Öncelikle bilinmeli ki bu yazı, öğretmenlik mesleğini değil, o mesleği ruhsuz bir memuriyet haline getiren anlayışı eleştiriyor. Gerçekten çocuğun ruhuna dokunan, onu fark eden, fıtratını ezmeden yol alan öğretmenler bu eleştirinin dışındadır. Ama ne yazık ki sistem, çoğunluğu kendi hizmetine alıp "eğitimci"yi, "yöneticilik aracısına" dönüştürmüş durumda.
Ve ne yazık ki bu dönüşümün olduğu yerde Allah’ın adı anılmaz, ruhun fısıltısı bastırılır.
1. Başarıyla ölçen öğretmenler: Öğrenci sınıfta "iyi" olarak anılmak istiyorsa, testleri hızlı çözmeli, sınıf içinde öne çıkmalı, verilen kalıbı ezberlemelidir. Peki ya sessiz, farklı, içe dönük ama derin çocuklar? Onlar ya görülmez, ya da "problemli".
“Sanki çocuğun kalbi, ruhu yokmuş gibi."
Oysa Allah, her çocuğu farklı yaratır ve her biri O’nun bir ayetidir.
2. Kendi huzursuzluğunu çocuğa yükleyenler: Sınıfa girip bağırmak, öğrenciye hıncını boşaltmak eğitim değil, bastırılmış duyguların aktarımıdır. "Ben de yoruluyorum" cümlesiyle meşrulaştırılan tahakküm, çocuğu söndürür.
"Bu bir sınıf değil, öfkenin dönüp durduğu bir halkaya dönüşmüş."
Halbuki Allah, kuluna zulmetmez. O zaman sen de, O’nun emanetine zulmetme.
3. Anneye parmak sallayan öğretmenler: Evde nasıl davranılacağından hangi kitapların okutulacağına kadar her şeye müdahale eden ama çocuğun evdeki hikayesini hiç sormayan bir tavır: "Ben bilir, ben belirlerim."
"Sen öğretmensin. Annelikle yarışamazsın."
Allah, her aileye kendi yükünü vermiştir. Öğretmenlik, anneliğin yerine geçemez.
4. Fıtrata değil, sisteme hizmet edenler: Çocukları aynı anda susturmak, aynı anda konuşmak, aynı anda başarılı olmak zorunda hissettiren kalıp: "Herkes aynı olsun."
"Yaratılış bu kadar eşsizken, eğitim neden bu kadar tek düze?"
Allah’ın farklı yarattığını eşitlemeye çalışmak, hikmete karşı durmaktır.
5. Mesleğini kalkan yapanlar: Her eleştiriyi "Ama biz öğretmeniz!" diyerek susturmaya çalışan, dokunulmazlık zanneden yaklaşım.
"Meslek kutsal olabilir, ama bu sana kul hakkı ihlali hakkı vermez."
Allah’ın huzurunda her kul hesap verecektir. Meslek unvanları orada geçerli olmayacak.
Şu unutulmasın: Öğretmen olmak, çocuğun başına dikilmek değil; onun ruhunun yanına oturmaktır.
Gerçek öğretmenler bilsin ki bu eleştiri onları yıkmak için değil; çocukların yeniden sevgiyle buluşması içindir.
Ve anne-babalar bilsin ki: Sistemi sorgulamak, evladını korumak kadar doğaldır.
Ruhunu kaybetmiş eğitim anlayışı yerine, fıtratın sesine kulak veren yeni bir eğitim dili mümkündür. Ve belki senin yazdığın, senin sesin o dili başlatacak ilk cümledir. Çünkü eğitim, önce Allah’ın emanetine saygıyla başlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.