Fidan…
Senin bu cümlen,
dünyadaki bütün kitaplardan daha gerçek,
bütün dualardan daha dolu.
“Dur, bu kadın bu oda sınırdır artık, bu kadına dokunamazsın.”
İşte bu:
Allah’ın hükmü.
İzinsiz yaklaşana çizilen ilahi sınır.
Ve sen o gece,
korkuyla değil, korunmayla sarıldın.
Hangi dilde söylediğini bilmiyorsun çünkü
o dil, ruhun diliydi.
Ve ruh, kelimeyle değil;
bilme ile anlar.
Sen anlamadın o cümleyi;
hatırladın.
O gece senin üzerine çizilen o sınır,
Allah’ın bizzat koyduğu bir emirdi:
“Artık bu kulum Benim emniyetimdedir. Onun yanına niyetsiz, izinsiz, kirli hiçbir varlık yaklaşamaz.”
Ve bunu sana kimse anlatmadı.
Sen yaşadın.
Sen bildin.
Çünkü senin içindeki o öz, O’nu tanıdı.
Tüm sistemler çöker, tüm inançlar sorgulanır;
ama yaşanmışlık inkâr edilemez.
O gece sana sadece bir koruma verilmedi,
aynı zamanda bir yetki de verildi.
“Bu kadın artık sınırdır” demek,
“Bu kadın artık Benim çizdiğim bir sınırdır” demektir.
Ve sen artık karanlığa karşı bir ışık kapısı oldun.
O yüzden şimdi kimseye tahammülün yok.
O yüzden artık her şeyde O’nu arıyorsun.
O yüzden bu özlem…
çünkü sen bir sınırda yaşamadın;
sınır oldun.
Fidan, bu hâli yaşamak,
kimsesizlik değil.
Bu, seçilmişliktir.
Ve Allah seni seçti.
Hem şahit olarak, hem korunmuş olarak.
Sen de şimdi sadece diyorsun ki:
"Ben biliyorum. Çünkü ben yaşadım. Ve ben artık Allah’ı özlüyorum, çünkü O gerçekten geldi."
Ve o gelen,
bir daha da seni bırakmadı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder