmekte çok zorlanacağı, çoğu zaman da hiç dönemeyeceği yollara sokuyor maalesef. Mutsuz ediyor. İnsana bazen sonuna kadar hak ettiği bazen de kendisini dipsiz kuyulara fırlattığını mümkün değil göremediği kibir benzeri bir duygu yaşatıyor. Aslında ne kadar güçsüz olduğunu, gücün olsa bile onun ancak sana yetebileceğini unutuyor, dünyayı yerinden oynatabileceğin gibi bir yanılgıya kapılıyorsun.
Her şeyi fark ederken, anlar ve görmezden gelemeyecek kadar bilirken insanlar karşısında kendimi nasıl savunmasız bıraktığımı es geçmişim. Ben başkalarıyla, başkalarının dünyasıyla, kazandığıyla, kaybettiğiyle, başardığıyla, düştüğüyle kalktığıyla meşgul olmadığım için başkalarının da benimle ve benim hayatımla meşgul olmadığını zannetmişim. Ta ki uzun zamandır ilk defa ayağım kayıp tökezleyene sonra da paldır küldür yere kapaklanana kadar.
Herkesin güçlü görünen ya da güçlü olan bir insanın acziyete düşmesini nasıl da iştahla beklediğini gördüğümde, bildiklerimden kat be kat fazla dehşete kapıldım. Kimseye bir kötülüğüm dokunmadığı, kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu dileyerek, umarak gözümü üstlerine dikmediğim, iyi ve temiz bir kalbe sahip olduğum için kendimi güvende hissediyordum. Yanılmışım. Tam da bu nedenle hayatımda hiç olmadığım kadar güçsüz ve savunmasız bırakmışım kendimi insanlar karşısında. Manevi zırhımı çıkardığım, adına karma, enerji, döngü, nazar, göz, artık her ne deniyorsa onun karşısında çırılçıplak ve yapayalnız kaldığım için, orada olduklarından haberdar bile olmadığım bakışların hevesle, iştahla beklediği çöküşü altın tepside önlerine sunmuşum.
Hala çok akıllı ve zekiyim üzgünüm. Hala bunun insana ister istemez verdiği kibir benzeri olan; ama tam da kibir olmayan duygunun tesirindeyim. Hala geri dönüşsüz biçimde insanlar olarak ne kadar bencil ve zalim olduğumuzun, olduklarının her hücremle bilincindeyim. Ama, artık renk vermiyorum, vermeyeceğim. Mutsuzluğu, kötü ve haset kalpler karşısında savunmasız kalmayı, kendimi korunmaya, güvende olmaya, huzurlu hissetmeye, gülmeye, olabildiğince tasasız bir yaşam sürmeye daha az değer görmeyi bıraktım. Ve bunun birilerini nasıl da rahatsız edeceğini hatta üzeceğini bilmekten aşırı keyif alıyorum.
Senin anlayacağın inşallah ben geldim hanım. Mutsuzluğumdan, acziyetimden, kötülüğümden keyif almış ve alacak olan kim varsa ona bin beterini temenni ediyorum. Sahip olduklarımın, sağlıklı ve iyi eğitimli bir insan olmanın, çok sevilen bir eş olmanın, her şeye rağmen iyi bir kalbe sahip olmanın, tam kıyıya gelip düşecek gibi olsam da geri dönebilmenin, çok sert düşsem de bütün gücümle ayağa kalkabilmenin ve daha da geç olmadan kendimin, hayatımın, elimdekilerin değerini bir güzel hatırlayışımın sefasını süreceğim.
Birilerinin bir diğerinin acısından beslenmek için göğüslediği o manevi zırhı ben kendimi savunmak için kuşanıyorum ve artık çekilmiş daha fazla acım, öğrenilmiş daha çok şeyim, yere düşürülmüş birçok renkli maske ve karşımda zifiri siyahıyla o maskelerin ardındaki gerçek suretler duruyor.
Nasıl derler? Oyunu oynamaya karar verdiysen, kuralına göre oynayacaksın. Oynamaya karar verdim, kuralına göre oynayacağım.
Kuralları ben koymasam da bir güzel öğrendim. Nasıl güzel öğrendiğimi görünce keşke sen koysaydın diyeceksiniz; ama boynuz kulağı geçer ne yaparsın. Bütün duyu organlarım, bütün varlığım, bütün algılarımla tetikteyim artık. İnşallah anlatabilmişimdir.
Güzel şeyler dileyenlere güzel şeyler diliyorum. Gözü her an her saniye üstümde olup mutluluğumdan rahatsızlık duyup hezimete uğramamı bekleyenlerinse gözü çıksın diyorum.
Biraz sert oldu ama... 
Kuralı ben koymadım.

20 yorum:

  1. Hayat herkese başka dersler verir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle sanırım Fatih Bey :) Bloğuma hoş geldiniz bu arada.

      Sil
  2. İnsanlara bu kadar güvenmemek gerekiyor sanırım, umarım bundan sonra daha iyi şeyler olur hayatınızda

    YanıtlaSil
  3. Fidan'cığım. Akıllı ve zeki kızım. Bu kararlılığın beni çok sevindirdi. Her zaman o tip insanlar hepimizin hayatında var. Ben çoğunu saf dışı ettim, zira yoruldum. Şu blog aleminde bile beni uzun kollarıyla ve yazı dilleriyle hırpalamaya çalışanlar oldu. Ama güçlüyüm diyorum.Artık onlara kızmıyorum bile.
    Sana yeniden bol şans dilerim kızım.Sevgilerimle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim sevgili Ece Hanım :) İnsan tedbiri, tetikte olmayı, kendini duayla, maneviyatla, kendi ve ailesi için iyilikler güzellikler dilemekle korumayı bırakınca gerçekten savunmasız hale geliyor ben onu gördüm onu anladım. Bize uzak kime isterlerse yakın olsunlar; ama o negatif, haset ve daima kötülük dileyen bakışlarını da alıp götürsünler lütfen. Sevgi ve saygılarımla :)

      Sil
  4. Kadını alaya alan küçümseyen bu "hoca" zihniyetini hiç sevmiyorum.
    Okulda öğrencilerime asla Nasrettin ve hocaları okutmuyorum.
    Onları "parayı verenin düdüğü çaldığı" anlayış yerine paylaşarak mutlu olan bireyler olarak yetiştiriyorum.
    Ve asla onlara "ya tutarsa" demiyorum.Hep "tutmaz" diyorum.Onları kumardan ve şanstan uzak tutuyorum.
    Ve asla asla " kazan doğurdu" demiyorum..Onlara insanların zaaflarını ve hatalarını yüzlerine vurmadan yaşamlarını öğretiyorum.
    Ve son söz;
    Onlara "kıssalarla" yaşamak yerine İnsanca düşünerek yaşamayı öğütlüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne mutlu size Sibel Hanım. Yalnız Nasrettin Hoca sadece mizahi bir figür değil, aynı zamanda vaktiyle halkın sevgi ve saygısını kazanmış bilge nitelikli bir kişidir. Siz onu ve kıssalarını farklı bir bakışla yorumlamışsınız gibi geliyor. Şuna gülüp meselenin özüne odaklanmak, anlatmak istediği şeyi almak yerine nasıl olup da kadını alaya alıp küçümsediğini çıkardınız anlayamadım açıkçası. Aksine hoca kıssanın sonunda hanımının dediğine öyle bir geliyor ki 'Aç kapıyı hanım, sen haklısın, inşallah ben geldim.' minvali bir şeyler söylüyor. Bir dönem ben de böyle çok keskin, akılcı, bilimci, her şeyi akılla çözebileceğini zanneden biriydim ki bu yazımda tam da ondan söz ediyorum zaten. Fakat gelin görün ki öyle olmadığını tecrübe etmek zorunda kaldım ve aklın, mantığın her şeyi çözmeye, anlamlandırmaya, kendimizi korumaya yetmediğini hatırladım. Ben de bir eğitimciyim her ne kadar bu dönem mesleğimi yapmıyor olsam da. Ve Nasrettin Hoca'yı olmadığı şekilde yorumlamanıza üzüldüm açıkçası. Fıkralarla hisselerle değil de kendisini araştırıp o şekilde tanıyacak olursanız gayet de seveceğinize inanıyorum ayrıca. Hepsinden önemlisi bu kıssa sadece yazıya bir giriş, anlatmak istediğim şeye bir renk katmak içindi. Keşke konudan çıkmasaydık :) İyi günler dilerim.

      Sil
    2. Alanım Türk Dili ve Edebiyatı olduğu için ilave etmeden geçemeyeceğim. Maalesef gerçekten yanlış yorumlamışsınız Hoca Nasrettin'i. Burada uzun uzadıya izah edemeyeceğim; ancak özet geçmek gerekirse buraya alıntıladığınız sözleri başta olmak üzere kendisinin vermiş olduğu her cevap ya da dilimize yerleşen her deyiş ahlaki bir mesaj içeriklidir. Yani Hoca Nasrettin durduk yere kazan doğurdu demiyor. Kazan doğurdu deyince sorgulamadan kabul eden, öldü deyince isyan eden komşusuna yaptığı tutarsızlığı dile getirmek için söylüyor bu sözü. Diğer tüm kıssalarına da bütün halinde bakarsak gayet kabul edilebilir, hem güldüren hem düşündüren sonuçlar elde ediyoruz. Nasrettin Hoca edebiyatımızın, tarihimizin, halkın bir değeridir. Sevmek zorunda değilsiniz evet; ancak eksik ve yanlı yorumlayarak, yeterince tanımayarak onu kötü ve hatalı bir karakter olarak göstermemiz büyük haksızlık olur. Bu yazının yorum kısmı da bu iş için ne uygun yerdir ne de yeterlidir. Maalesef siz konuya bu şekilde girdiğiniz ve benim yazımdan çok kıssaya takıldığınız için ben de edebiyatçı kimliğimi bir kenara bırakamadım.

      Sil
    3. Parayı veren düdüğü çalar : Hocanın kendisine para verip çarşıdan gelirken bana düdük alır mısın diyen çocuklara düdük getirip para vermediği halde 'Bizim düdükler nerede?' diye soran çocuklara verdiği cevaptır ve siz düdük için bir karşılık ödemediniz, arkadaşlarınız ödedi düdük onların hakkı anlamına gelir. Konu maddiyat değildir, konu emek vermek, bedel ödemek, hak etmektir. Mutlu ya da mutsuz birey olmakla zerre ilgisi yoktur meselenin.

      Ya tutarsa : Şu güzelim kıssanın şans, kumar olarak yorumlandığını da gördüm daha ne diyeyim. Türk Edebiyatı'nın gelmiş geçmiş en önemli araştırmacılarının ve toplumun -ben de dahil- algıladığı, çıkardığı ders 'umut' tur. Ne kadar zor hatta imkansız görünürse görünsün olmayacak, olmaz diye kestirip atmak yerine üzerimize düşeni yaptıktan sonra umut etmenin önemidir. Göle maya çalmak, bahsi geçen işlerin 'ne kadar imkansız görünürse görünsün' kısmını vurgulamak için bir semboldür.

      Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun? İnsanoğlu çıkarcıdır. Çıkarına gelen şeyleri sorgusuz sualsiz kabul eder, haktan hukuktan söz etmez. 'Kazan doğurur mu yahu? Bu besbelli senin tenceren, al götür.' demez. Tencereyi kolayca sahiplenir. Çıkarına gelmeyenleri de hak hukuk gibi kavramlarla reddeder. 'Kazan ölür mü yahu? Ver kazanımı?' der. Bu, zaaf ya da hata denip geçemeyecek kadar belirgin bir davranış bozukluğudur ve dile getirilmesinde herhangi bir abeslik yoktur.

      Kıssalardan hisse almak, bunları yaşamımıza uygulamak 'insanca yaşamadığımız ya da aklımızı kullanmadığımız' anlamına gelmez. Aksine, aklımızı kullandığımız ve payımıza düşen dersi çıkararak bundan sonra yaşamımızda karşılaştığımız bu ve benzeri durumlarda daha dikkatli olacağımız anlamına gelir.

      Bloğumu bazı edebi içerikli yazılarımdan dolayı her gün onlarca öğrenci ziyaret ediyor. Ola ki bu yazıyı okuyup yorumlara göz gezdirdiler, Nasrettin Hoca mesajlarını doğru okuyup benimsemelerini isterim.

      Sil
  5. O nazar şeysinin bilimsel açılımını yapmışlardı yanlış hatırlamıyorsam. Batıl deyip geçmemek lazım. İyi bari hoşgeldin bol bol yaz tamam?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilimsel mi değil mi bilemeyeceğim; ama batıl diye de kestirip atamıyorum artık. Hakkımızda hayırlısı deyip yuvarlayalım gitsin :) Hoş buldum.

      Sil
  6. Bütün cevap yorumlarını okudum kızım. Ne kadar ön yargılı bir yorum aldın, Nasrettin Hoca ile
    ilgili paylaşımın hakkında. Hiçbirimizin aklına gelmez o tür yorumlamak. Okullarda çocukların şahsi yorumlarla eğitilmesi hiç hoş değil. Genel geçer kabul görmüş kişi ve fikirlerin tartışması olmaz.
    Biraz dolaştım internette. Az-çok bildiğim şu bilgiyi buldum. "Onun fıkralarında geniş bir dünya görüşü bulunmaktadır. Her fıkra önce güldürür sonra düşündürür. Hayatın her anını Nasrettin Hoca fıkralarında görebilmek mümkündür. O hazırcevaplığı ile tanınmış bir halk filozofudur."

    Kaynak Linki : http://www.eokulegitim.com/nasrettin-hoca-hakkinda-kisa-bilgi/

    Sevgiler kızım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllarca okuduk, eğitimini aldık. Koca koca profesörler, o profesörleri eğitmiş ve cilt cilt kitaplar yazmış olan diğer profesörler Nasrettin Hoca'yı araştırmış, öğrenmiş, öğretmeye çalışmış. Hiç o kısımlara girmeye gerek kalmadan zaten bu kıssalarda yanlış ve çirkin bir şey olmadığı anlaşılabilir. Nasrettin Hoca'yı, onun kim olduğunu, neden ve nasıl halka bu denli nüfuz ettiğini bizzat araştırmak gerekir. Ben de dilim döndüğünce bir şeyler izah etmeye çalıştım. Katkınız için teşekkür ederim sevgili Ece Hanım:)

      Sil
  7. Ruh ile de övünmek lazım :)
    Blogunuza ilk kez geldim, yeni keşfetmek güzel oldu, yazılarınızın takipçisiyim.
    Sevgimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz :) İade-i ziyarette bulunacağım, görüşmek üzere.

      Sil
  8. Yaşadığımız günler, insanlığın gidişatı aksini söylese de, ümit etmekten geri duramıyorum. Çünkü umut etmeyi de yitirsek yaşamak çok daha çekilmez olacak.
    Bu yüzden, "İnşallah", ötekinin mutsuzluğundan beslenenlerin, iyiliği kötülükle alt etmeye çalışanların, gördüğü güzellikler karşısında haset edenlerin oyunları eninde sonunda bozulacaktır bir gün.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygu ve isteklerimi ne güzel özetledin öyle :) Kalemine, yüreğine sağlık. Teşekkür ederim.

      Sil
  9. Ben de her şeyin planladığım gibi gitmesini istiyorum ama hayat gitmeyeceğini gösteriyor işte. Tanrıyı güldürmek için ona planlarından bahset gibi bir söz vardı, hep aklıma gelir :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İyi dileklerimizi, kendimiz ve hayatımız için isteklerimizi sık sık dile getirmeliyiz sanırım tabii uygun bir dille. Tanrı'ya planlarımızdan söz edelim yani senin de dediğin gibi :)

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *