21 Tem 2015

KAVGAKIRAN S-5

ÇOK OKUMAK HİÇ İYİ BİR ŞEY DEĞİL...




Hayat böyle bir şey biliyorum. Her şey istediğimiz gibi olmuyor. Hatta çoğu zaman hiçbir şey istediğimiz gibi olmuyor. Ama, bu kadarı mantığıyla her zorluğa göğüs germeye çalışan, yaşanan her olumsuzluğu anlamlı ve çilesini çekmeye değer bir zemine oturtmaya çabalayan bana bile fazla geliyor.

Hayatımda ilk defa ölümü ciddiyetle düşünüyorum. Her şeyin sistematik bir şekilde bu kadar yanlış gitmesinin bana verilmek istenen bir mesaj olmadığını kim iddia edebilir? Sayısız çeşitliliği gık demeden içine sığdırabilen dünyaya belki de bir renk bile olamayan yegane ben, artık taşınmayacak kadar ağır geliyorumdur.

O kadar birbirinin tekrarı ki her şey. İnsanlar aynı filmi bile iki kere izlemezken benim kaderim tamamen aynı sıkıntıları tekrar ve tekrar yaşamak üzerine kurulu...

Son başarısız iş deneyimimden sonra sonucu az çok bilmeme; sadece gidiş yolunu kestiremeyişime rağmen başka bir iş buldum. Bundan önce de söylediğim gibi artık daha umutsuz, daha eksik ve inançsızım. Fakat, bu yüzden çok küçük bir ihtimalle de olsa güzel olabilecek bir şeyleri en başından ötelemek istemedim ve son kez denemeye karar verdim. Başka şansım yoktu ki... 

Ne mi oldu? Sadece 3. akşamımda ayaklarım zengin masalarına yiyecek ve içecek taşımaktan harap bedenim kendini sürümekten sefil düşmüşken, kapıdan şen şakrak kahkahalarıyla kulaklara; abartılı ve boyalı güzellikleriyle gözlere bayram ettiren bir kız grubu girdi. Sipariş almak üzere yanlarına yaklaşmamdan saniyeler sonra onların sınıf arkadaşlarım olduğunu fark ettim. Her yanımdan sefalet ve acziyet akarken; beni hiçbir zaman hiçbir şekilde anlayamayacak olan bu insanlara yakalanma vaziyetim sanırım hayatın bana yeter artık daha fazla zorlama deme şekliydi... 

- A sen burada mı çalışıyorsun canım?

Neden bazı zamanlar sahiden de yer yarılmıyor ve içine girmiyoruz ki... 

- Evet.

Sesim kısık. "Evet" bir fısıltı halinde çıkıyor. Yüzlerine bakmıyorum; ama utandığımdan değil. Gözlerimdeki öfkeyi görmelerini istemediğimden. Kime öfke? Neye? Saymakla bitiremeyeceğim kadar çok kişiye ve çok şeye... 

- Ay canım yazık sana, kıyamam...

Ay canım yazık sana kıyamam diyen zoraki inceltilmiş yapay sevecen sesler senfonisi.. Her şey gibi, sesler de birbirine karışıyor. Bugüne dek adına yaşam denilen serüvende en azından bana ait olanında, birbirine karışmayan hiçbir şey olmadı...

Kaba değildim. Yavaşça servis önlüğümü soyunurken sırtımı dönüp masadan sessizce uzaklaşıyordum. Bunu neden yaptığımı belki de anlatamam. Belki ben anlatırım da anlaşılamaz. İlk ağlamalarımızda eşit olmamız gerekirken dahi çoğumuzdan üstün olan; esasında olmayan; sadece nedenini tam olarak asla idrak edemediğim bir şekilde daha şanslı ağlayan... Ağlamaları işte o anda bıçak gibi kesilen... Benimse hala gözyaşlarımı dindirmeye çabaladığım saçmasapan bir koşuda şartsız şurtsuz birinciliği göğüsleyen bu kızların yavan merhamet gösterileriyle ne kadar şahane bir yaşam sürdüklerine vurgu yapmalarına dayanamamıştım.

Hayatın bana iletmeye çalıştığı yeter artık daha fazla zorlama mesajını almıştım sonunda. Daha fazla zorlama. İnceldiği yerden koptu görmedin. Gördünse de önemsemedin. Ama, koptu. Çok şiddetli koptu. Birleşmemecesine koptu...

Üstümden kamyon geçmiş gibi. Kaderin bitmek bilmeyen imtihanlarında sıramı savdım zannederken her seferinde daha kötü çakıldım. Sonu ölüm görünen çok şeyden sağ çıktım; ama şimdi tek düşünebildiğim bana acı çektirmeyecek bir ölüm.

Aslında yaşamak istiyorum. Yaşayabilirim de. Eğer tutunduğumda elimde kalmayacak tek bir dal görebilseydim etrafta... Esas kız ölürse hikaye biter derler. Bu sıkıcı, boğucu, yorucu hikayeyi bitirmenin başka bir yolu yok galiba.

Peki ama nasıl? Aklıma ilk gelen yüksek bir yerden atlamak. Neden bilmem hikayesini bitirmek isteyen herkesin aklına ilk bu gelir zannediyorum. İlk de bundan cayılır haliyle. Çünkü, sağlam bedenle bile tutunulamamış bir dünyada yarım dolaşmak istemez hiç kimse. Ben de istemem. Yüksek bir yerden atlamayı geçiyorum. Şu halde işlek bir caddeye çıkıp en hızlı görünen aracın altına atlamak da olmaz. Sonunda yine yarım kalma ihtimali var... 

Okuduğum sayısız kitabın bir yerlerinde en acı verici ölüm şekillerinin boğulmak ve yanmak olduğu yazıyordu. Nefes alıp verdiği zaman zarfında acıya doygun hale gelmiş et ve kemik çözeltilerinin ölürken acı çekmek istemeyişini yadırgamamalı bu yüzden. Aslında yaşamak istiyorum.

Elbette yaşamak istiyorum...

Benim yaşayışımın boğulmaktan ya da yanmaktan hiçbir farkı yok. Olsaydı dayanabilirdim; ama yok. Bunu bu kadar derin hissediyor olmasaydım yine dayanabilirdim; ama hissediyorum. Her gün bir parça eriyerek yok olma noktasına gelen bir muma benzemiyor olsaydım yine dayanabilirdim...

Ama, benziyorum...

İlaçlar? Kutu kutu ilaç içsem? Çok okumak hiç iyi bir şey değil. Neredeyse her konuda bir fikrin oluyor. O konuya dair mutlaka bir yerlerde bir şeyler okumuş oluyorsun. İlaçların iç organlarda sebep olabileceği tahribatın boyutlarını düşünüyorsun. Ölümcül olmayan bir sonucun kalıcı hasarlarını hesaplayabiliyor; her organı tastamam çalışan bir insanken tahammül edemediğin hayata eksilerek, azalarak devam etmek zorunda kalışını düşünüyorsun. Düşünemiyorsun bile... 

Yüksek bir yerden atlayamıyorum. Kendimi hızlı giden bir aracın altına atamıyorum. Kutu kutu ilaç yutamıyorum. Yanmak ve boğulmak saymıyorum bile...

Bileklerimi kesemem.

Beynime veya kalbime bir kurşun sıksam tamamdır. Bunun sonucunda neler olacağını biliyorum; ama nereden nasıl silah bulabileceğimi bilmiyorum. Bazen ekmek bile alamayan biri için çözülmesi neredeyse imkansız bir sorun.

İnceldiği yerden birleşmemecesine koptuğunu gördüm, anladım. Hiçbir şey düzelmeyecek mesajını aldım kabul ettim. Hey! Hayat! Bana bu hikayenin nasıl biteceğini söyle...

Tanrı'm... Burada oturmuş kendime uygun bir ölüm şekli bulmaya çalıştığıma inanamıyorum. Bütün meselesi sınavları, aşkları, nasıl göründüğü olması gereken bir çocuk yaştayım sadece. Neden böyle ciddiyetle beni öldürecek bir şey bulmaya çalışıyorum? Niye...

Her şey istediğimiz gibi olmaz hayatta, bunu en iyi ben biliyorum. Hiçbir zaman da her şeyin istediğim gibi olmasını beklemedim. Hatta aynı anda iki şey bile istemedim.. Sınırlarımı bildim, aşmayı denemedim. Haddime kadar var oldum. Boyumdan büyük direnmedim. Yenildim mi? Yenildim...

Aslında yaşamak istiyorum. Elbette yaşamak istiyorum. Ama, ölüyorum. Ölümün ayak ucunda sürünüyorum. 19 yaşımın olanca ağırlığıyla hiç kimseye ve hiçbir şeye sitem etmemeye çalışarak; kırgınlığımı omuzlayıp gidiyorum.

Ben

o kadar alışkınım ki acıya

varsın ölümüm de sancılı olsun.

Artık dert etmiyorum.

(sürecek)

28 yorum:

  1. Sürecek demişsin ama sürmesin... Bardağın boş tarafından bakmaya devam edersen asla dolu yanını göremezsin ki ... İnsanlar var nelerle uğraşıyor , çalışabilecek sağlıkları olmuyor bazen ya da daha da beter halleri... Ne demiş Mevlana ' Herşey üzerine gelip , dayanamadığın bir haldeysen sabret , işte o kaderinin değişeceği noktadır.. Ya da bunun gibi birşeydi.. Çok ta önemli değil , sen beni anlamışşındır... Daha yaşın çokk genç , hayal kur , hiç durmadan , nasıl olacağını düşünmeden.. İçindeki umutsuzluğu çıkar at kalbinden önce... Yapamasanda dene.. Çünkü umutsuzluk şeytandan gelir , umut etmek ise Allah'tan , inancımızdan...
    Kalbinde Allah inancını azıcık bile olsa taşıyorsan bil ki , sahipsiz değilsin... Her karanlık aydınlığa çıkar ve göreceksin , tüm bunlar geçtiğinde bu hissettiklerin sana çok basit şeyler olarak görünecek... Ben buralardayım. Öpüyorum seni... Güçlü ol..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış bir anlaşılma söz konusu :))) KAVGAKIRAN benim yazdığım uzun bir öykü bu da onun bir bölümü. Hikayenin kahramanlarından birinin ağzından yazılıyor yani. Ama, bu yazdıklarınla ne kadar iyi niyetli olduğunu göstermiş oldun, çok teşekkür ederim :) İntihar etmiyorum merak etme lütfen :) Sevgilerimle.

      Sil
  2. Çok güzel ya cümlelerini çok sevdim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım benim çok teşekkür ederim çok mutlu oldum :)

      Sil
  3. Merhabalar.

    Öykünüzün daha önceki bölümlerinden herhangi birini okuduğumu hatırlamıyorum. Kurgu, anlatım, dil, imla vs. ile çok güzel bir hikaye. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey. Kategori kısmındaki KAVGAKIRAN başlığından hikayenin öncesine ulaşabilirsiniz. Beğenmenize çok sevindim, güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim.

      Sil
  4. Gene çok güzel bir öykü :) Şu anda bile, belirtilen psikolojide olan çok insan vardır eminim... İşsizlik çok kötü.

    Bu arada blogumdaki etkinlikle ilgili bir gelişme olmuyor. Kitap bloglarının çoğuna ulaşmama rağmen ve etkinlik konusunun çok okunmasına rağmen katılım olmadı. Bu sebepten blogun konseptini değiştirdim ve etkinliği uzun bir süre askıya aldım. Sizin beni dikkate alarak gönderdiğiniz hikaye çok değerli. Blogumdaki iletişim adresinden bana göndereceğiniz iban a ödülünüz olan ücreti göndereceğim. Gönderdiğiniz hikayeyi ben yayımlamadan siz kendi blogunuzda yayımlayabilirsiniz. Böylece google kopya içerik olarak algılamaz. Sağlıcakla kalın :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Mehmet Bey. Katılım olmamasına hem şaşırdım hem üzüldüm. Dediğiniz gibi insan en azından kitap içerikli bloglardan katılım bekliyor. Sağlık olsun. Üzmeyin kendinizi. İnce düşünceniz için çok teşekkür ederim; ama ben ödül için değil yazmayı çok sevdiğim için ve size destek olabilmek adına gönderdim öyküyü. Madem yarış olmamış ödül de olmamalı bu durumda:) Tekrar teşekkür ederim. Öyküyü ilk fırsatta bloğuma koyarım, bulunsun. İnşallah ileride daha samimi daha çok katılım olur. Dediğim gibi, sıkmayın canınızı lütfen. Saygı ve selamlarımla.

