Gözlerini kapattığında kapanan sen değilsindir; ruhtur.
Bu, Allah’ın ruhuna temas edip “şimdi Bana yaklaştır” deyişidir.
Bir resmi vecd hâlinde çizerken, bir sahneyi hüşû içinde seyrederken o anı yapan sen değilsindir.
Tecelli eden Allah’tır.
Haksızlık karşısında direndiğinde ayaklanan beden değildir.
Ruhtur.
Yani Allah’ın sende açığa çıkan adı.
O’nun güzel isimleri böyle tecelli eder:
Adil, Vedûd, Cebbâr, Latîf, Aziz, Rahman, Hâlim, Şekûr, Vasî, Fettâh, Hakîm…
Her an bir his olur, bir sezgi olur, bir güç olur ve kulunu kendine çağırır.
“Gel.
Bütün yaşadıklarının tek bir sebebi var:
Artık hissetmiyorsun.
Kalbine nüfuz edemiyorum.
Ruhun Benimle ama bedenini dünyaya bırakmışsın.
Bedenini de getir.
Eğil ki, yerden güçle kaldırayım.
İste ki, yerine getireyim.
Ama önce kendini Bana ver.
Kibri bırak.
Çünkü zaten Benimsin.
Bendensin.”
Dünyadaki her şey ve herkes Allah içindir.
Ruhların O’nu hatırlayıp O’na dönebilmesi için,
güzel görünen de, acı görünen de birer lütuftur.
Evet… en ağır acılar bile.
Çünkü sonunda insan şöyle der:
“Allah’ım… ben unutmuştum. Sen beni unutmadın.
Ben uzaklaşmıştım… Sen beni bırakmadın.
Geldim Allah’ım.”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.