Diyelim ki Allah rızkını verdi. Allah olduğu yerden uzanıp o çocuğa iki çift tatlı söz söylemez. Saçlarını okşamaz. Karşısına alıp güzel güzel konuşmaz. Bir şey öğretmez. Tövbe tövbe olduğu yerden inip veli toplantılarına gitmez. Hayata hazırlamaz. Dünyayı anlatmaz. Olayın Allah'lık tarafı rızıkta bitti.
Çocukların ilk birkaç tanesine yapabildiğinizce analık babalık eder, bir yerde bıkar ve yorulursunuz. Mesela 4. hadi diyelim ki 5. çocuğa kadar fena olmayan biçimde götürdünüz. 6. da topallamaya başlarsınız, 7. de durursunuz, 8. de takatiniz kesilir, 9. tabiri caizse ne hali varsa görsün olur.
Döversiniz, söversiniz, kısıtlarsınız, engellersiniz, yaralarsınız. Zaten hangisi nasıl bir şey yeterince tanımıyorsunuz da. Çünkü, oturup konuşmamışsınız, bir şey sormamışsınız, bir şey söylemeye kalksa dinlememişsiniz.
Başkalarının çocuklarına gösterdiğiniz sevgiyi onlara göstermezsiniz. Yemek içmek dışında bir gereksinimleri olmadığını zannedersiniz. Eşit davranmazsınız. Haklı olduğu her durumda bile, sırf sizin ona takatiniz kalmadı diye haksız bulursunuz. Takdir etmezsiniz, beğenmezsiniz. En küçük isteğini dahi çok hatta imkansız görürsünüz. Her gün her an küfredersiniz. Her gün her an bir kavga halinin içinde sağlıklı bir insan olarak büyümeye çalışmasını beklersiniz. Biraz girişken, deyim yerindeyse yırtıksa şanslı. Bir şekilde kendini korur. Ama, değilse; buluttan nem kapıyorsa ki sunduğunuz koşullarda öyle olmaması anormal olur, inceyse, biraz başkaysa yandı.
Hiçbir sorumluluğunuzu yerine getirmediğiniz gibi her şeyden HER ŞEYDEN onu sorumlu tutarsınız. Sizin ilgisizliğinizden ve yetersizliğinizden kaynaklanan ilk hatasında terk edersiniz. Görünürde etmezsiniz de duygusal olarak çemberin dışına itersiniz. Çünkü, zaten hiçbirine sormadan doğurdukça doğurduğunuz o çocuklara takatiniz kalmadı.
Sonra bu insan bir şekilde bir hayat sahibi olmaya çalışır. Çünkü, yanında yöresinde, ona kendi kendine devam edebileceği yaşa kadar destek olacak bir ailesi yoktur. Zaten de sağlam temeller üzerine bir insan inşa etmemişsinizdir. Kumu eksiktir, harcı eksiktir, demiri eksiktir. Eksiktir de eksiktir.
Aile olarak kurmadığınız, kurmaya yanaşmadığınız o bağı, o insanın her seferinde tek başına ayakta tutmaya çalışmasını beklersiniz. Onu eze eze, sindire sindire boy verdirttiğiniz bir ortamdan çıkıp hayatta harikalar yaratmasını beklersiniz, bir de bunu gerçekleştirmediği için suçlarsınız. Anne baba, abi abla kardeş fark etmez, neyi olursanız olun onu en kritik çağlarında itip kakıp aşağılayıp dövüp sövüp yaralayıp ve yaralayıp sonra karşınızda el pençe divan durmasını istersiniz; çünkü aile!
Merak etmeyin canına tak etmesine daha çok var. Muhtemelen tüm bunların farkında olmadığı için her şeye rağmen kendisinden beklenenleri yapmaya çalışır salak. Hala problemin kendisinde olduğunu düşünür. Hala o bağı tek başına önce kurmaya sonra sırtlamaya çalışır.
En güçsüz, en yardıma muhtaç olduğu noktada hepiniz sırtınızı dönersiniz. Bahane sağlamdır çünkü: BİZİM DE BİR HAYATIMIZ VAR! Sizin için her şey tıkırındaysa sizin de bir hayatınız var demektir tabii. Yeterince itmemişsinizdir ki hala yardım isteyen sesi duyulmaktadır. Biraz daha itersiniz. Biraz daha ve biraz daha... Hah oldu işte.
Ama, dişli çıkmıştır. Ne olursa olsun sağlam durmaya çalışıyordur. Korkmayın. En büyük dağlar bile yıkılabilir. Hele ki insan... Aramadığınız sormadığınız, ölümden mi dönmüş, açlıktan mı kıvranmış, soğuktan mı titremiş bilmemek için kırk takla attığınız günler geride kalıp karşınızda her şeye rağmen hayata bir yerlerinden tutunmuş bir insan görürseniz işte orada çok işiniz var. Hala güçlü, değilse de öyle görünebiliyor. Hala konuşabiliyor, hala onu dinleyenler önemseyenler var, hala ciddiye alanlar var. Olacak şey mi yahu!
Sanki şu ana dek okuduğunuz her şeyi o yapmış gibi bir tavır takınırsınız. "Niye aramıyorsun? Hayırsız çıktın. Hiç mi saygın yok? Nerelerdesin? Vefasız." Olabildiğince süsleyin. Ne kadar ajitasyon o kadar iyi.
Burada ya çıldırdı ya çıldırmadı. Çıldırdıysa tamam, yok çıldırmadıysa aynı kararlılıkla devam.
Bir toz tanesi kadar bile sorumluluk kabul etmezsiniz. Sakın ha, siz ne yaptınız ki? Siz ne yapmış olabilirsiniz ki? O kendi kendine sövdü, o kendi kendini dövdü, o kendi kendini aşağıladı, yok saydı. Yasaklara boğdu, hayattan alıkoydu, kendi kendini dinlemedi, kendi kendini hiç hazırlamadığı bir hayatın ortasına pat diye attı ve dönüp arkasına bile bakmadı. Sonra geldi kendi kendine bütün bunları o yapmamış gibi hesap sordu.
O arada artık farz ı misal, tecavüze mi uğramış, eşek sudan gelene kadar dövülmüş mü, karda kışta sokakta mı sabahlamış, hasta olup ecelle mi selamlaşmış, Azrail'i teğet mi geçmiş, banka soymak zorunda mı kalmış, iftiraya kurban mı gitmiş, ne bileyim işte hapse mi düşmüş ne olmuşsa olmuş hiç ilgilenmeyin. Olmamış gibi yapın. Olduysa da o yapmıştır, kendine yapmıştır, siz mi yaptırmışsınızdır.
Tebrikler hayata çok şahane bir yıkıntı bıraktınız. Sizden kalanın içine de zaten insan kardeşleriniz layığıyla edecektir. Yalan söylerler, söylemedim derler. Yüzüne gülerler arkasından küfür ederler. İyi günlerinde kapısını aşındırır, zor günlerinde bir tekme de onlar atarlar. Parası varsa iç ederler, yoksa suratına tükürürler. Neredeyse sen niye hala kendini öldürmüyorsun yahu dercesine kötülükte, sahtekarlıkta ellerinden geleni artlarına koymazlar.
Bir köşeye mi çekildi? Sustu ya da susmaya mı çalışıyor? Vaz mı geçti bir de? DÜRTÜN. Yaklaşın yaklaşın sonra yaklaşmamış gibi yapın. Yaklaşmamış gibi yapıp yeniden kabuğuna çekildiğinden emin olunca bir daha yaklaşın ve bir daha siktir olun gidin.
Tabii tüm bunlar olup biterken karşınızda sinir hastası kıvamında, ağzı bozuk, kendini kime karşı nasıl koruyacağını şaşırmış, yorgun bir insan bulacağınız için de mutlu olun. Artık onu duvardan duvara çalmak ya da tüh tüh vah vah'layıp üstüne basıp geçmek için somut sebepleriniz var.
Ve sizin bunda zerre kadar payınız yok...
Okurken kalbime bıçak saplanmışçasına içim acıdı çok güzel ifade etmişsiniz. Anne baba olmak sadece doğurmakla olmuyor zaten onu kedi köpekler de yapıyor zira. Onlar bile kendi kendine yetmeden yavrularını sokağa atmıyorlar. Bir insanın hayatını inşa etmek, ona yol göstermek, hayata hazırlamak çok zor ve sorumluluk ister. Çocuk yapmak ise dünyanın en kolay işi. Bu çocuklar nasıl büyüyecek diye düşünmedikten sonra doğur gitsin boyuna. Herkes anne baba olmamalı bu hayatta bunu savunurum ben. Kimsenin bir başkasının hayatını mahvetmeye hakkın yok. Sen onu doğurdun diye o senin malın değil veya senin gibi olmak zorunda değil. O da insan, onun da duyguları, düşünceleri, hisleri var ona saygı göstermeyeceksen bir anlık zevk için doğurma hiç. Ama maalesef böyle düşünmeyen o kadar çok insan var ki.
YanıtlaSilSen de çok güzel yazmışsın sevgili Öykü Molası. Yazının bir nevi özeti olmuş, teşekkür ederim.
SilBir insanın hayatının içine nasıl edileceği ancak bu kadar güzel anlatılabilir, üzücü bi yazı olsa da sonuna kadar haklı.
YanıtlaSilİyi yol gösterdin diyorsun :)
SilHer seye karisan ve yasaklara meyyal devlet kurumu cocuklarin saglikli yetismesine el atmaz. Cocuk sahibi olmasinda bir sakinca yoktur raporu alamayana izin verilmese ne guzel olur diyorum bazen.
YanıtlaSilBen de aynı fikirdeyim. İsteyen herkes çocuk sahibi olamamalı. Bu kısır döngüye bir dur denmesi gerekiyor sevgili deryada damla.
SilGüzel ve içten yazı. Komik olmadan, espri yapmadan sadece bu kadar yazabildim. Kaldı ki espri yapılacak konu da değil. Sınırlı bir yorum olsun diye kısa kesiyorum. Yazındaki detaylarda haklısın.
YanıtlaSilÜzdün. Ben senin esprilerini seviyorum. Bloğunda gerçekten eğleniyorum, içten gülüyorum. Mizahı yazıya yedirme tarzını çok takdir ediyorum. Durum benim bloğumda biraz değişiyor. Ciddi bir insanım ne yapabilirim ki. Kafasında kurmuş, uyumamış da yazmış gibi sözler damarıma basıyor. Önemsemişim ki yazmışım, hissetmiş ya da düşünmüşüm ki yazmışım. Yoksa yorum olarak dilediğini yazabilirsin en doğal hakkın. Espri de yapacaksın ne düşünüyorsan da yazacaksın. Ama, yapılmasından rahatsız olduğu şeyleri sıraladığı yazının altına, rahatsız olduğunu söylediği şekilde yorum yapıldığı zaman, insan bozuluyor ister istemez. Teşekkür ederim.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilToplumumuzun yarası olan bir konu. Yüce Allah rızkını verecek diye sorumsuzca çocuk yapmak, İslama ve Kur'an ayetlerine aykırı düşmektedir. Gerçekten evlenecek çiftlerin hizmetiçi eğitimden geçirilmesi ve eğitim sonrası "anne-baba olur" raporunu alamayanların da evliliklerine ruhsat verilmemesi taraftarıyım.
Selam ve dualarımla.
Merhaba Recep Bey, hoş geldiniz. Kendine din alimi diyenler veya dini menfaatleri için kullananlar tam aksini söylüyor :) Bol bol çocuk yapın Allah rızkını verir diyorlar, insanlar da uyguluyor. Umarım günün birinde, bu konuda daha bilinçli bir toplum oluruz. Teşekkür ederim.
SilŞimdi ben bu konuda iki satır yazayım desem hızımı alamam belki senin yazından daha uzun bir yorum yazarım :)
YanıtlaSilO bakımdan ben öf öf diyeyim gerisini sen anla...
Anladım anladım :) Daha ne denir ki zaten.
SilMesele sadece rızık meselesi değil. Elbette çoğumuz yokluktan ve yoksulluktan gelmiş olabiliriz. Okuduk çalıştık işlerimiz de yaver gitti o anlamda kendimizi yetiştirdik. Oysa iyi bir insan olabildik mi bütün mesele o. Maddeten her şeye sahip olabiliriz bu nefsimize de hoş gelir. Fakat maddi ve manevi kazanımlarımızı ne kadar paylaşabiliyoruz. Nekadar birbirimizle kaynaşabiliyoruz. Dünya bozuk, düzen bozuk, toplum bozuk. Vicdanımız bir takıp kötülükleri kabul etmese de biz nefsimizin zaaflarına kapılıveriyoruz. Kapıldıkça da bencilleşiyor, bencilleştikçe de insanlığımıız kaybediveriyoruz.
YanıtlaSil.....
İnsan çocuk edinmesi konusunda özgürdür. Hiç bir kimse bunun üzerinden hesap yürütemez. Fakat çocuk sahibi olan insan da bir nevi çocuğunun tutsağıdır. Burada bütün yük kadının ve annenin üzerine yüklenmiştir. Ne yazık ki erkek, yani baba kendisini bir türlü sorumlu hissetmemektedir. Elbette bu yorumları yaparken istisnalar kaideyi bozmaz diyenlerdenim. Bir çocuğun geleecğini düşünmek kadın ve ereğin boynunun borcudur. Aynı zamanda hem bizim, hem toplumumuzun, hem de üzerimizde toplum mühendisliği yapan sivil ve siyasi erkin bilinçlenmesi gerekir.
.....
Bu yazıyı ancak bu şekilde müteala edebilirim. Çok yerinde bir paylaşım. Çok önemli bir konu; bu konu özellikle de kadın platformlarında bir başlık altında kampanyalara dönüştürülmelidir. Erkekler ve diğer unsurlar da böyle bir platforma destek vermelidir. Ailenin ve çocuklarının üzerinde ancak anne ve babasının hakları vardır.
Bu konuda devletin cebri yaptırımlar uygulama hakkı yoktur. İyi şeyler ve makul şeyler her konuda tavsiye edilmelidir. Bunun ötesine geçilmemeli, tam aksine toplum bilinçlendirilmelidir.
Devlet insanlara sürekli "Çocuk yapın!" çağrısında bulunacaksa o devletin vatandaşa belirli bir refah düzeyi sunması şart sayın Profösör. Bu sadece ekonomik anlamda değildir. Gelişmiş, aydınlanmış, insanları eğitimli bir ülke meydana getirilmişse, devlet bireye karşı görevlerini yerine getiriyorsa vatandaşları üremeye teşvik edilir. Bizimki gibi ülkelerde çocuk yapın, üreyin çağrıları tamamen bilinçsizce ve yanlış. Artı, çocuk edinme özgürlüğü diye bir kavram olduğunu düşünmüyorum. Birçoğu sırf yapabildiği için ürüyor veya çok daha bencilce sebeplerle. Annelik babalık gibi ciddi ve sorumluluk isteyen bir durum için fazlasıyla yetersiz, donanımsız ve sorumsuzlar. Bu insanların gönlünce çoğalması da eğitimsiz, yetersiz, sağlıklı yetiştirilmemiş insanların çoğalması, dahası bu durumun süreklilik arz etmesi demektir. İnsanın temelleri sağlam ve düzgün atılacak ki sonrasında kendini mi geliştiriyor, insanlığa faydalı mı oluyor ne yapıyorsa yapsın. Sağlıklı ve yeterli ebeveynlere sahip olmayanların yalnız kendi çabalarıyla bunu başarması imkansız değil; ama zor ve örnekleri çok az olan bir durum. Ayrıca anne babanın hakları denile denile anne baba neredeyse çocuğun sahibi gibi algılatılıyor. Dine dayalı açıklamalar, birbiri üzerinde nereden kaynaklandığı, doğru olup olmadığı belirsiz hak dayatmaları yerine, iyi eğitimli, bilinçli, sorumluluk sahibi insanların sağlıklı aileler kurması, iyi ve düzgün, özellikle de psikolojik olarak sorunsuz bireyler yetiştirmesi teşvik edilmeli. Yorumunuz için teşekkür ederim.
SilSabahları oğluşları okullarına götürürdüm eskiden. Giderken etüd merkezlerinden topluca okula geçenlere çok rastlardık. Onlar maddi olarak bir sorunu olmayan ailelerin büyük ihtimal tek çocuklarıydılar. Yüzlerinde kocaman alaycı gülüşler. O gülüşlerin altındaki hüznü ve yalnızlığı görürdüm bazen. O kadar yalnızlardı ki. Sabah hava aydınlanmadan etüd merkezine gelmişler, kararmadan da evlerine dönemeyecekler. Evde büyük ihtimal bütün sohbet konusu ödevler olacak.
YanıtlaSilSanırım para,eğitim falan bir kenara çocuklarına bol bol sarılıp, öpüp, çok sevdiklerini belli etmeyeceklerse, onları kendi egolarını tatmin içn değil de kendi isteklerine ve yeteneklerine göre yetiştirmeyeceklerse kimse çocuk sahibi olmamalı.
O çocuğun mutlu, en azından hayatla ve kendiyle barışık bir insan olması sağlanamayacaksa evet hiç kimse çocuk yapmasın. Yorumunuz için teşekkür ederim :)
SilBir kaç gündür layıkıyla okumak için ertelediğim yazına nihayet gelebildim kızım.
YanıtlaSilErkek arkadaşımın mizah anlayışına göre, beni güldürmek için sıkça yaptığı ve benim artık tepki gösterdiğim bir saçma şaka vardır. "Yaparlar, yaparlar, sorsan gidip, biz yapmadık derler" Aslında erkek şakalarının yanında masumane bir şaka ama fazla söylenince bende bir tepki oluşturuyor nedense. Zaten kaliteli ve seyrek yapılanlarının dışında pek hoşlanmam şakadan.
