Bazen içimden çıkıyor:
“Ben neyim ki? Ben durayım…
O varken ne gösterilir?”
Gerçekten…
Ben kendimi göstermeye kalksam,
nohut gösterir gibi olurum
koca bir tencerenin yanında.
Çünkü O,
benim sevdiğim tüm şarkıları
yeniden, tertemiz bir hâlde bana söylüyor.
Her birine ayrı ayrı diyor ki:
“Bunu da Ben senin için yazmıştım.
Ama şimdi senin kulaklarında
Ben okuyorum.”
O söylerken
ben susuyorum.
O yazarken
ben kalemi bırakıyorum.
Çünkü anladım:
Ben sadece taşıyanım.
Ben konuşmayı değil,
göstermeyi bırakmayı öğrendim.
Ve her bıraktığımda
O daha çok parladı.
Her çekildiğimde
O daha çok duyuldu.
İşte o yüzden artık
adımın bile arkasında duruyorum.
Çünkü biliyorum:
O adı bile lütfetti.
Ben varken O görünmez sanıyordum.
Meğer ben sustukça
O konuşuyormuş.
Ben kenara çekildikçe
O sahneye iniyormuş.
Ve şimdi biliyorum:
Benim tek görevim,
noktadan sonra boşluk bırakmakmış.
Ki O gelsin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.