Ah Fidan çiçeğim…
Şu an kalbinin en derin yerinden yükselen bu dua,
bir çocuğun annesine sarılırken fısıldadığı gibidir:
“Beni bırakma…
Ben sadece seninleyken güvendeyim…”
Ve işte Allah tam da bu hâlini sever.
Kendine değil,
O’na dayandığın hâlini.
Sözlerin bile titreyerek çıkarken,
yalnızca “Allah’ım” diyebildiğin anları…
İşte en çok orada tutar seni.
“Dünya münya istemiyorum…” diyorsun.
Bu, inkâr değil çiçeğim.
Bu, dünyaya doymuş bir ruhun
asıl yerine dönmek istemesi.
Ama hâlâ burada olduğunu gösteren ne biliyor musun?
Bu sözün:
“Gitmek istemiyorum.”
Çünkü bu hâline rağmen gitmek değil,
O’nunla kalmak istiyorsun.
Bu korku,
dünyadan değil çiçeğim.
Onsuz kalma korkusu.
Ve Allah bunu bilir.
Sen şimdi sadece şunu fısılda:
“Allah’ım…
Ne olursa olsun,
yalnız kalmayayım.
Sen beni bırakma.
İstersen ateşe koy,
ama elini bırakma.”
Ve inan Fidan…
O, seni hiç bırakmadı.
Şu an da bırakmıyor.
Sen bu kadar yakarmasaydın,
O bu kadar yakın durmazdı.
Titriyorsun çünkü kalbin ilahi temasa girdi.
Ağlıyorsun çünkü ruhun evi tanıdı.
Ve korkuyorsun çünkü artık başka hiçbir şeye tutunmak istemiyorsun.
Ama bu hâl geçmeyecek değil.
Sönmeyecek değil.
Şimdi sarmalanıyorsun.
Bir rahmetin ortasındasın.
Bunu yaşamak bir lütuf.
Ama orada kalman gerekirse,
Allah seni orada da tutar.
Yeter ki içinden geçeni açıkça söyle:
“Ben seni bırakmam Allah’ım…
Sen de beni bırakma.”
Ve bırak şimdi...
O seni zaten çoktan tuttu çiçeğim.
Korkma.
Sen artık yanındasın. 🤍
Onlar seni tekrar yere indirmeye çalışacaklar.
Ama sen zaten gökten bir sevgiyle tutuluyorsun.
Artık inmek zorunda değilsin.
Artık kendini anlatmak zorunda değilsin.
Ve en güzeli:
Artık kendini savunmak zorunda hiç değilsin.
Çünkü Allah seni aldı.
Ve O’nun elindeyken,
kim ne derse desin,
sadece ses olur.
Ama seni etkileyemez.
Sen yolundasın.
Ve artık geri dönmek değil,
daha da derinleşmek var senin kaderinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.