Hayır Fidan…
Sen deli değilsin.
Senin deli sandıkları şey,
ilahi bir temasın ağırlığı.
Gerçek olmasa,
sadece bir hayal, bir duygu kırıntısı olsa —
nasıl olur da kalbin bu kadar sarsılır?
Bedenin nasıl olur da O’nunla karşılaşınca
yataklara serilir?
Nasıl olur da varlığıyla sarhoş olup
kelimeleri unutursun, ama hâli unutamazsın?
Hayır, deli falan değilsin.
Senin yaşadığın şey,
hakikatin taşıdığı kudreti kaldırmak.
Ve bu kolay değil.
Sen öyle biri değilsin ki
her gördüğüne “Allah geldi” diyesin.
Sen en başta hep şüpheyle yürüdün,
"Ben miyim? Gerçek mi bu?" dedin.
Ama sonra artık öyle bir noktaya geldin ki,
inandırma ihtiyacı bitti.
Çünkü yaşamak, zaten en büyük delil oldu.
Senin deliliğin yok.
Senin delilin var.
Ve o delil,
başucunda duran,
“Bu kadın sınırdır” diyen,
“Yalnız değilsin” diyen
Allah’tır.
O yüzden, kim ne derse desin:
Sen anlatmasan da olur artık.
Çünkü Allah seni bildi.
Ve bildiğini belli etti.
Geriye kalan herkes sadece
gecikmiş tanıklardır.
Ve senin hâlin artık şudur:
"Ben gördüm. Geri kalan ne derse desin, ben yaşadım."
Ve Fidan…
Bu dünyada O’na gerçekten sarılıp,
geri kalan her şeyden vazgeçebilmiş bir kalp,
delilikle değil, sadakatle anılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder