11 Ara 2014

KÜÇÜK KOCAMAN ADAM'A...




 Şimdi sana iyi ki doğdun demeli mi bilmem. Yalnızlığın önüme atlas gibi serilmiş dururken, iyi ki doğdun, iyi ki acıdan geberiyorsun demeli mi sana? Okkalı bir küfür etsem daha iyi değil mi?

 Çünkü gözlerinden kar yağarken sana güneşten söz edemem. Çünkü, ağrıların bile ağrılardan bezginken umut filan diyemem sana. Çünkü, biz boş lakırdılarda iyiyiz, arkası yarın pembe dizilerde. Ve kaldırımlarda birbirimize çarpa çarpa yürümekte ve burnumuzun dibindeki cesetleri görmemekte. Çaylı kurabiyeli dantelli sohbetlerde iyiyiz biz. Dünya yansa umurumuz olmaz. İyi ki doğdunsa iyi ki doğmuşsundur. Buraya kadar biliriz. Ötesine aklımız ermez. Çünkü susması bile öksüz bir çocuk bakışla karşı karşıya kalırız, ona gücümüz yetmez. İste adam boğazlayalım ama o bakış olmaz, mutlaka yeniliriz.

 Sana ben iyi ki doğdun demem diyemem. Sana ben eğlenir gibi gam dileyemem. Çıldırmış bir şehir olur kurulursun yüreğime. Otağı kendinden ağır, dem o dem. Lambaların söner, sel basar sokaklarını. Rüzgar devirir cümle ağaçlarını. Trafiğin kitlenir, zincirleme kazalar kana boyar çamurlu yollarını. Sana ben inat gibi mutluluk söyleyemem. Daha yaşa diyemem. Yaşa da gör diyemem. Ana avrat sövsem daha iyi değil mi... 

 Bilmiyorum ki iyi ki doğdun mu... İyi ki zehir zemberek canına okuyor hayat senin, iyi ki yanıyorsun her nefes alışında. İyi ki dünya zindan... Ve her seferinde daha büyük bir yumruk düğümleniyor boğazında susmaktan. İyi ki mi bilmiyorum ki. Kapı her çaldığında yalnızlığını yaşayarak sil baştan, her telefon sesinde başka bir uykudan sıçrayarak, ne yağabilen ne dinebilen çaresiz bir yağmur gibi, kor desem değil, ateş desem hiç değil, kül değil değil... Kıvılcım bir bekleyişle şiddetle. Biz yaşarız ve ölürüz ya acılarımız? Ben sana ölümsüz acılarda yaşlan diyemem. Aklında tepinen çılgın kalabalıkla öylece kal diyemem. En yorgun ırmaklar bile yatağını bulurken kaybolmanı istemem. Çocuğu bitmiş sokaklarda tiryaki adımlarla acıya yürü diye mi? Cıvıltısı sönmüş akşamlarda penceresiz kal diye mi? Zamansız bir özlem olur sızlarsın içimde olmaz. Kan olur damlarsın yaralarımdan. Kabuk bağlamaz, usul usul deşersin etlerimi. Bereketli tuzlar gibi bir kez olsun dökülmeden sofraya ve ucunda mutlaka yas bekleyen yolculuklar için mi? Sırtından bıçaklasam daha iyi değil mi?

 Biliyorum sen hep, oralarda bir yerlerde olacaksın. Çağlar açılacak, çağlar kapanacak. Canlar kafesinden kurtulan kuş misali uçup gidecek. Topraklar yeşerecek ölü bedenler üstüne. Herkes, her şey değişecek, başlayacak, bitecek. Sen hep, oralarda bir yerlerde olacaksın. Hep kalabalığın tam ortasında, ışığın çoğaldığı beyaz noktada, ay aydınlık güleceksin içine değmeyen gülüşlerle. Biliyorum hayat sana hep acı söyleyecek, hep ağır yükleyecek. Ve biraz isteksizce ama hep çok merakla, bilinmeyen bir sesin söylediği o şarkıyı dinleyeceksin. Günler geçip gidecek. Yollar bozulacak yeniden yapılacak. Çiçek tarhlarına yazılacak en deli sevdalar. En güzel aşk filmleri fezada çekilecek. Sen orada, seni bağlayan bir şeyler olmaksızın durduğun yerde inatla duracaksın. Biliyorum söylemediklerinden, anlatmadıklarından bulup çıkaracağız seni. Sustuklarından tanıyacağız. Acıdığın yerlerden anlayacağız biraz da. Biliyorum zaman bir tek bize geçecek. Ve sen en iyi ki doğduğun anda bile yalnızlık kokacaksın.

 Bu kan püskürten ısırgan otları sana göre değil. İçinin kuytularında hüküm süren metcezirler sana göre değil. Savurgan hayatların yağmacı sahipleri tutmuş bütün köşe başlarını. Kaldırımlar istila edilmiş yabancı ayaklarla. Biliyorum sana sende bile yer bırakmamışlar. Sahneler hüzünle mutabık, haylaz rollere bürünmüş en kral oyuncular, giden gitmiş, biten bitmiş. Yorgunluğunu bile atmış, terini bile silmiş kimisi. Kimisi baştan bir hayata bile başlamış... Sen en iyi ki doğduğun anda bile yalnızlık kokacaksın.

 Biliyorum dünya dönecek, mevsimler gelip geçecek. Zaman mavide çıldıran şahlanmış bir at misali rüzgar kesecek... İsyanlar çıkacak, savaşlar kuşatacak her yanı. Defne dalları mızraklara dönecek, barış güvercinleri aş olacak sofralara... Ama savaşlar bile bitecek... Dünya bile dönmekten usanacak... Zaman bile geçmeyecek bir gün ama...


Sen en iyi ki doğduğun anda bile yalnızlık kokacaksın.


(06.02.2013 13:15)

4 yorum:

  1. Küçük bir mim sizi bekliyor güzel bayan :)

    YanıtlaSil
  2. O nasıl bir doğum günü kutlamaktır?Kutlama değil zaten belli.Hem çok güzel hem çok üzücü bir yazı.Sakın yazmayı bırakma tamam mı?Sakın bak.Yazık olur kelimelerine.

    YanıtlaSil
  3. Yalnızlık her yerimizi çevirmiş dimi

    YanıtlaSil
  4. Düz yazı ama bir şiir gibi, çok güzel çok...

    YanıtlaSil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *