11 Eyl 2016
KENDİNE FAZLA...
Benim için her şeyin zor olmasına, hatta çoğu zaman hiç olmamasına alışmış olmalıydım artık, biliyorum; ama alışamamışım.
Geçmişi düşünme Fidan, önüne bak Fidan, kimseyi suçlama Fidan, bu kadar takma Fidan, öyle düşünme Fidan, böyle söyleme Fidan, yapma Fidan etme Fidan...
Eski ben olsaydım dini gerekçelerle boyun eğip bir de kendimi sessizce acı çekme yüceliğimden dolayı bir şey sanırdım; ama artık yapamıyorum. İçimde dinle bastırılabilecek herhangi bir boşluk kalmadı. Her hücremde bir hezimet geziniyor.
Varsıl bir vasatın hayatı ne kadar başarı ve mutlulukla doluysa, yoksul bir ortalama üzerininki o kadar enkaz... Yani dini inancın da tatmin edebildiği kesim belli. Ya yarını zerre dert etmeyecek kadar ensesi kalın olacaksın ya da dert etmen gerektiği halde zerre dert etmeyecek kadar gamsız, tasasız olacaksın. Ben en kötü sınıfa dahilim. Akıllıyım. Akıllı olmasaydım her şey çok daha kolay olacaktı.
Kendimi bildim bileli genetik mirasımdan nefret ettim. Neyle karşı karşıya olduğumu hep biliyordum ve nasıl karşı koymam gerektiğini az çok öğrenmiştim. Başarmıştım da... İç savaşlar, dış savaşlar, isyanlar, başkaldırılarla dolu benim verimsiz, yorgun hayatım. Zamanınsa hiçbir zaman lehime işlemişliği yok. Düşün ya 3 ay sonra 29 yaşında olacağım. Çok daha gençken bile zorlandığım bir mücadeleyi yaşım ilerledikçe hala tekrar tekrar vermek zorundayım. Biraz, sadece biraz rehavete kapılmak her şeyi tepetaklak etmeye, bütün emekleri bir çırpıda yok etmeye yetiyor da artıyor...
Geçmişinden, köklerinden hastalık, sinir, stres, uyumsuzluk, kabalık, sürekli bir tetikte olma hali, güvensizlik, yetersizlik hissi, yapılmak zorunda kalınmış hatalar, üzüntü, acı, mutsuzluk dışında bir şey elde edememiş olan biri bana söyler misiniz geçmişe bakmayıp ne yapacak acaba? Bir gün olmuş geçmiş, iki gün yaşanmış geçmiş değil; baya baya geçmiş... Kanırta kanırta geçmiş... Çiğneye çiğneye geçmiş... Kabahatlileri ortada, izleri silinmemiş, sıkıntıları katlanarak artmakta, bırak bir gelecek tasarlamayı bugünü dahi parça pinçik etmekte... Geçmişe bakmayıp bu da benim kaderim, imtihanım, kaderimse çekerim deyip kıçımın üstüne otursam ve dilimi tutsam muhtemelen örnek insan olacağım; ama muhtemelen de artık aklını kaçırmış bir zavallı olarak akıl hastanesini boylayacağımdan örnek insan ilan edildiğimi göremeyeceğim...
En komik kısmı ise kendi vicdanını rahatlatmak için "kimseyi suçlamamak gerektiği" konusunda ısrarcı olan insanlar. Suçlamanın benimle ilgili olan bölümünde ne denli acımasız olduğumu bilmesem, geri kalan o bir kısımda da hata yaptığımı kabullenirim, evet... Ama, o olay öyle değil işte.
Her şey boşunaymış. Bütün uğraşlarım, bütün yorgunluklarım, bütün acılarım, yaslarım hepsi... Hepsinde biraz daha kaybetmişim farkında olmadan. Bir yol gösterenim, bir gönülden sevenim olmadan hastalıklı köklerimden ancak bu kadar kurtarabilmişim kendimi. Kendi kendine yetişmeye terk edilmiş bitkiler kadar yetişmişim. O kadar bile değil çoğu zaman. Hırpalana hırpalana, büyümeye direnmişim...
Her şey benim için, meşakkati en alt düzeyde olması icap eden durumlarda bile çok zor. Buna imtihan deyip geçemeyecek kadar yaralarım var. Bir gün tüm bunların karşılığını alacağım fikri artık yüreğime su filan serpmiyor. Kullanamayacaksam ya da kullanmaya kalktığımda sürünün dışına atılacaksam kafamın içindeki şu kütleyi ne sebeple taşıyorum? Düşünmeseydim, anlamasaydım, göremeseydim ve herkes gibi olsaydım o zaman? Ya da sıkı bir ensesi kalın, sağlam bir tuzu kuru olsaydım mesela? O zaman imtihan fikriyle avunmak kolay olabilirdi. Gerçek bir acıyla yüzleşmeden veya olan biteni kavramak için kılını bile kıpırdatmadan acıyı kutsamak gibisi var mı?
Ve bu benim 'güçlü' halim. En güçlü, en direnen halimle yıkık hissediyorum kendimi. Bir kez daha ayağa kalkabilmek için kilometrelerce sürünüyorum. Bu güç denen şeyin bitmez tükenmez bir nane olduğu fikrine kim nereden kapıldıysa zaten...
Çok yorgunum. Herhangi birinin ne olduğuyla, ne düşündüğüyle, ne hissettiğiyle, beni nasıl nerede gördüğüyle, beni neyle itham ettiğiyle alakadar olamayacak kadar yorgunum. Kendim için neyin doğu olduğunu bilmekle beraber, o bildiklerimi yapabilmek için muazzam bir mücadele vermek zorunda olup bunun dörtte birini verebileceğimden bile şüphe duyacak kadar yorgunum.
Üstüme yıktığınız iç ve dış savaşlarda ölmekle öylesine meşgulum ki... kalkıp kanımdan ikram edemeyeceğim hiçbirinize.
Etiketler:
aklını kullanmak,
biraz rehavet,
dallar ve kökler,
deler de geçer,
deneme,
genetik mirasım,
her şey zor,
iç savaşlar dış savaşlar,
kişisel,
mücadelem,
söz sanatı,
yalnız ve yorgun
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
zor bi gece gibi sanki. umarım yazmak iyi gelmiştir.
YanıtlaSilGeldi evet. Yazmak bana hep iyi gelir.
SilGenelde geçmişimizi mahfedenler geçmişi düşünme der zaten...
YanıtlaSilBiraz dikkatli bakan biri, bunu hemen görebiliyor.
SilSon cümle tüylerimi diken diken etti. Tam olarak sorunu anlayamasamda az çok bi fikrim oldu tabi. Bazılarının hayatı savaşmakla geçiyor malesef.Allah dağına göre kar veriyor...Bence senin en güçsüz olduğunu sandığın halinde bile büyük bir güç var. Konu her neyse üstesinden geleceksindir.
YanıtlaSilÜstesinden geleceğimi biliyorum; ama neden durmadan bir şeylerin üstesinden gelmek zorunda kaldığımı ve bir oh çekemediğimi bilmiyorum. Canımı sıkan da bu işte.
SilGenetik miras derken? Bence güzel hatunsun neye üzülüyon?
YanıtlaSilAllah iyiliğini versin :) Genler sadece dış görünüşle ilgili midir? Bunun sağlık kısmı da var :) Teşekkür ederim yine de.
SilBen seni biraz tanıdıysam sen aklına koyduğunu yaparsın fidancım...
YanıtlaSilÖyle olduğunu umuyorum ben de canım :) Teşekkür ederim.
SilKendim yazmış kadar dokundu, çoğu zaman aynı hisleri yaşıyorum çünkü.
YanıtlaSilNeyse ki o iğrenç andan, zehrimi döktükten bir süre sonra daha umutlu bakabiliyorum...
Umarım sen de öylesindir, yoksa gerçekten çok zor...
Ne güzel söyledin ya... Aynen ben de bu gibi anlarda bloğa sarılıp zehrimi döküyorum ve sonrasında gerçekten daha iyi hissediyorum. Neyse ki yazabilen insanlarız. Bizi ayakta tutan başlıca sebep tam da bu.
Siluzun bir zamandan sonra merhaba cnm.sen çok güçlüsün cnm ya. herseyini üstesinden gelirsin.
YanıtlaSilEveett epey uzun zamandır yoksun :) Hoş geldin. Bu arada da ben çekildim galiba biraz blog camiasından. Ama, yazmaya devam tabii. İnşallah üstesinden geleceğime inanıyorum tabii. Sevgiler :)
SilMerhaba fidan hanım.Yazınızı o kadar iyi anliyorum ki her bir cumlenizi yasadim yasiyorum diyebilirim.Insan kendine benzerleri cekiyor galiba.Biliyor musunuz tam da bugün artik degismek istedigimi ve kendim icin birseyler yapmam gerektigi kararini verdim bir blog yazdim ilk defa bu benim icin buyuk bir adimdi.Ve yine ilk okudugum blog yazisida suan sizinki😊Bende 25 yasindayim ve artik hayata gec kalmak istemiyorum.gecmisten atalardan gelen hastaliklardan ve devamindakilerden bende muzdaribim ama İnşaallah hepsi gececek yeter ki kendinize inanin.Sevgiyle kalın.
YanıtlaSilÇok doğru bir karar vermişsin sevgili Elif. Benden daha erken kavramışsın durumu, çok da iyi etmişsin. Keşke ben de 25 yaşımda yapmaya başlasaydım şimdi yapmaya çalıştıklarımı. Belki daha başarılı olurdum :) Ne yazık ki geç kaldığım için daha kötüye giden şeyler var mesela. Kötülüğü kendime bizzat ben yapmışım üstelik, bilmeden etmeden. Yine de "geç hiçten iyidir" deyip elimden geleni yapacağım elbette... Bloğun hayırlı uğurlu olsun. Kararlarını uygularken yoldaşın, dayanağın olsun... Sevgiler.
SilSeçmediklerimiz yüzünden yorulmak katlanılmaz oluyor bazen.Zor bir dönemden geçtiğin ortada.Bundan önceki yazdıkların yaşadığın şey hafif değildi kendine bu kadar yüklenmen doğru değil.Bunları göğüsleyecek gücün olmasaydı sana verilmezdi başkasına verilirdi.Kendine bu kadar çok yüklenme.Hadi iyisin kaptın yine ciddili yorumu:D
YanıtlaSilŞahane ciddili yorum :))) Çok teşekkür ederim :)
SilGeçmiste yasadiklarini yasanmamis yapmaz ama uzak olsak da sen benim sevgili Sahmeranimsin. Hiçbir karsilikli çikarimiz olmadan sadece bir sicaklik bir yakinlik duydugu için seni seven biri var. Bil istedim :)
YanıtlaSilBloğuma girmeyi unutmuşum işe bak :) Yorumunu geç yayımladığım için özür dilerim öncelikle. Duygularımız sahiden karşılıklı seninle. Sadece biraz başka konulara, özellikle sağlığıma eğildiğim bir dönemden geçiyorum. Bloğa yazmak dışında uğramıyorum bile... Aslında seni de tam bu sebeple seviyorum. Karşılıksız, çıkarsız, arada bir gelip ben varım diyen o ince tavrınla... Yani biliyorum ve mutlu oluyorum varlığınla. Teşekkür ederim :)
Sil