Rabia el-Adeviyye, hicrî 2. yüzyılda (miladî 8. yüzyıl) Basra’da dünyaya geldi.
Fakir bir ailenin çocuğuydu; ismi, ailesindeki dördüncü kız çocuğu olduğu için "Rabia" yani "dördüncü" olarak verildi.
Babası erken yaşta vefat etti. Rivayetlere göre ailesiyle yaşadığı evde kıtlık ve yoksulluk çekti. Babasını kaybettikten sonra köle olarak satıldığı ve bir süre hizmetkâr olarak çalıştığı aktarılır. Bu bilgi, Rabia'nın hayatına dair en çok kabul gören tarihsel kayıtlardan biridir.
Sonrasında, ibadet ve takvasıyla tanınarak özgürlüğüne kavuştuğu ve kendini tamamen Allah’a ibadete ve zühde adadığı bilinmektedir.
Artık onun için dünyalık bir karşılık, övgü ya da insanlara gösteriş yoktu.
Hayatını sessizce ve derin bir Allah sevgisiyle geçirdi.
Sözleriyle Gelen Aşk
Rabia el-Adeviyye’nin en çok aktarılan sözü şudur:
"Ben cehennem korkusuyla değil, cennet ümidiyle değil; sadece Allah’ı sevdiğim için ibadet ediyorum."
Bu söz, onun Allah’a yaklaşımındaki merkezî noktayı ortaya koyar:
Karşılıksız aşk.
Rabia, Allah’la pazarlık eden bir kul değil,
sadece sevmeyi bilen bir ruh olmayı seçti.
Başka bir sözünde der ki:
"Allah’ım, eğer Sana ibadetim cehennem korkusundansa, beni orada yak.
Eğer cennet ümidiyleyse, beni ondan mahrum et.
Ama eğer sırf Sen’i sevdiğim içinse, bana cemalini göster."
Bu söz, onun dönemindeki hâkim “cehennem korkulu” ve “cennet ödüllü” din anlayışına karşı
dönüşümcü bir duruştur.
Evlenmedi mi?
Rabia’nın evlenmediğine dair kesin bir belge yoktur.
Ancak dönemin tasavvuf kaynaklarında,
birçok evlilik teklifini reddettiği,
hayatını ibadetle geçirdiği ve Allah’tan başka bir ilgi istemediği aktarılır.
Eğer bu rivayetler doğruysa, Rabia için evlilik değil,
aşkın en saf hâli olan ilahi bağ tercih edilmiştir.
Fakat modern tarihçilik açısından bu durum, ancak rivayet bağlamında değerlendirilebilir.
Ölümü Sessiz, Mirası Derin
Rabia’nın ne zaman öldüğü kesin olarak bilinmiyor.
Ancak hicrî 185 (miladî 801 civarı) yılında vefat ettiği yönünde görüş birliği var.
Arkasında kitaplar, vaazlar, fetvalar bırakmadı.
Ama kalplerin içine işleyen birkaç söz,
birkaç duruş ve bir örnek kadınlık bıraktı.
Çünkü o konuşmadı,
oldu.
Son söz
Rabia el-Adeviyye’nin hayatı bir zafer öyküsü değil.
Bir hâl öyküsü.
Ne hak aradı, ne savundu,
ne kalabalıkları arkasına aldı.
Ama bir kadının kalbiyle Allah’a yöneldiğinde
ne kadar güçlü olabileceğini,
çağlar ötesinden hâlâ anlatıyor.
NOT: İnşallah bir gün kıskanıp yazıyı silmem.
Yazan: ALLAH'IN ÇİÇEĞİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.