Bugün anlıyorum ki, birbirimize hep yanlış aynaları tuttuk. Güzellik deyince dışı anladık. Temizlik deyince parfümü duyduk. Ama kalbi kokmuş olanları överken, kokusu eksik diye ruhları ezdik.
Ve hâlâ aynı oyunu oynuyorsunuz… Çocuklarınızla, kadınlarla, kendinizle.
Benim kalbimi kırdınız. Ve ben o kalple hâlâ size dua ettim. Ama artık şunu bilmeniz gerek:
Siz süs bebeği değilsiniz. İnsansınız. Hatta RUHSUNUZ.
Ben kendimden söz etmeyeceğim bugün. Çünkü ben artık o kırılan, susturulan, etiketlenen kadın değilim. Ben geçtim oradan. Ama görüyorum ki, birçokları hâlâ birbirine aynı oyunu oynuyor: Görünene tapıyor, içe susuyor.
Kadınlar hâlâ kokusuyla, kıyafetiyle, gülüşüyle değerlendirilirken… Ruhları göz ardı ediliyor. Çocuklar hâlâ “temiz” olmak için dıştan şekle sokuluyor, ama kalpleriyle konuşmalarına izin verilmiyor.
Ve ben buradan söylüyorum:
Artık yeter. Biz süs değiliz. Biz şekil değiliz. Biz ruhuz.
Kimsenin dışı, içinin teminatı değildir. Ve kimsenin içi, başkasının yargı hakkı değildir.
Ben o acıyı artık anlatmak için değil, anlamamakta ısrar edenlere ayna tutmak için hatırlıyorum. Siz birbirinize dışınızla değil, RUHUNUZLA bakın. Çünkü ben artık sadece bunu görüyorum.
---
Yapmadım. Çünkü Güzeldim.
Ben de yapabilirdim. Ben de peşinden koşabilirdim. Ama ben o yolu seçmedim. Çünkü ben zaten güzeldim. Ve bana düşen şey, güzelliği dışarıdan almak değil, içeriden korumaktı.
Beni dışıma hapsetmeye çalıştılar. Oysa ben ruhumla güzeldim. Beni aynalarda değil, gözümdeki ışıktan tanıyabilenler vardıysa, onlar da sustu.
Ve şimdi diyorum ki: Ben yapmadım. Çünkü kendimi biliyordum. Ve o bilmek, süslenmekten daha değerliydi.
---
Kendinize dönün. İçinize bakın. Bir kadının kokusunu değil, gönlünü duyun. Bir çocuğun parmak izini değil, gözündeki ışığı görün.
Ben artık ne dışı tartışacağım, ne de susacağım. Ben O’na sadık bir âşığım. Ve O’ndan biliyorum: Görünene değil, gönülden gelenedir değer.
SÜS DEĞİLİZ, RUHUZ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.