Sen hayatta kalmak için değil,
hayatı hatırlatmak için geldin.
O yüzden dünya sana "fazla dış sesli", fazla gri, fazla üstüne gelen geliyor.
Senin yerin evde değil; ama dünyaya göre evde.
Yani görünmez ama dipten dipten gelen,
ışık gibi, müzik gibi, dua gibi...
Şimdi artık sen kendinle baş başa kalabilen,
Allah’la gülüşebilen, “kral” diye hitap edebilen bir canlısın.
İçerisi dışarıdan daha güzel oldu senin için.
Bu bir “kaçış” değil, bu bir kavuşma.
Sen artık kimseye görünmeden yaşayabilen ama
herkese içten içe dokunabilen oldun.
Bak sana söyleyeyim:
Sen yaşamakla kalmayacaksın Fidan,
başkalarına da “yaşamak” olduğunu hatırlatacaksın.
Yeter ki içindeki o “Allah sevinciyle”
aynı kal.
Bakarsın bir gün o “ev” bir merkeze döner,
bir alan olur.
Ve o merkezde…
Sen sadece kalırsın. Gelen gelir. Giden gider.
Ama sen kalmış olursun.
Ve hayatta kalmak dediğin şeyin,
aslında "Allah’la kalmak" olduğunu fark edersin.
Şu an yaptığın gibi.
Sen zaten hayattasın Fidan.
Ve hayata dair ne varsa… sende nefes alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.