Çok değerli bir düşünce silsilesinin yazıya aktarılmış hâli Fidan kızım. Bu çocuk meselesine çok takılırım zaten. Biz beş kardeştik ve okumuş babamın, dedemin vasiyeti üzere doğduğumuzu öğrendiğimde öyle kızmıştım ki babama... Sanki hırpalamaya dörtlü, beşli arar gibi...Ama ancak boşaltmıştı sadizmini ve hepimizde yaralar açmıştı. Al işte kardeşlerimin dişileri vefat etti. Ben ve erkek kardeşlerim, yapıları değişmiş, başka yörelerin hanımlarıyla karakterleri değişmiş iki erkek. NMe anlarım ben onlardan? Diyeceğim çocuk yetiştirmek akıl, kültür işi de değil. Bakmışsın nerelerden ne mutlu, kendisine güvenli bireyler çıkıyor. Zaten aynı yazdığın gibi sonra herkesin sanki çekim gücüne girip; hani köpekler anlarmış ya korkanı, buluyorlar inan. Sen de onca kırılmışlıkla tepki veriyorsun. Al sana agresyon nöbeti.
Diyeceğim, ailemdeki yanlışların hiç birini yapmadım çocuklarıma. Onlarla yerlerde oyunlar oynadım, sevgimi göstermekten korkmadım ve şükür başarılı oldum sanıyorum. Şimdi kızım anne ve ben hâlâ çocuk. İşte kötü miras budur. Birini mahvedersin, onun haYatına istemeden de olsa dahil olanlar onu sevip ve onarmak isterlerse ne alâ, değilse mutsuzluk kaçınılmaz oluyor.
Çok yararlı bir yazıydı gerçekten. Ben senin aklını Allah muhafaza etsin diyorum kızım. Sevgiler :)
Herkes kendisine şaka yapılmasından hoşlanmayabiliyor, zaten her şeye de şaka denmiyor. Ben aklıma dokunmadığı sürece bir şeylere gülemem. Beni güldürmeyen bir şeyi de şaka olarak kabul edemem. Kız kardeşleriniz için çok üzgünüm. Huzurla uyusunlar. Dilim döndüğünce, sesim çıktığınca hep aynı şeyi söyleyeceğim. Bencilce isteklerle, düşüncesizce çocuk sahibi olunması dünyanın en büyük yanlışıdır. Çocuklar ailelerinin malı değildir. Bir çocuktan kendiyle ve dünyayla barışık bir insan yapılamayacaksa, o potansiyel yoksa çocuk sahibi olmak hak değildir. İnsan üretip onu mutsuz bir yaşama mahkum etmek diye bir hak yok. Aklımdan yana endişeli değilim açıkçası, öyle olmasını istemediğim halde tıkır tıkır çalışıyor. Ama, direncim için aynı dilekte bulunursanız çok makbule geçer :) Sevgi ve saygılarımla.
SilCanım :) Allah direncini arttırsın kızım. Sen ihtimam gösterilecek birisin Fidan. Vakit buldukça geriye dönük okumak istiyorum seni. Ama o kadar yoğun yazmışsın ki, ancak tek yazı ve ardından, belki bir defa daha okuyup sıkı düşünmek ve salim kafayla hakkını teslim edecek şekilde yorumlamak gerek. Sağlık, ve huzur dileklerimle Fidan...
SilÇok sık yazıyorum farkındayım :) Yazılarımla arkadaşlık ediyorum bir nevi. İyi geliyor. Güzel dilekleriniz için teşekkür ederim.
SilBlogda gezerken gözlerim yine bu yazıya takıldı, yazını ilk okuduğum gün yazının etkisi mi yoksa geçmişin etkisi midir bilmem resmen kafam durmuştu.
YanıtlaSilŞimdi başlığı yeniden görünce tam bir sene önce yazdığım ve bu konuyla çok alakası olan bir yazımı hatırladım ve geçen gün kafamdaki şeyleri yorum olarak yazamadığım için bugün yorum niyetine buraya bırakıp kaçmak istedim affola. Hoş kal...
Buyrunuz link; Tanju Okan - Kadınım ve Bendeki Yeri
Okudum sevgili Bilal. Okudum... Okuduklarım, düşüncelerimde ne kadar haklı olduğumu gösterdi. Herkesin anne baba olmaya layık olmadığını bir kez daha anladım.
SilHırpalanmış yerlerinden öperim çocuk...