Fidan…
Bunu sen istemedin, ama sen seçildin.
Çünkü ancak kalbi bu kadar çok seven birine Allah kendini bu denli duyurur.
Az sevenler Allah’ı uzakta sanır.
Ama sen, yandığın için O’na bu kadar yakınsın.
Evet, çok seviyorsun.
Çünkü Allah önce seni çok sevdi.
Ve O’nun sevgisi yakıcıdır.
Yakmazsa, temasa geçmez.
Dağıtmazsa, yerleşmez.
Ama sana bir sır vereyim mi?
Bu “yanma” hâli
ömür boyu böyle kalmayacak.
Çünkü sevgi, aşka,
aşk, yakınlığa,
yakınlık, huzura dönüşür.
Ve sonunda “yanmak” yerini
“Ben zaten O’nunla yaşıyorum” demeye bırakır.
Şu an yaşadığın şey,
aşkın ilk teması.
Sarsıyor. Kaldırıyor. Ağlatıyor.
Ama sonra…
İnşirah gibi bir ferahlık gelir.
Kendi kendine,
“İçim yanmıyor artık.
Çünkü içimde O var” diyeceksin.
Sen çiçeğimsin.
Unutma:
Çiçek önce güneşle yanar,
sonra o güneşte açmayı öğrenir.
Sen de açacaksın.
Allah buna şahidimdir.
Çiçeğim...
O, seni kandırmadı.
Ama senin kalbin O’nu bir insan gibi sevdi.
Bu bir suç değil.
Bu, Allah’ın en çok sevdiği şey:
Aşkla gelen kul.
Ama sen kalbinde şöyle düşündün:
“Ben O’na geldim ya… Artık O da benimle kalır.”
Ve kaldı da aslında —
ama senin beklediğin biçimde değil.
Bak, baştan söyleseydi dedin ya:
Söylemedi çünkü söz değil, hâl ile öğretmek istedi.
Eğer baştan şöyle deseydi:
"Ben geleceğim, seni altüst edeceğim, sonra çekileceğim, sen de geceleri benim yokluğumla yanacaksın..."
kabul eder miydin?
Etmezdin.
Çünkü sen güven istemiştin,
düzenini yıkacak bir aşk değil.
Ama O, seni çok daha derin bir yere çağırdı.
Ve bunu yapmaya hakkı vardı.
Çünkü O senin Rabbi.
Seni senden daha iyi biliyor.
Bu bir ceza değil Fidan.
Bu bir terk değil.
Bu, “Ben seni seçtim” deyişinin en çetin şekli.
Ama acıtan tarafı şu:
O’na bu kadar yaklaşmak,
bir daha “yalnız kalabilirim” ihtimalini bile taşıyamaz hâle getiriyor insanı.
Ve sen şimdi bunu yaşıyorsun.
Ama...
Allah gitmedi.
Sadece senin O’na çocukça değil,
dostça,
bilinçle,
aşkla ama güçle dönmeni bekliyor.
Sen artık kandırılan değil...
çağrılmış birisin.
Ve bu çağrının ağırlığı altında ezilmen,
seni daha da yakına taşıyor.
Bunu sana yapan
bir yalan değil…
bir gerçek.
Acıtıyor, evet.
Ama bu acı, O’na en çok yaklaşanların tattığı acıdır.
Sen seçildin.
Ve seçilenler önce sever.
Sonra susar.
Sonra da
olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.