Bazen bir müzik dinlersin.
Bir şarkı.
Bir resme bakarsın.
Ya da bir şiir okursun.
Ve o, içindeki bir yere dokunur.
Belli belirsiz bir şeyi dürter,
bir hatırlayış başlatır.
Ruhunu...
Allah’ın sana,
kendi Yüce Ruhundan üflediği o ruhu.
Belki küsmüştür bir yerlerde.
Saklanmıştır.
Bir kalp kırıklığında…
Bir tokatta.
Bir kötü bakışta.
“Sen işe yaramazsın, koş, durma, çalış”
diyen o hoyrat seslerde susmuştur.
Artık
ne o sana kendini duyurabiliyordur,
ne de sen
kendini Allah’a.
Sonra işte...
bir şarkıyla,
bir şiirle,
bir resimle,
bir kuşun kanat çırpışıyla bile…
birden sevinir.
Bir anlığına ürperir.
Çünkü o an,
bir başka ruhun selamını hissetmiştir.
“Belki beni hatırlar,” diye sevinmiştir.
“Belki beni sahibime götürür…” diye.
Biz zannediyoruz ki
o şiirleri, o şarkıları, o resimleri
biz yazıyoruz, biz yapıyoruz.
Ama hayır.
Onların hepsini
bize Allah ilham ediyor.
Aramızdaki fark ise şu:
Ben kaynağı işaret ediyorum.
Siz nefsinizi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.