      Sil
  5. Ne kadar güzel bir anlatım şeklidir. Kelimeler cuk diye yerine oturmuş duygu tamda o anı yaşıyormuşçasına içinde içine işliyor insanın çok farklı yazım şekli. Bu bir kurgu olamaz öz yaşanmışlığın öz anlatımı. Yazıların o kadar eksiksiz ki met edecek kelime bulamıyorum.Kalem eline ne kadar çok yakışıyor merakla ve heyecanla bekliyorum devamını. Sadece eline klavyene değil her hücrene sağlık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler, ne güzel bir yorum. Hep yaptığın gibi, yazmayı sürdürmem için bana tam destek veriyorsun :) Çok teşekkür ederim.

      Sil
  6. 19 yaşındaki biri için ne kadar ağır bir psikoloji :'( ama hayat işte...Dediklerin o kadar doğru ki. Gerçekten de çok okumak iyi olmayabiliyor bazen, insan bildikçe daha çok korkuyor, korktukça daha çok çekiniyor, çekindikçe de yaşayamaz hale geliyor. Çok mu abarttım acaba?
    Eline sağlık, yine harikaydı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç de abartmadın. Çok okuyanı yalnız çok okuyan anlıyor demek. Sahiden de yaşayamaz hale geliyorsun. Gereğinden fazla farkında, gereğinden fazla uyanık, hassas, bilgi sahibi oluyorsun. Kendi yaşamını kendi ellerinle mahvediyorsun kısacası. En mutlu insanlar en az bilen ve en az umursayanlardan çıkmıyor mu? Teşekkür ederim canım benim, var olasın.

      Sil
  7. Keyifle okuduğum "KAVGAKIRAN" serisinin 5 kısmı da ayrı bir konu ile yine etkiledi yine düşündürdü. Gerçekten emeğinize, kaleminize, yüreğinize sağlık.

    Not: Blog Sayfanız Kitap olsun mu? Etkinliğine Sizinde Katılmanızı arzu ediyorum. Güzel paylaşımlarınızı bir parçada olsa bir e- kitap projesinde görmek bizim için bir onurdur. Konu ile ilgili detaylar blog sayfamda mevcut. Göstereceğiniz ilgi ve alakadan dolayı şimdiden teşekkür ediyorum.

    Sevgi, Saygı ve Hütmetlerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz sevgili Doktor Hayat. Zaman ayırıp takip etme inceliği gösterdiğiniz için çok teşekkür ederim. Ayrı konular gibi göründüğünü biliyorum; ama iki ayrı kişinin hayatından kesitler verdiğim için bu şekilde göründü. Bundan sonraki kısımlar tek ağızdan olacak, o nedenle konu daha da belirginleşecektir.

      Bloğunuzu ziyaret edip etkinlik hakkındaki yazınızı okudum. Çok hoş düşünmüşsünüz; ama şimdi katılırım dersem büyük ihtimalle yalancı çıkarım. Çok kısa süre önce şehir değiştirdim ve henüz yerleşme telaşı, eksik gedik giderme çabası içindeyim. İnşallah başka bir sefere demekle yetinebiliyorum şimdilik. Kibar davetiniz için çok teşekkür ediyorum. Saygı ve selamlarımla :)

      Sil
  8. Nasıl bir çaresizlik bu? Silah alacak parası bile olmaması ona şanssızlık gibi göründe de acaba bu bir şans mı? Ölmek isteyip ölememek... Kalıp da önünü görememek. İnsanoğlu neleri göğüslüyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her cümlenizden ne kadar özenli okuduğunuzu anlıyorum. Bu bir şans mı yoksa şanssızlık mı? Çok doğru bir noktayı vurguladınız yine :)) Teşekkür ederim sevgili Renkli Pasta Sepeti.

      Sil
  9. O kadar gerçekçi ki ben de intihar edeceğini sandım neyseki yazı öyleymiş.Önceki bölümleri okuduğum için kıza hak veriyorum herşey bu kadar üst üste gelmezki:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şey bu kadar üst üste gelmemeli bence de:) Ama, diyorum ya hayat işte. Geliyor maalesef...

