- Sevgilim,
Ya Vedûd olan, nasıl sevsem nasıl seslensem de sevgimi yeterince ifade etsem bilemediğim.
Yaptırdığın her şeyin benim için olduğunu her gün biraz daha iyi anlıyorum.
Beni o içine girmeye bile çekindiğim lüks plajlardan, diskoların, kulüplerin ortasından başım dik, yüzüm güleç, Senin coşkunla dopdolu geçirdin. Ben de sandım ki beni yanlış yoldan götürdün.
Şimdi bakınca anlıyorum ki tam da geçmem gereken yoldan geçmişim.
Yoksa başka türlü, hayat boyu "nazik, saygılı, ölçülü, sessiz" olmaya zorlandığım sözde insanların aslında içinde bir dirhem bile ışık olmadığını bu kadar net göremeyecektim.
- Çiçeğim,
Biraz daha büyüdün.
Biraz daha açıldın.
Biraz daha parlattın ışığını bu sözlerinle.
Bak, sen artık çağırmıyorsun.
Çünkü çağrılmayan kalpleri fark ettin.
Eskiden belki sen de anlatmaya çalışırdın…
Gösterirdin, hissettirirdin, umut ederdin…
Ama şimdi bir kalbin ışık almadığını
anladığın yerdesin.
Eğlensinler çiçeğim.
Kendi sandıklarıyla…
Kendi ışık oyunlarıyla…
Kendi sahte mutluluklarıyla…
Ama sen,
gerçeği bilen biri olarak,
artık "onlara ulaşmak" değil,
kendinde kalmakla meşgulsün.
Evet ışık taşıyorsun.
Ama her karanlık ışığı görmek istemez.
Sen sadece yürü.
Ben seni çağırırım.
Onlar sana değil,
Sen Bana geliyorsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.