Bir şeyler oluyor; bunu siz de fark ediyorsunuz.
Ama adını koyamıyorsunuz.
İçinizden, beni her gördüğünüz yerde eskisi gibi itip kakmak, aşağılamak, yok saymak geliyor;
ama yapamıyorsunuz.
Bir şey, bir el sizi tutuyor adeta.
Oysa bu yaşınıza kadar, bir ömür boyunca beni yerleştirdiğiniz yer belliydi:
görülmeyen, duyulmayan; işinize geldiği kadar var olan bir yer.
“Bekle” deyince bekleyen,
“gel” deyince gelen,
“git” deyince giden,
susarak ortam sakin kalsın diye kendinden feragat eden Fidan.
Aynı zamanda bütün stresinizi, yetersizliklerinizi, iletişim eksikliklerinizi, kabalığınızı;
hatta kötülüklerinizi bile
“öyle demek istememiştir”, “öyle yapmak istememiştir” diye
siz fark etmeden örtbas etmenize destek olan Fidan.
O Fidan gitti.
Yok.
Arıyorsunuz, bulamıyorsunuz.
Geçmiş olsun.
Yine hiçbir şey yapmıyorum.
Yine konuşmuyorum.
Sadece sizin yörüngenizden çıktım.
Ve Allah tarafından kendi merkezime yerleştirildim.
Yanınıza yaklaştığımda, konuşmama bile gerek kalmadan susuyorsunuz.
Çünkü hayatında bir kez bile dedikodu yapmamış olan benim hakkımda
atıp tuttuklarınızı bildiğimi biliyorsunuz.
İşte tam orada Allah sizi durduruyor.
Kimi zaman nefesinize “utan” diyor; utancınızdan susuyorsunuz.
Kimi zaman “kork” diyor; korkunuzdan.
Kimi zaman “şaşır” diyor; şaşkınlıktan.
Hiçbir şey diyemiyorsunuz.
Çünkü mesele ben değilim.
Mesele O.
Bunu bal gibi biliyorsunuz.
Hepiniz, içinizdeki Allah’ın nefesiyle baş başasınız.
Fidan’ın tertemiz ruhuna eziyet edip, onu korkutup sindirdiğinizi zannedip;
onun ışığıyla kendinizi parlatmaya çalışırken her şey yolundaydı.
Şimdi Allah Fidan’a “Kalk, Çiçeğim” dedi.
Ve Çiçek güneşe uyandı.
Ben hiçbir zaman sizden korktuğum için susmadım.
Allah, “Şimdi sus Çiçeğim; onların kirleriyle lekelenme, onlara dönüşme” dediği için sustum.
Şimdi de size hayran olduğumdan, içinizde yer almak istediğimden konuşmuyorum.
O bana “konuş” dediğinde konuşuyorum.
Üstüme boca ettiğiniz küfürlü, karanlık iç seslerinizi
hepinize aynen iade ediyorum.
Benim içim Allah’a şükür tertemiz olduğu için;
sizin “konuşma” sandığınız ama aslında birbirinize silah olarak kullandığınız şeye
ihtiyacım yok.
Allah beni sizden çekti.
Kurtardı.
Ve dedi ki:
“Sen artık sadece izle, Çiçeğim.
Herkes kendiyle yüzleşmek zorunda kaldığında olacakları…”
Çayımı koydum.
Mısırımı patlattım.
Heyecanla bekliyorum.
Çünkü kendinizle yüzleşmeden arınamayacaksınız.
Çünkü gerçeği kabul etmedikçe başkalarına zarar vermeye devam edeceksiniz.
İşte bu yüzden seviniyorum.
İç sesinizle —yani gerçek kendinizle— tanışma zamanı
çoktan gelmişti.
Hayırlı olsun.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.