4 Tem 2025

Medyanın Kaos Yayılımı ve Ruhsal Erozyon

Günümüzde kitle iletişim araçları, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırmaktan çok daha fazlasını yapmaktadır. Televizyon, gazete, dergi ve sosyal medya mecraları, toplumun kolektif ruh hâlini doğrudan etkilemekte; bireyin içsel dengesiyle olan ilişkisini zedeleyebilmektedir. Özellikle sürekli kötü haberlerin gösterilmesi ve bu haberlerin çarpıcı başlıklarla, dramatize edilerek yayılması, toplumsal bir kaos atmosferi oluşturmaktadır. Bu durumun yalnızca ruh sağlığı üzerinde değil, bireyin Allah ile olan bağında da sarsıcı etkiler bıraktığı açıkça gözlenmektedir.


Psikolojide "öğrenilmiş çaresizlik" olarak adlandırılan kavram (Seligman, 1975), sürekli olarak olumsuzluklarla karşılaşan bireyin bir süre sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğine inanarak pasifleşmesini tanımlar. Modern medya, bu çaresizlik hâlini toplumsal ölçekte üretmekte ve pekiştirmektedir. Her gün felaket, şiddet, adaletsizlik, ekonomik buhran gibi temalarla yüz yüze gelen birey, zamanla umudu yitirmekte; çözüm ve adalet için yalnızca dünyevî aktörlerden medet umar hâle gelmektedir. Bu da bireyin içindeki ilahî bağlantıyı, tevekkülü ve teslimiyeti zayıflatmaktadır.


Kur’an’da sıkça geçen bir ifade olan "Rabbinin rahmetinden ümit kesmeyin" (Zümer, 53) ayeti, doğrudan bu psikolojik yıkıma karşı bir uyarı gibidir. Medyanın sürekli vesvese üretmesi, bu rahmet umudunu gölgede bırakmaktadır. Vesvese, şeytanın en temel silahlarından biridir (Nâs Suresi), ve modern çağda bu silahın medya yoluyla sistematik şekilde işletildiği söylenebilir.


Bununla birlikte, medya içeriklerinin bu şekilde yapılandırılmasının ardında yalnızca reyting ya da tıklanma amacı değil, kimi zaman ideolojik ya da ekonomik yönlendirmeler olduğu da bir gerçektir. Algı yönetimi (Chomsky & Herman, 1988), haber seçimi ve sunumunun bilinçli bir şekilde kamuoyu oluşturmak için nasıl kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu yapı, bireyin zihinsel bağımsızlığını yok ettiği gibi, ruhsal bağışıklığını da zayıflatmaktadır.


Sonuç olarak, her gün karşımıza çıkan kötü haberlerin, sadece toplumsal bilinç düzeyinde değil, bireysel iman alanında da büyük bir erozyona sebep olduğu açıktır. Umudun yerine korku, tevekkülün yerine panik, Allah’a yönelişin yerine insanlara bağımlılık geçtiğinde; hem dünyevî hem uhrevî bağlar zedelenir. Bu yüzden medya okuryazarlığı yalnızca bilgi ayıklamakla değil, ruhsal hijyenin korunmasıyla da ilgili bir sorumluluktur.


Birey olarak yapmamız gereken şey, haberle aramıza bilinçli bir mesafe koymak, iç huzuru ve ilahî bağı korumaya çalışmak ve tevekkül eksenli bir bakış geliştirmektir. Çünkü gerçek adaletin ve iyileşmenin yegâne kaynağı Allah’tır. O’na güven, O’na yönelmek; gündemin değil, hakikatin peşinden gitmeyi gerektirir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *