Bir düş olsan
kurarım seni, ne kadar vururlarsa vursunlar hiç kanamayacak, yıkılmayacak bir
düş gibi kurarım. Seni çiçek olsan yeşertirim, kuş olsan yaşatırım. İçinden
nehirler geçiririm yalnız bir kent olsan. Boş bir duvar olsan sana şahlanan
atlar çizerim. Su olsan dokunurum, özgürlüğün sarhoşlatan kokusuyla darmadağılırsın. Uyku olsan kanarım sana. Ateş olsan yanarım. Yalan olsan ölesiye inanırım. İlmek
olsan geçiririm boynuma seni. Sımsıkı. Toprak olsan yıkanırım sıcaklığınla. Bir
çocuk olsan sarılırım doyasıya, bir ışık olsan kör ederim kendimi baka baka. Sen
güz olsan soluksuz yaşarım, üşürüm, avunmam hiçbir şeyle. Ayazın da beyazın da
hepsi başım üstüne.
Geceler sakız
gibi uzar da sana uyku olur mu hüznü bitmeyenim. Cankurtaran bir umut rastlar
mı sana hiç keder içinde boğulanda. Yorgunum benim... Bahtı tersten yazılanım.
Talihi ah ettirenim. Yaslı bahçem çiçeksizim...
Değil
yaşatacak, yaşayacak mecalin yok biliyorum. Sen yenik başlamışsın. Sen en başından
tutulmuşsun her yanından. Bütün köşe başların, bütün önemli noktaların tutulmuş,
acılarca ve yasaklarca. Sen yıldız olsan sana bakar yine seni dilerim. Azrail
olsan diz çökerim önünde, sunarım yüreğimi gümüşten bir tepside. Sen güllere
karışsan ben dikenliğini severim yine. Soğuğunu, öldüren yalnızlığını,
uzaklığını böyle. Yok yaşamaktan başka bir çaren. Unutturdukları seni arama,
bulmayacaksın. Hep deneyecek hep yenilecek hep üşüyeceksin en sevdiğim. Vazgeçemediğim,
geçmek istemediğim hep yenileceksin. Senden aldıklarını sana geri
vermeyecekler.
Şimşekle yağan gecem, girdap olsan sevinerek karışırım sana ben. Bozulacağı en başından belli bir yemin olsan tutarım seni utanmam. Bozgun olsan uğrar kalırım. Heves olsan eder kırılırım. Keman sesim, sızlayan düşüm, kağıt kesiğim... Yenildin. Ne zaman kazandın ki. Alışmadığın bir efkar kaldı mı fani dünyada? Tatmadığın bir keder. Su olsan içerim seni soluksuzca. Yol olsan yürürüm varmak istemeyerek. Teslim olduğum, kurşun olsan kalbimde saklarım seni. Oyun olsan hile yapar ille de kazanırım. Sen haksızlık olsan ben sana susarım dahası var mı.
Şimşekle yağan gecem, girdap olsan sevinerek karışırım sana ben. Bozulacağı en başından belli bir yemin olsan tutarım seni utanmam. Bozgun olsan uğrar kalırım. Heves olsan eder kırılırım. Keman sesim, sızlayan düşüm, kağıt kesiğim... Yenildin. Ne zaman kazandın ki. Alışmadığın bir efkar kaldı mı fani dünyada? Tatmadığın bir keder. Su olsan içerim seni soluksuzca. Yol olsan yürürüm varmak istemeyerek. Teslim olduğum, kurşun olsan kalbimde saklarım seni. Oyun olsan hile yapar ille de kazanırım. Sen haksızlık olsan ben sana susarım dahası var mı.
Gönlümün
mağrur efendisi. kendinde kaybolanım, hükümsüzüm... Bedbinliğine vurulduğum,
hiç gelmemiş, hiç gitmemiş, hiç olmamışım. Adına nerde rastlasam yüreğim
kanatlanır. Sen ne zaman çağırsan ben gelirim. Sen kader olsan ben sana boyun
eğerim. İsyan etsen saf tutarım yanında. Baş kaldırsan baş kaldırırım,
teslimsen teslim. Yüreği engellim, anlamı olan tek şey. Ey kusursuz
parçalanan...
Her sabah
başka bir geçmişin efkarıyla uyanırsın, uyumuşsan. Her gece başka bir yalnızlıkla
sınanırsın, gölgen bile karışırken gölgelere. Yok sayılmış tüm arzuların. Sen
bile bilmezsin ellerini uzattığını birilerine. Sen bile bilmezsin nasıl özlemle
beklediğini bazı telefonları. Aynaları nasıl dostane çivilemişsin sen bile
bilmezsin. Yas olsan tutar bırakmam seni ben. Niye baktığını bilmeden baksan
ufuklarıma, hep güneş açarım. Sen yargılasan ben ipe kendim giderim. Yalnızlık
sen olsan omzumdan melekleri def ederim. Deniz sen olsan, kuruyan yatağımdan
çağlayarak gelirim.
Rüya olsan
ölmeye yatarım. Ceza olsan dünyanın suçunu sırtlanırım. Karanlık olsan geceden
çıkmam. Bir bozkır olsan konarım. Bir rüzgar olsan savrulurum eteklerinde. Bir
avuç su olsan boğulurum sende ben, çıt çıkarmadan.
Sarayında
dikiş iğneleri olmayan kralın masalında, hiç suçu yokken ömürlük uykuya dalan
prensesin uykudan kaldıranı. Çiğ bezeli gözlerinde dünyaya dert yanmamış adem
çocuğu. Sen günah olsan ben şeytanla yaren olurum. Sihir olsan merak etmem
sırlarını, kapılır giderim. Gam yüklüm... Direnirsin, bitmez bu hayatın lanet
çilesi. Sen de bilirsin ölesiye mahkum edildiğini. Sen de bilirsin
ışıklanmayacağını o yolların, zifiri karanlık geçileceğini. Bilirsin kırılmayacağını
ruhundaki soğuğun. Hep deneyenim, hep yenilenim, gurbet mühürlüm. Sen kan olsan
ben uslanmam yaralardan. Usanmışım, vazgeçmeyenim, kadere güç kesilenim,
inatçım. Eğilmezim, ruhu kanayanım. Parmaklarının her kıvrılıp bükülmesinde bir
daha savaşanım. Kendi kilidini kendi bile açamayanım. Mucizem. Elini hep boşluğa
sallayanım, tutulmayanım. Bir umuda giyinenim iki dirhem bir çekirdek, yas
bulanım. En sevdiğim, en sevdiğim kederim...
Dağa kaldır
gönlünü durulsun asi. İçinde parçalanmış bir insan ömürlüğü, bir yaprak gibi
yeşil gecelerin imtiyazında siyah özlemlim. Dağa kaldır gönlünü, hüzne aksırsın
inatçı keçi. İnce, derin, yağmacı bir kasırgaya kapılsın ölümün vadisinde. Yağmur
girsin yüreğine acımasızca. Macerası bozgunda bitsin. Yenilsin yenildim desin.
Kötüye çalan köhne benliğini dağa kaldır durulsun. Sussun. Üşüye üşüye yaşadın
asırlarca kendi gizemlerinde. Acıya meyil verdin. Susmayışı, dinmeyişi hep
ondan. Dağa kaldır gönlünü, durulsun asi. Yorulsun, vazgeçsin biraz belki...
Ne olur sanki
buğulu bir şarkı gibi başlamasan her sabah. Mısraların beni böyle sürgün
etmese. Nasıl anlatır ki insan kıyımını yüreğinin? İçine hep kar yağıyorsa
senin suçun ne. Kim ister böyle bu kadar üşümeyi... Merhameti yok kaderinden
arda kalan hayat kırıntılarıyla, doygunluğu kovgunluğu sayılmış belalı
güvercinler kaçışıyor bu kentten. Senin çektiğini duyunca karanfiller soluyor.
Okunmuş pirinçler fayda etmiyor, çoktan seçmeli acıların ne çare sonu hüsran.
Tanrı seni
cennetini yaratmadan yaratmış olamaz değil mi? Biliyorum seni severek ve
bekleyerek öleceğim ben. Acılarını duyumsayarak iliklerimde, hatırladıkça
buğulanarak gözlerim, içimdeki en derin kesik gibi yine ve hep kanayarak. Ayağına
zincirledikleri hüzünle, bir ağaç gövdesi gibi dimdik bütün çektiklerinle. Ben
seni severek ve bekleyerek ve yine böyle özleyerek öleceğim biliyorum. Tanrı
seni ebedi huzuru yaratmadan yaratmış olamaz. Bunca derde düşmenin bir bedeli
var elbet.
Vadisini
istilalar yiyenim, kaderini çalakalem sevinç kaplayanım, efkarlım. Sen galiba
bitiyorsun yavaş yavaş. Ardında sayfalarca dert, birikip omzuna binen yığınla
acı. Çok ihtiyarladın anlıyorum. Yok yere ıslanan kirpiklerin ve yüreğin,
milyon kere bölünüp milyon kere dağılan yüreğin... Ve kimliksizliğin, hiç
kimseliğin... Bilemezsin. Kalbim kuşatmalar altında senden beridir. Kin kusan insanlardan
ırak. Yalanlardan muaf tutulmuş, soyluca susan bir rehin. Bir nehir kalbim,
denize kavuşmayı bekleyen sadakatli bir nehir bilemezsin...
Kıtlıktaki
ülkemsin benim. Acı kaybım, hayata aç olanım. Kara bahtlım, kör talihlim. Aynada
aksim, ecelle raksım. Bir ummandan içer gibi içtiğim. Kendimde yitirdiğim, onda
bulduğum. İlkbaharsızım. İyiye, güzele hasret kalanım, küçüğüm... En sevdiğim
en sevdiğim kederim...
ödev araştırırken bu yazıyı gördüm başlık dikkatimi çekti. ne güzel yazmışsınız hayran kaldım. eşitsizlğin idealist tarafı tam bana uyan bir söz. bütün yazı sanat eseri gibi "niye baktığını bilmeden baksan ufuklarıma hep güneş açarım, kurşun olsan kalbimde saklarım seni oyun olsan hile yapar ille de kazanırım okunmuş pirinçler fayda etmiyor çoktan seçmeli acıların sonu hüsran" çok güzel.. bütün yazı böyle. siz dergide filan yazıyor musnuz?
YanıtlaSilKimin için yazdın bunu?Hiç bu kadar içten bir yazı okumamıştım bu güne kadar.Blog yazarı gibi değil resmen kırk yıllık yazar gibi yazıyorsun süper olmuş.
YanıtlaSilne ilgisi var gerçekten çok beğendim benzetmeler birbrinden güzel..
SilHepsi bir yana da kendinde kaybolanım kısmı nokta atışı oldu benim için. Eline sağlık.
YanıtlaSilNe kadar doğru dedin.. Bulunmaya yanaşmayanlar.. Fidan vallahi ara sıra seninle dertleşme isteği uyandı içimde :D
SilYok vallahi iltifat değil baksana Fidan demeler filan bir rahatlık :D Çok keyif alırım eminim bir şekilde karşılaşıp konuşursak o vakte kadar yazılarında dertleşeceğim seninle kendimce bilesin :)
SilDe lütfen çok hoşuma gider ismimle hitap edilmek :) Siz-biz tamam lazım bazen de ne bileyim diğeri tercihimdir. Sakarya'ya gelirsen beklerim ya da buyur misafirim ol kapımız açık :)
SilNe güzel mutlu olduğuna ben de sevindim. Keyifti benim için sen de sağ ol güzel yazıların için :)
SilYine çok güzel yazmışsın kalemine sağlık :)
YanıtlaSilMerhaba,blogunuzu keşfettim takipteyim bana da beklerim.
YanıtlaSilhttp://cfusun.blogspot.com.tr/