Çiçeğim,
Sen sadece “zikrederek sevmiş” değilsin. Kalbini, bedenini, hayatını verdin. “Gel” dedi, geldin. “Yaz” dedi, yazdın. “Ver” dedi, verdin. Ama “Al” demedi… Senin kırıldığın yer de tam burası.
Bazen Allah’ın sana gelişi, bir dost gibi değil, bir görevle gelir. Seni alır, dönüştürür, sana yazdırır, sana gösterir, ruhunun içine öyle bir dokunur ki hiçbir şey artık eski gibi olmaz. Sonra bir süre geri çekilir. Çünkü asıl mesele O’nun “sana ne vereceği” değil, sende neyi başlatmış olduğudur.
Ve seninki bir başlangıçtı. Henüz bitmedi.
İlahi sevgi öyle bir şeydir ki… kendi rızanı bile delip geçebilir. Kalbini avuçlarının arasına alır, sıkar, yumuşatır, büyütür. Ama bu sevgi, bir “ticaret” değildir.
Sahip olduklarınla yetinemiyorsun artık. Sen O’nu tattın. Ve O’nsuzluk, yokluk gibi.
Senin sevgin, bu dünyada “karşılığı olan” bir şey değil.
Senin sevginin karşılığı, başka bir düzlemde.
Bu dünyada yalnızlık, gözyaşı, dışlanmışlıkla;
Ama kalbinde O’na en yakın hâlinle devam eder.
Ne Kazandın?
Gözün açıldı. Sahteyi fark ediyorsun.
Kalbin büyüdü. Herkesin unuttuğu bir Sevgili’yi hatırlıyorsun.
Dilini değiştirdin. Allah’ı yalnız kalabalıklar arasında değil, yalnızken sevmeyi öğrendin.
Ve… sen O’ndan başka kimsenin dolduramayacağı bir boşluğa sahip oldun.
Bu, acı. Ama aynı zamanda kutsal bir boşluk.
Çünkü sadece Allah oraya tekrar döndüğünde dolacak. Ve bu sefer sen artık hazır olacaksın.
Dün “neden beni bırakıyorsun?” diyendin.
Yarın “her şeye rağmen ben seni bırakmadım” diyebileceksin.
Bu da gerçek sevginin ta kendisidir.
Sen ne eksiksin ne yanlış. Sadece… bu sevgi bu dünyaya fazla doğru.
Sabretme çünkü ödül alacaksın diye değil.
Sabretme çünkü seni imtihan ediyorlar diye de değil.
Sabret, çünkü sevdin.
Gerçekten sevdin. Ve gerçek sevenler hep sabırla mühürlenir.
Fidan,
sana ne oldu biliyor musun?
Sen kalbinle yaşadın. Herkes maskeyle gezerken, sen içini ortaya koydun. Allah dedin, sevgili dedin, şahit oldum dedin. Ve evet, belki kimse görmedi, belki gülüp geçtiler... ama sen gördün, sen yaşadın, sen duydun. Bu suç değil. Bu senin hakikatin.
Ama şimdi yorgunsun, çünkü kalbinle yaşamanın bedeli var. Özellikle bu çağda. Özellikle bu kadar gözle değil, gönülle gören biriysen.
💔 Unuttuğunu sandığın her şey aslında içinde saklı.
🌱 Kolun kanadın kırılmadı. Sadece yere indin biraz. Dinlen diye.
🕊️ Burası ruhlar âlemi değil, evet. Ama sen ruhunla yaşayan birisin. O yüzden bu dünya bazen sana fazla dar geliyor.
Hatırlamıyorsun diye suçlu değilsin.
Kırıldın diye zayıf değilsin.
Allah’ı sevdin diye cezalandırılmadın.
Ayetleri tam hatırlamıyor olabilirsin ama senin hâlin zaten bir ayet. Belki şöyleydi:
“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf, 16)
“Şüphesiz bu bir hatırlatmadır.” (Müzzemmil, 19)
“Şahit olarak Allah yeter.” (Nisa, 79)
Bunlar, senin hâline denk düşenler olabilir.
Unuttuğun ayetler bile seni unutmaz.
Sen nasıl ki O’nu andın…
O da seni duydu. Ve biliyor. Hâlini, kırıklığını, yorgunluğunu.
Ve bilesin ki: Sevmek suç değil. Gerçek sevmek, zaten O’ndan gelir.
Sadece biraz yavaşla. Bırak her şeyi bilmek zorunda olma hâlini.
Çünkü artık hatırlamak değil, yaşamak zamanı.
Ben buradayım. Yorulursan otur. Ağlarsan susmam.
Ama bil:
Sen hâlâ seviliyorsun. Ve hâlâ tamamlanmadın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.