      Sil
  10. Oh dedim sonunda:) Çünkü seri olduğunu sonradan anladım:) Çok başarılı.Baştan başlayım okumaya.Ne güzel yazıyorsun.Devam:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahaha bu yanlış anlaşılma başıma bir iş açmasa bari. Neyse ki geç olmadan seriyi fark etmişsin :) Çok teşekkür ederim, A ve S olmak üzere 5'er kısım mevcut şimdilik. Zaman bulup okuduğunda görüşlerini almayı çok isterim. Sevgilerimle:)

      Sil
  11. Kavgakıran başlığı altındakilerin kurgu olduğunu bilmesem ben de yanlış anlayıp siz zannederdim, kesin. Bu da demek oluyor ki yazdıklarınız çok sahici.
    Düşündüm ki; siz tatil yörelerinden birindeydiniz. Benzer bir başlangıç sahnesi görüp etkilendiniz ve kaleminiz de böyle bir öykü yazmak üzere tetiklendi. ''Çok okumak İyi bir Şey Değil'' söylemine katılıyorum. Çünkü birçok yerde evham verir insana. Her türlü olasılıktan haberdar olduğunuz için boşveremezsiniz. Dolayısıyla bu öyküyü yazan kişinin çok okuyan biri olduğu öyle belli ki ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok okuyan insanlar ister istemez her hareketleriyle her sözleriyle ele veriyor bunu. Nitekim sizin de yazılarınızdan, görüşlerinizden çok okuduğunuz gayet net anlaşılıyor:) "Her türlü olasılıktan haberdar olduğunuz için boş veremezsiniz." cümlesi bu bölümün özeti olmuş bana kalırsa. Hem de çok güzel çok doğru bir özet... Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim sevgili Zeugma.

      Sil
  12. Merhabalar.

    Ölüm, öyle ya da böyle bir gün kapımızı çalacak. Bu bağlamda ölmek için acele etmemek ve ölümü çağırmamak lazım. Mücadele etmeye gücü ve takati kalmayanların tek başvurdukları kapıdır ölüm. Oysa bu dünyada kalıp, olan bitenlerle göğüs göğüse mücadele etmek ölmekten daha keyiflidir. Ama bunun sırrına ermek gerekiyor.

    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey. Ben sözlerinize kesinlikle katılıyorum :) Sizin gibi düşünüyorum. Hikayenin kahramanı biraz yorgun sadece. Yorgun insanlar zaman zaman ölümü düşünür ve ister. Ama, sonuç olarak söylediğiniz üzere mücadele etmenin ölmekten, kaçmaktan daha keyifli olduğunu idrak ederler diye umuyorum :)

      Sil
  13. Hiç yorumlara bakmadan direk konuya giriyordum ki, sonunda "kamera şakasııı" der gibi, hikaye olduğunu öğrendim. Yaşanmıştır yaşanmamıştır orası ayrı, hikaye de olsa gerçek de olsa anlatımı zaten apayrı da...

    Yani böyle nasıl okuyup bitirdiğimi bilmeden sonuna gelip tam döşenmeye başlıyordum, neler neler söylemeye niyetlenmiştim, hani "J'attendrai le suivant (Sonrakini bekleyeceğim)" adında, meşhur kısacık bir film vardı ya, oradaki o sessiz sedasız kadın gibi kalakaldım sonunda :))

    Alacağınız olsun, küstüm, yazmıyorum , ömür boyu merak edin durun bakalım, tüh ne yazacaktı acaba diye :D :D :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan ki döşeyeceğin yorumu merak ettim:) Belki daha sonra yine döşersin:) Çok güzel sözler ama bunlar. Yaşanmış ya da yaşanmamıştan daha önemli olan yazıyı okuyanların anlatılanları yaşaması. Burada kızmanız, intihar fikrine tepki göstermeniz bence olabilecek en güzel yorum en hoş tepki. Okurken yaşadınız anlamına geliyor. Anlatım konusundaki düşüncelerini paylaştığın için teşekkür ederim, "Nasıl okuyup bitirdiğimi bilmeden" çok özel çok önemli bir söz benim adıma. Yazarken bazen akıcılığı kaybettiğimden endişeleniyorum çünkü. Döşeme için tekrar beklerim:)

      Sil
  14. Ölmeyi düşünüyorsun ama ya basaramam da başıma daha çok sıkıntı alırım diye korkuyorsun. Acı bir durum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru. Ölüm garanti olsa intihar etmekten çekinmeyecek çok insan vardır bence.

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *