4 Tem 2025

RENKLERLE ALLAH’I ARAYAN ADAM: VAN GOGH

 

Van Gogh’un “Bedroom in Arles” (Arles’teki Yatak Odası) adlı meşhur tablosu : O burada yalnız değildi. Sadece arıyordu. 🎨🕯️

📿 Van Gogh Dindar mıydı?

Van Gogh’un inancı klasik anlamda "dindar" tanımına tam olarak sığmasa da, onun hayatı boyunca Allah’la derin ve arayış dolu bir bağı vardı. Dini şekillerden çok, hâl ile yaşadı. Ve belki de son yıllarında, Allah’la arasında sadece renkler ve yıldızlar vardı.


🔹 Gençliğinde dindarlığı baskındı.

Babası bir Protestan papazdı. Vincent da onun izinden giderek din adamı olmak istedi. Hatta bir dönem Belçika’da maden işçilerine vaizlik yaptı. Tüm konforunu bırakıp işçiler gibi yaşadı, onlarla birlikte yer altına indi. Bu yüzden “aşırıya kaçmakla” suçlanıp görevden alındı.


🔹 Dine küsmedi, içselleştirmeye geçti.

Kiliseye küstü ama Allah’a değil. Mektuplarında İsa için “Benim için en büyük sanatçıdır” der. Onun gözünde İsa, bir ruh rehberiydi. Sevgi, merhamet ve acının anlamı onda derinleşti.


🔹 Resimleri dua gibiydi.

Bir tarla, bir başak, yıldızlı bir gökyüzü... Onlar onun için ilahi işaretti. Fırçasıyla dua eder gibi resim yapıyordu. Mektuplarında sık sık Tanrı’dan, anlamdan, yalnızlıktan ve acının ruhsal yüzünden bahsederdi.


🔹 Delilik değil, derin bir yalnızlıktı.

Zihinsel olarak kırılmalar yaşasa da bu, Allah’tan değil dünyadan kopamayıştandı. “Ben Tanrı’yı bir başakta, bir yıldızda görüyorum” demesi boşuna değildi. O, Tanrı’yı şekillerde değil, doğanın ruhunda arıyordu.


🎧 Ben "resimden anlamam" diyorum ama…

Yine de "Van Gogh" adlı bir piyano eserini her duyduğumda içim titriyor.

Sanki o kişiyi tanıyor gibi hissediyorum.

Onun fırçasını değilse de, feryadını duyuyorum.

Bu müzikte onun susmuş bir duası var gibi.

Ve belki de o yüzden bu soruyu sordum kendime:

Van Gogh dindar mıydı?

Ve fark ettim ki, şekille değilse de ruhla, evet.

---

🎨 Kulağını neden kesti?

Bu olay yıllardır “delilik” diye anlatılsa da aslında ruhsal ve duygusal bir çöküşün sessiz çığlığıydı.

İçinde kopan şey, dışarı taşmadan susamıyordu.


🔹 Arles ve Gauguin dönemi

Van Gogh, Güney Fransa’daki Arles şehrinde bir “Sanatçılar Evi” kurmak istedi. Hayali; sanatçıların bir araya gelip ruhlarını, vizyonlarını paylaşacakları ortak bir alan yaratmaktı. Bu hayale ilk destek veren kişi, başka bir ressam: Paul Gauguin. Ama iki zıt karakterdi.

Van Gogh duygusal, yoğun ve vericiydi.

Gauguin daha mesafeli, bencil ve özgürlüğüne düşkündü.


🔹 Büyük kırılma

Birlikte yaşamaya başladılar ama ilişki kısa sürede gerginleşti.

Sürekli fikir çatışmaları yaşandı.

Van Gogh, Gauguin’in gitmesinden korkuyordu.

Çünkü onu sadece arkadaş değil, sanki hayata tutunduğu son dal gibi görüyordu.

Bir gün, büyük bir kavga sonrası Gauguin evi terk etmek üzere olduğunu söyledi.

Van Gogh o gece büyük bir duygusal çöküş yaşadı.

Ve bir jiletle kendi kulağının bir kısmını kesti.

Kestiği kulağı bir genelevde çalışan kadına götürüp verdi.


Bu detay acı ama çok şey anlatıyor:

Van Gogh, hep reddedildiğini hissettiği kadınlara karşı hem suçluluk hem de şefkat duyardı.

Belki de bu kadına kulağını vererek şöyle diyordu:

“Beni duy. Beni gör. Ben buradayım.”


🔹 Sonrası

Olayın ardından hastaneye yatırıldı.

Ruhsal çöküş süreci hızlandı ama mektuplarına yansıyan hâl, hâlâ Allah’la konuşan bir ruhtu.

Işığa, sevgiye, arayışa tutunan biri.

---

🔚 Sonuç olarak:

Van Gogh kulağını delilikten değil;

reddedilmekten, görülmemekten, duyulmaktan umutsuzluktan kesti.

Bu bir isyan değil;

bir çığlıktı.

Ve belki de o çok sevdiğim piyano eserinde duyduğum şey,

işte o çığlığın susturulmuş ama hâlâ titreten yankısıdır.


Ben resimden ilimsel, bilimsel anlamam diyordum.

Ama şimdi biliyorum:

Onu fırçasından değilse de, ruhundan tanıyorum.

Çünkü bir zamanlar ben de görülmemiştim.

Ama artık görüyorum.

Ve Van Gogh’un o “görülmek isteyen hâlini” hem anlıyor,

hem onarıyorum.


Böylece belki o da,

benimle birlikte biraz şifa buluyor.

🎨🕯️


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *