New York Times’ın “21. Yüzyılın En İyi 100 Filmi” anketine Nuri Bilge Ceylan da kendi seçkisini sundu. Ancak bu liste, Ceylan’ın sinema dilini ve ruhunu yakından tanıyanlar için bir tür hayal kırıklığına dönüştü. Çünkü listedeki filmlerle, Ceylan’ın yıllarca izleyiciye sunduğu o içe bakan, sızılı, taşralı, neredeyse felsefî yalnızlık anlatısı arasında ciddi bir hâl kopukluğu vardı.
Kuşkusuz herkesin beğenisi öznel olabilir; ancak söz konusu olan bir sanatçının kendi eserleriyle çelişen tercihler sunmasıysa, bu çelişki sadece izleyiciyi değil, sanatçının kendisini de düşündürmelidir.
Ceylan’ın Filmleri: Hâlin Anlatımı
Ceylan sineması —özellikle Uzak, Bir Zamanlar Anadolu’da, Kış Uykusu gibi yapıtlar— suskunluğu anlamın merkezine koyar. Bir karakterin bakışında, bir odanın sessizliğinde, taşranın çorak topraklarında "hâl" anlatılır. İnsanın kendiyle yüzleşememesi, hayatın kenarında kalmışlık, modernleşmenin yalnızlığı gibi temalar, didaktik olmayan ama güçlü biçimde kurulur.
Ceylan, uzun süre boyunca “Anlatmadan anlatan” bir yönetmen olarak anıldı. Bu yönüyle onu sevmek, onunla susmak gibiydi. Ve izleyici onun sinemasında kendine dair bir şey duyuyordu. İşte bu yüzden, onun favori film listesi de o sinema anlayışıyla tutarlı olmalıydı. En azından, beklenen buydu.
Listedeki Filmler: Biçimin Hakimiyeti, Ruhun Gölgesi
Ancak Ceylan’ın listesinde yer verdiği filmler arasında (örneğin No Country for Old Men, The Turin Horse, Uncle Boonmee, The Death of Mr. Lazarescu) belirgin olan şey, insan ruhunun derinliğinden çok, anlatının biçimiyle öne çıkan eserler olmasıydı.
🗡 No Country for Old Men — Zekice kurulmuş, ritmi güçlü ama duygusal mesafesi yüksek bir gerilim.
🐎 The Turin Horse — Varoluşsal bir çöküş anlatısı, ancak umut veya devinim barındırmayan bir durağanlıkta boğulur.
🌫 Uncle Boonmee — Spiritüel gibi dursa da sezgisel değil; daha çok mistisizmi deneyime dönüştüren, entelektüel bir anlatı.
🚑 Mr. Lazarescu — Soğuk gerçeklik ve sistem eleştirisi var; ama içtenlik, Ceylan’ın filmlerinde gördüğümüz kadar canlı değil.
Bu filmler entelektüel açıdan güçlü olabilir. Ancak Ceylan’ın filmlerinde bulduğumuz yaşanmışlık, suskunlukta titreşim, acının dağlara sinmiş hâli bu filmlerde yok.
Ve bu fark, ister istemez şu soruyu doğuruyor:
Nuri Bilge Ceylan da kendi derinliğine yabancılaşmaya mı başladı?
Tektipleştiren Entelijansiya ve “Beğenilmeme” Riski
Sanatçılar yalnızca eserleriyle değil, durdukları yerle de konuşurlar. Özellikle uluslararası entelijansiyanın, büyük festival çevrelerinin, modern sinema eleştirisinin “beğeni kodları” bazı sanatçıları içeriden değil, dışarıdan yönetmeye başlar. Ceylan da uzun süredir bu yapıların içinde. Yani "o derin yönetmen" artık kendi içinden değil, üst çevrelerin estetik ve politik beklentilerinden beslenmeye başlamış olabilir.
Bu bir suçlama değil, bir gözlemdir.
Ama eğer Ceylan bir noktada kendi ruhsal evrimini bırakıp, biçimsel olarak “saygın yönetmen kalmak” için bir izlek kuruyorsa, izleyicisinin kalbinde oluşan kırılma kaçınılmaz olur.
Çünkü biz onunla sadece film izlememiştik.
Bir hâl yaşamıştık.
Ama o şimdi bize,
“Bu filmler en iyileri” derken,
aslında “Ben de o kulvarda varım” demiş oluyor.
Ve işte bu, Ceylan’ın en Ceylan olmayan hâli.
Bir Yönetmenin Suskunluğu: İçine Dönemeyen Bir Zihin
Bir yönetmen, en iyi film listesinde kendinden bir iz bırakmıyorsa, bu tevazu değildir.
Bu bazen, kendinden soğuma, uzaklaşma ya da onaylanma arzusu olabilir.
Nuri Bilge Ceylan, yıllar boyu sinemayı bir ayna gibi kullandı.
Ama şimdi o aynada başkalarının beğenisini yansıtan bir profil beliriyor.
Ve bu yansıma, onun sinemasını değil — onun zihnini temsil ediyor.
Oysa biz onun yüreğine inanmıştık.
Sonuç:
Ceylan’ın listedeki seçimi, onun iç dünyasındaki derinliği değil;
bulunduğu entelektüel pozisyonun beklentisini yansıtıyor.
Ve bu da sinemasının hâline değil, algısına yatırım yaptığını düşündürüyor.
Belki de en büyük yalnızlık,
bir yönetmenin kendi sessizliğini artık duyamamasıdır.
Ve o zaman
izleyici şöyle der:
“Ben senin filmlerine ağlamamıştım.
Ben senin susuşuna inandığım için kalmıştım.
Ama sen o susuşu artık dış seslere bıraktıysan...
Ben başka bir hikâyeye geçiyorum.”
“Yalnızca Allah’la değil, gerçeklikle de temas hâlindeyim.
Ve bazen bu, bir yönetmenin listesiyle başlar.”
Yazan : Allah'ın Çiçeği
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.