11 Kas 2018

SENLİ BENLİ


Bunu yapmayalı epey oldu değil mi? Fonda hafif bir müzik, önünde ekran, harfler akıp giderken duygularını masaya yatırıp ruhunu arındırmayalı? Üzülmekten, endişelenmekten ve korkmaktan fırsatın olmadı biliyorum. Suçlamıyorum seni.

Neden her şeyi sınırlarda hissedip yaşıyorsun? Yapma demedim mi defalarca. Elimde olan bir şey değildi belki, belki denedin sen de herkesleşmeyi. Beceremedin. Susmak kolay gelmedi bir yanlış olanca çirkinliğiyle hüküm sürerken orta yerde. Mutsuzluk kızarmış yağ lekesi gibi üstümüze sinmişken, mutlu görünmek. İnanmadan gülmek, bilmeden inanmak, öğrenmeden bilmek. Beceremedik.

Her şey gibi kendini suçlamanın da sınırlarında gezindin durdun. Yanıyordun çünkü ne bileyim, kolun kanadın kırıktı, fazladan her sese, her nefese muhtaçtın. Hepsi senin kabahatinmiş gibi yaptın yine. Nerede bir eksiğin varsa buldun çıkardın, sundun yitip gitmeni can havliyle bekleyenlerin önüne.

O kadar yanlış mıydım gerçekten? O kadar haksız mıydım? O kadar, o kadar yanılmış mıydım? O kadar kötü müydüm bir tek kendini önemseyen bir toplumun içinde, doğduğu ilk andan itibaren? Yoruldun yorulmanın gerçek anlamını dönüşsüz biçimde öğrenerek. Pes etmeyi tattın, vazgeçmeyi, olmuyor işte demeyi ve bunları edebi bir yazının satır aralarını süslemek için değil, her hücrende duyarak yaptın.

Senden özür dilerim. Bana her zaman gücümün üst sınırlarında güvendiğin, gereğinden fazla inandığın ve bir insanın taşıyabileceğinden kat be kat fazlasını yüklediğin için. Benden özür dilerim, kendimi eleştiriyorum zannederken koca bir çam devirdim. Güçsüzlüğüme yenildim, acziyetimi öğrendim ve yalnızlığın aslında ne demek olduğunu.

Bir toz tanesini bile değiştiremeyecekken dünyayı avucunda tuttuğunu düşündürdüm ben sana. Direncinin bittiği her yerde itekledim. Bakmadım nasıl kanadığına tabanlarının ve düştüğünde umursamadım parça pinçik olmasını dizlerinin. Yap dedim, yürü dedim, koş dedim. Duy dedim olanca ağırlığını dünyanın ciğerlerinde. Koy dedim yüreğine yaşayan her şeyin derdini tasasını. Sev dedim hiç kimsenin sevemediklerini. Öl dedim ben galiba, öl dedim.

Ve öğrendin sahiden var olmayı bu kurtlar sofrasında. Düşmek de var kalkmak da, yenilmek de var. Yalnızlık var, çaresizlik, acı var bir de kavga. Öğrendin mi sahi küçücük kalmayı? Öğrendin mi ancak bir nokta kadar yer kaplamayı? Öğrendik mi durmayı, öylece durmayı, durmayı...

İkimizden biri fazlaydı kendime. İçimizden biri susmalı, diğeri okumalıydı bildiği her ne varsa. Bir kördüğüm misali karıştık birbirimize. Oysa dünya sıradan. Sokaklar aynı. Evlerden birinde sen, işte herkes gibi nefes alıp verirken, uyurken uyanırken, duyar duymazdan gelirken, korkarken ve yalnızken... İşte senle ben sınanmalara doymamış yenilgilere kanmamışken, öğrendik artık devin devasa kulesinde kumdan tane olmayı. Sahi öğrendik.

Nasılsın diyorsun ya. Bir varmış bir yokmuş gibiyim. Bir yanmış bir sönmüş gibiyim. Bir bitmiş bir bitmemiş, bir dinmiş bir dinmemiş, bir gitmiş bir dönmemiş gibiyim. Nasılım biliyor musun? Korkar oldum kendimlikten. Korkar oldum devinmekten. Korkar oldum dövüşmekten, ekilmekten, sökülmekten.

Bence artık ben de herkes gibiyim...










21 yorum:

  1. Bir tarafıyla duygu dolu, bir tarafıyla da hesaplaşmanın hakim oldugu yazınız çok etkileyiciydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim, çok teşekkür ederim :)

      Sil
  2. Aynen... Merhabalar...Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Bunları başarabilenlere imrenmiyorum dersem yalan olur :) Teşekkür ederim, sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Güzel bir hesaplaşma.Ara ara kendimizden de özür dilemeliyiz.Ben,kendime de öz eleştiri getirmiş olayım,bazen çok yükleniyorum kendime çok...
    Görsel de yazıyla birlikte çok hoş olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öz eleştiri yapmak gibi güzel bir niteliği olan insanların ortak problemi galiba :) Ben de abartıyorum maalesef ve öz eleştiri nedir bilmeyenlere de koz veriyoruz bir nevi. Dozunda bırakalım derim :) Sevgiler.

      Sil
  5. Çok etkileyici bir yazıydı. Çok özel bir yeteneğin olduğunu düşünüyorum. Tebrik ederim yürekten :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi bloğunda da burada da pozitif enerji saçıyorsun :) Çok da ihtiyacım var sahiden. Teşekkür ederim sevgili Yıldız.

      Sil
  6. Ellerinize sağlık, yine muazzam 🍀

    YanıtlaSil
  7. Ağır ve zirvede bir serzeniş yazısı olmuş, değişik duygulara sürükledi.. elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değişik duygularımı yansıtabildiysem ne mutlu bana :) Teşekkür ederim.

      Sil
  8. Çok güzeldi. Zaman zaman kendimizi dinlemek gerek. Ama ne kadar yaptığımız tartışmaya açık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fazla yapmamak gerek senin de söylediğin gibi :) Zaman zaman iyidir. Teşekkür ederim sevgili Beyda.

      Sil
  9. İlkokuldayken okuma parçalarının altında yer alan "Okuduğumuzu anladık mı?" sorularında hiç iyi değildim. Anlamadığımdan değil de sadece sözcüklerle ifade etmek bana yeterli gelmiyordu. O parçanın bana hissettirdiği bilinç akışıyla sürüklenen pek çok duyguyu aktarmakta zorlanıyordum daha ziyade. O nedenle hep kısa cevapları tercih ederdim. Hele ki parçada geçen kelimelerle yeni cümleler kurmak hiç mi hiç bana göre değildi. Kilitlenir kalırdım. Belki çok içine kapanık bir çocuktum belki de "içimdeki yazar özgür değildi" o zamanlar, bilmiyorum.

    Şimdi de "kalemine sağlık, çok beğendim" deyip geçmem bu yüzdendir. Ama bil ki "hissettim". Umarım beni hatırladın blog camiasından. Eski düzen, yeni yollar... Tekrar buradayım, hiç değilse hisset :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İçimizdeki yazar ne zaman özgür olabiliyor ki zaten? Her tarafta meraklı, haset gözler, kulaklar, diller... Olsun. Biz yine de elimizden geldiğince özgür kılalım onu, yazsın yazabildiğince. Ve tabii ki seni hatırladım, hissettim, bloğuna şöyle bir göz gezdirince de emin oldum. En kısa sürede uğrayacağım. Ziyaretin beni çok mutlu etti, teşekkür ederim sevgiler.

      Sil
  10. Merhabalar,yorumunuz ile sizi yeni keşif ettim.Bloglarımdan takip ettim(tariflimutfak ve sibelinyemekleri) başarılar dilerim.

    YanıtlaSil
  11. Ne kadar vardık ve bak nasıl yok olduk? Güzel yanıyorduk sahi şimdi kül olduk. Yeşil ışığı beklerken, bir kanepede kıvrılmışken ya da yürürken başı boş bir yolda düşünebilirsiniz. Omzunuzu sıyıran şarapnelin sızısını, yüzmeyi öğrenmek için gittiğiniz denize kıyı olamayışlarınızı. O deprem olmasa yenileyemezdin kendini fakat o deprem olmasa hissedemezdin enkazın acısını. Hesaplaşabilir insan kendisiyle elden ele faturayı kendine kesebilir. Güzel bir yüzleşme olmuş, sevgiyle kalın🍀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel de bir yorumla taçlanmış güzel yüzleşmem :) Çok teşekkür ederim, hoş geldiniz.

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *