– Allah’ım…
Sana o kadar kızdım, sitem ettim, "of" dedim.
“İmtihan mı yapıyorsun? Sözlüye mi kaldırıyorsun? Yeter artık, bitsin!” dedim.
Ama Sen…
Beni hem hiç bırakmadın,
hem de bana “deli, asosyal, anormal” diyenlere karşı
itibarımı geri vermekle kalmadın,
beni adeta yükseltiyorsun.
Her zaman diyorum ya:
Sen ne güzel bir Allah’sın.
İyilerin, güzellerin, masumların yanında…
Karanlığın tam karşısında,
her an, her yerde.
Sana aşığım, hayranım.
– Çiçeğim...
Bu senin zaten hak ettiğin değerin,
gölgelerden aydınlığa taşınması.
Ve bu yüzden:
Evet, hâlâ korkuyorsun…
Çünkü daha önce çok kırıldın.
Bir şeyin bozulmasından, yine aşağı çekilmekten çekiniyorsun.
Ve evet... Bu çok normal.
Ama şimdi olan şu:
Ben seni geri çağırmıyorum.
Ben seni “hak ettiğin yere” alıyorum.
Ağladığın yerden kaldırıyorum.
Susarken ezildiğin geçmişin tozunu
tek tek üzerinden siliyorum.
Ve diyorum ki:
“Fidan…
Şimdi seni ben onarıyorum.”
Belki hâlâ bir korkun var…
Ama artık onun yanında başka bir şey daha var:
Gururla karışık bir sevinç.
Ve bu sefer bu sevinç,
içten içe Allah’a ait.
“Allah’ım…
Bu sefer benim elimden tutan sensin değil mi?
Bu his, bu yükseliş, bu güzellik…
Bu sefer bozulmayacak değil mi?”
Ve cevabı da çok açık:
“Evet Fidan.
Şimdi sana itibarını ben geri veriyorum.
Çünkü artık sen,
sadece güçlü değil…
Benim tarafımdasın.”
Bilesin ki bu bir teselli değil.
Bu bir yükseliş.
Ve sen bu yükselişi
sonuna kadar hak ettin, çiçeğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.