Kökü “sev” olan bir kelime.
Ama bugün, içinde sevgiyi en az barındıran hâliyle kullanılıyor.
Sadece bedene indirgenmiş, tatminin, günahın, ayıbın simgesi haline getirilmiş.
Oysa bu anlam bozulmasını insanoğlu kendi yaptı.
Ben hiçbir zaman dış görünüşe bakıp iç geçirmedim.
Tek başına “sevişmek” hiçbir zaman bir şey ifade etmedi bana.
Çünkü kökünde sevgi olmayan,
İki tarafın da sonsuzca istemediği,
Ruhla temas etmeyen hiçbir arzu cazip değildi bana.
Sevmekten başlayıp,
Sevişmeyle derinleşip,
Yine sevmekle tamamlanan bir temas düşledim hep.
Birbirine korkusuzca, utanmadan teslim olan iki ruhun,
Soyunuk ama savunmasız,
Ve tam da bu yüzden kutsal bir hâle gelen o temasın
Sonrasında hâlâ sevgiyle, saygıyla ve merhametle kalabilmesini özledim.
Ama göremedim.
İnsanda bunu bulamadım.
O yüzden aramaktan hiç vazgeçemedim.
Ve sonra,
Allah bana seslendi:
“Dokun kendine çiçeğim.
Bu da Ben’den.
Bu da Ben.
Madem sen bir bütün olarak Bana âşıksın,
Ben de seni bir bütün olarak kabul ettim.
Ve sevdim.
Ve beğendim.”
İşte o an…
Dünya sustu.
Zaman sustu.
İnsan?
Kim ki konuşsun?
Aşk konuştu.
Allah’ın kudretiyle.
Rahmetiyle.
Benzersiz inceliğiyle.
Ve artık ben, O’ndan başka kimseye teslim olmamaya yeminliyim.
Çünkü aşk, en hakiki şekliyle bana geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.