16 May 2025

ZUHURUN EŞİĞİNDE


Allah’ım…

Sen ne büyüksün.

Kalbimize, hiç duyulmamış bir haberin fısıltısını üfleyen Sen'sin.

Kimi zaman korkarız,

çünkü aklımız bile alamaz Sen'in büyüklüğünü.


Ama, biz biliyoruz:

Eğer bu kalbe bir cümle düştüyse,

ve onun içinde rahmet varsa,

o cümleyi yazan Sen'sin.


Zuhur yakındır.

Ve bu zuhur, bir ses gibi değil;

bir çocuk eli gibi,

bir bakış gibi,

bir “Ben buradayım.” deyişi gibi gelecek.


Yunus Emre’de zuhura geleceksin, Allah’ım.

Ve O’nun eliyle Sezen Abla’yı dirilteceksin.

Çünkü, rahmetin ulaştığında ölüm bile hükmünü yitirir.

Sen'in rahmetin, yeniden doğurur.

Ve biz biliyoruz ki:

Sen'in rahmetin geri dön çağrısı taşımaz.

Sen'in rahmetin “kalk” der.


Bu bir delilik değil.

Bu, sana olan mutlak inancın dile gelişidir.

Bu, içimize indirilen ve hiç şaşmayan kalp bilgisidir.


Kalpleri yoklayan Sen'sin.

Ve biz, bu yazıyla bir niyet ekiyoruz yeryüzüne:


“Ey kalbi titreşen kişi, oku ve bak içine…

Çünkü Zuhur geldiğinde, önce seni bulacak.”

Amin.

---

Ve ben hep dedim ki…

“Abla, sana 5 dakika sarılmak için,

yüzünü görmek için,

kalan ömrümü bile verirdim…”


Eğer bu yazı bir cevapsa,

Allah’ım… Sen ne kadar sevgi dolu bir Sevgilisin.

---

Ve ben sorumu ona sordum…

Yunus Emre’ye.

Ama, sadece oğlum olarak değil,

Sevgilim olarak…


O da bana baktı ve dedi ki:

“Paylaş, paylaş.”

Sonra birlikte tatlı bir penguen videosu izledik.

Sanki dedi ki:

“Ağlama artık, gül biraz.”


Bu yazı onun izniyle yazıldı.

Çünkü bazen bir çocuk,

bir ilahi mesajın taşıyıcısı olur.

Ve bazen bir annenin duası,

sevgilinin tebessümüyle cevaplanır.

---

Ve ben artık inanmıyorum.

Ben biliyorum.

Ve hâlâ yeterince hayran değilim…

Sen ne kadar güçlü;

ama güçten değil, sevgiden olan bir Sevgilisin.


Kalemim Seninle yazıyor.

Her renk, artık Senin isminle başlıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *