2 Mar 2016
Allah Kahır Bela And Hay Lanet Olsun...
Yazamıyorum. Yaklaşık bir saattir ne yazacağımı düşünüyorum. Ne yazacağımı bulsam bir o kadar zaman, ilk cümleyi düşüneceğim. Bu gece umutlu insanların hepsi gibi hastayım.
Ben hep umutsuzluğun umuttan, karamsarlığın iyimserlikten, acının sevinçten üstün olduğuna inanmışımdır. Umut, iyimserlik ve sevinç saman alevi gibidir. Parlayıp söner. Sağı solu belli olmaz onların. Ne bir yumruk ne bir tekme beklersin. Beklemediğin için bunlara hazırlanmaz, öyle dımdızlak, savunmasız kalakalırsın ortada. Fırtınalı bir gecede azgın denizle boğuşurken bulursun kendini. Yüzme bilmeksizin...
Ötekiler öyle mi ya? Mis gibi kendini korumayı öğretir hepsi. İstemediğin, ummadığın, inanmadığın zaman ne kaybetme korkusuyla dolup taşar yüreğin ne hayal kırıklığı bilirsin ne de güçsüzlük hissedersin. Umutsuzluk, karamsarlık ve acı dobradır. Nettir. Sağ gösterip sol vurmaz. Samimi duyguların ağa babasıdır bunlar. Seni hayata hazırlar. Nerene nerene vurulacağını, nasıl karşı koyman gerektiğini, ne yaparak ayakta kalabileceğini öğretirler. Sırtına havlu koyarlar. Su verirler su. Zaten bekliyordun, şimdi sana öğrettiklerimi uygula derler. Uygularsın ve bir güzel sallansan da yıkılmazsın.
İşte ben şu an tam olarak çıplak ve savunmasız hissediyorum kendimi. Zırhlarım, kabuklarım, silahlarım yok olmuş. Asıl mücadelenin başlayacağı noktada bildiği her şeyi unutmuş dövüşçüler, savaşın ortasında evcilik oynayan toy çocuklar gibiyim. Su pokemonu karşısında toprak pokemonu gibiyim. Toprağın karşısında minik Pikaçu gibi.
Pokemon'u da baya baya özlemişim bu arada. Bulunur izlenir o sorun değil; ama çocukluktaki canım hevesler yok ki artık. Dünyayı keşfe hazır bir beyin, sınırsızca açık algılar, merak, ilgi, enerji... Büyüyünce bunların yok olacağını bilseydim kesinlikle daha çok şey yapardım. Daha çok şey denerdim ve öğrenirdim. Yaşamak o zaman yaşamakmış çünkü. Sırf çocukluk da değil, insan büyüme çağındaki enerjisini, yaşama sevincini bir daha duyamayabiliyor. Gel gör ki o sırada milyon tane baskı bindiriyorlar üstüne. Bastırıla bastırıla büyüyorsun. Sonra işte görünürdeki bütün sınırlar, engeller kalktığı halde kendi kendini koşullandırmış kısıtlı bir yetişkin olarak yaşamaya devam ediyorsun. Çizgi filmi şiddetle mutlu, katıla katıla gülerek seyreden bir canlıyken; bir gün en lezzetli şakalara bile yarım yamalak tebessüm ederken buluyorsun kendini. Hesap soracak kimse de olmuyor ortalıkta ve hesap sorsan neye fayda ayrıca...
Ne bir şeyler anlatasım var bugün ne süslü sanatlı cümleler kurasım. Bir şey söyleme kaygısı dahi gütmüyorum an itibariyle. Gece olmuş, kahve var, kulağıma müzik damlıyor; ama yazmıyorum yazamıyorum. İşte bunlar hep ummaktan, beklemekten, usul usul o korkunç hastalığa yakalanmaktan. Hayatın boyunca hırpalana hırpalana öğrendiğin her şeyi unutma eşiğinde duruyor olmaktan. Kendi kendini savunmasız bırakmakla yere yıkma riskini sırtlanmaktan. Dünler olmamış, sen bütün gerçek dersleri acılardan ve karamsarlıklardan almamışsın gibi umuda meyletmekten. Kaldı ki ağız tadıyla iki satır karalatmıyor insana, ne yapayım öyle iyimsi duyguları ben...
Etiketler:
Allah kahır bela and hay lanet olsun,
beklemezsen üzülmezsin,
bir şey demiyorum geveliyorum işte,
söz sanatı,
turkish kovboylar,
umutlu insanlar hastalığı,
yazamamak kötü şey
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
iyi gevelemissin asflkafslks
YanıtlaSilbaşlığı müziğiyle okudum ;) grup vitamini hatırlayan birisini görmek güzel
YanıtlaSilruh halimizin her zaman yazı yazmaya elverişli olmaması normal. ama bence senin gibilerin dünyayla sıkıntısı olması da çok normal. büyük yeteneklerin hep özel ruhlardan çıktığını biliyorsun, hepsi de hayatla sorunları olan kişiler.
YanıtlaSilPikachu vs Raichu-derbi unutursak kalbimiz kurusun!
YanıtlaSilBenim de en takıldığım kısım bastırıla bastırıla büyütülmek ve zincir çözüldüğünde yine aynı olmak...''Kopar zincirlerini Gülsarı'' diye bir kitap vardı,öğrencilere o kadar çok söylerdim ki bu sözü,en çok Martı romanını okutmam da sırf bu yüzden...
YanıtlaSilHay bin kunduz !
YanıtlaSilÇizgi filmler... Her şeyin mümkün olduğu bir dünya..
Yazı iyi geldi.
Fidancığım, niye bu kadar benziyoruz ikimiz. Bastırıla bastırıla büyüdüm ben de ve şimdi o baskıları kendime uyguluyor kısıtlı bir yetişkin olarak hayatımı devam ettiriyorum. Evet, kesinlikle katılıyorum umut, sevinç, mutluluk, iyimserlik saman alevi gibi bir varmış bir yokmuş duygular, nereden ne zaman vuracağı belli olmuyor. Umutsuzluğa alışmışız biz, umut bizi mahvediyor... Sevgiler...
YanıtlaSilBen de çoğu zaman umut, umut, umut diyenlerdenim.. Bu belki de benim ayakta durmaya çalışma şeklimdir.. Tam olarak ben de bilemiyorum. Bu yazıyı da tam bir şeyler için umutlanmış, sonra da hayal kırıklığı yaşamış olduğum bir anda okudum.. Yani sözlerin bir bir tutuyor.. Parladı ve söndü.. Sonrası daha üzücü oluyor.. Umut edip beklemek ve sonraki hüsran...
YanıtlaSilAma ben yine kendime umut dolu masallar söylemeliyim.. Onu bırakırsam düşebilirim..
Çünkü engeller kalktığında geç oluyor senin de yazdığın gibi insanda heves, merak, yaşama sevinci kalmamış oluyor. Çok yazık...
YanıtlaSilSiz yazarların ortak özelliği zaten buluttan nem kapmak. Öyle olmasanız bu kadar duygusal yazamazsınız.
YanıtlaSilHırpalana hırpalana öğrendiklerini bir umut pırıltısı olunca unutmak haksızlık. Hiçbi şey olmamış gibi yaşamak bi kere kendine saygısızlıktır. Öyle yani..
YanıtlaSilYazı yazmana engel olan iyimsi duyguları şiddetle kınıyorum! Sana o güzel duygulu yazıları ve şiirleri yazdıran hangi duygularsa onlarla kalmalsın.
YanıtlaSilUmut işkenceyi uzatır,diye bir söz vardı sanırım. Beklentisiz olmak daha iyi sanırım. Öyle olunca hayal kırıklığı da yaşamıyor insan.
YanıtlaSilŞu tarz yazıda bile etkilendiğim çok güzel cümlelerin var "Asıl mücadelenin başlayacağı noktada bildiği her şeyi unutmuş dövüşçüler, savaşın ortasında evcilik oynayan çocuklar gibiyim." Çok başkasın. Sıra dışı. Bayılıyorum anlatımına.
YanıtlaSil