RENKSİZLİK
Filiz'e emlakçıda yaşanan garip olayı anlattım. Beni dinledikten sonra kahkahalara boğuldu. Gülünecek bir şey göremiyordum.
- Niye gülüyorsun?
- Ben senin saf olduğunu bilirdim de bu kadar olduğunu bilmezdim. Gerçekten anlamadın mı?
- Neyi anlamadım mı?
- Adamın senden hoşlandığını?
- Yok devenin başı. İnsan hoşlandığı birine böyle mi davranır? Dükkandan mı kovar?
- Ya ne yapsın, belli ki ilgini çekememiş sinirlenmiş o da.
- Ben oraya kimsenin ilgisini çekmeye ya da kimseye ilgi göstermeye gitmedim. Oda için gittim.
- Gönül ferman dinlemeeezz.
- Çok saçma.
- Saçma maçma. Buraya yazıyorum bu adam seni arar.
Doğru olabilir mi diye düşündüm; ama elle tutulur bir tarafı yoktu bu düşüncenin. Basbayağı dengesizin tekine rastlamıştım işte.
- Nereden bulup da arayacak? Hem arasa ne olur.
- Dükkanı cepten mi aramıştın kulübeden mi?
- Cepten.
Konuşmak yerine buradan bulacak işte dercesine omuz silkti. Emlakçının tuhaf tavırlarının üstünde daha fazla durmayı yersiz buluyordum.
- Peki şimdi ne yapacağım?
- Neyi ne yapacaksın? Kapını örtüp Tülin'i duymayacaksın. Ben onun çenesini kapatmayı bilirim, sen burda kalmaya karar ver de önce.
- Kimseyle kötü olmak istemiyorum. Benim yüzümden senin de olmanı istemiyorum.
- Of Sarmaşık, o kızla kötü olmak için sebebe gerek yok. Bütün okul hayatı beni kıskanmakla geçiyor. Saçmasapan bir şey bulur gene sarar. Sana da benimle takılıyorsun diye kancayı taktı zaten.
- Biliyorum...
- İstersen uzak duralım yani?
Gülüştük.
- Benden ayrı kalabilir misin?
- Hasretinden ölürüm.
- Ben de öyle sevgilim.
Gülüşmeler... Filiz benim için akıntıda tutunduğum bir daldı. Ya da akıntının ta kendisi... Önemi yoktu. Ona ihtiyacım vardı ve benim tek arkadaşımdı. Odaları ayırmamız daha çok yakınlaşmamızı sağlamıştı. Gittikçe de Sevda'nın yerine benimle zaman geçirir olmuştu.
Akşama doğru fırından yiyecek bir şeyler alıp odama geçtik. Isıtıcıyla çay yapıp sohbete koyulduk. Emlakçı konusu kapanmıştı. Filiz erkek arkadaşından bahsediyordu ki telefonum çaldı.
Baktım. Kayıtlı olmayan bir numaraydı.
- Kim?
- Bilmiyorum, kayıtlı değil.
- Açsana.
- Tanımıyorum belli ki, boş ver.
- Emlakçı arıyor olmasın?
- Sen daha orda mısın?
- Hadi benim hatırım için aç. Ne diyecek çok merak ediyorum.
Telefon ısrarla çalıyordu.
- Sarmaşık lütfeeeennnn.
- Tamam bakıyorum; ama hatırın için.
Yanıma sokulup açmak üzere elime aldığım telefona kulağını dayadı.
- Alo?
- Merhaba.
Onun sesiydi. Neden bir çırpıda tanıdığıma dair hiç fikrim yoktu.
- Merhaba?
- Ben Medet, hatırladınız mı?
- Hatırladım Medet Bey.
- Benimki de laf işte, tabii ki hatırladınız.
Soğuk bir sessizlik.
- Öhöm öhöm, kendimi ciddiyete davet ediyorum ve davetime hemen icabet ediyorum.
- Konuya girer misiniz? Ne istiyorsunuz?
- Özür dilemek.
- Özür dilemek?
Filiz benden daha heyecanlı görünüyordu.
- Bugün biraz hanzoluk ettim galiba. Kırdım sizi.
- Öyle oldu.
- Kendimi nasıl affettirebilirim?
- Kabahatinizi anlamışsınız başka bir şeye gerek yok.
- Olmaz olur mu? Çok büyük kabalık ettim, böyle kuru bir özürle geçiştirmemeliyim.
- Bakın gerçekten gerek yok. Önemli değil.
- Yarın akşam size şöyle güzel bir yerde yemek ısmarlasam?
- Gerek yok dedim.
- Bugün çizgiyi çok aştım farkındayım. Dükkandan çıktığınızda peşinizden koşup özür dilemeyi düşündüm; ama ağlıyordunuz. Anlamı olmazdı. İzin verin kabahatimi affettireyim.
- Medet Bey, amacınız kabahatinizi affettirmek değil mi? Önemli değil, affettim diyorum ben de. Şimdi kapatmam gerek.
- Sizi daha fazla kırmamak için ısrar etmiyorum. Ama, fikrinizi değiştirirseniz ki ben çok memnun olurum, bana bu numaradan ulaşabilirsiniz. Her saat.
- İyi akşamlar.
- İyi akşamlar küçükhanım.
Filiz etimi öyle bir çimdikliyordu ki telefonu kapatır kapatmaz acı bir "Ah!" koyverdim.
- Ah ya. Niye olmaz dedin adama? Bak ne güzel medeni medeni yemeğe davet ediyor?
- Uzatma bak, telefonu aç konuş dedin, açtım. Ama, bu kadar.
- Sen bu kafayla daha çok ağlarsın.
- O niyeymiş?
- Ya bir düşünsene, belki hayatına müthiş bir renk girecek? Belki adam seni bu yurttan çıkarıp on numara bir yere yerleştirecek? En kötü ihtimalle dışarda güzel bir yemek yemiş olursun.
- Lütfen artık bu konuyu kapatabilir miyiz?
- Kendin demedin mi çok farklı biri diye?
- Farklı mı dedim ben? Tuhaf dedim.
- Ha farklı ha tuhaf işte, bana kelime oyunu yapma.
- İkisi aynı şey değil. Biri diğerini kapsıyor; ama aynı şey değiller.
- Tamam anladık edebiyatçısın. Hadi adama mesaj at.
- Filiz kapat artık bu konuyu, yoksa kalbini kırarım.
- Aman, iyi. Sen bilirsin. Böyle soğuk nevale olarak yaşamaya devam et. Ne geçecekse eline...
Sessizce yemeğimizi yedik. Yemekten sonra, Filiz dışarı çıkmak için hazırlanmaya gitti. Ben biraz ders çalışırım umuduyla kitaplarımı açtım.
Okuduklarımı anlamıyordum. Hiçbir şey değil; ama "Belki bir renk girecek hayatına?" sözü aklımdan çıkmıyordu Filiz'in. Dünyayı siyah beyaz gördüğümü yüzüme böyle vurmuştu. O, odasına gidince yine bütün sorunlarımla, daracık bir alanda baş başa kalıyordum. Hepsi bir olup üstüme üstüme geliyordu. Hiçbir şey yolunda değildi. Hiçbir şey. Derslerim kötüydü, okulda hiç arkadaşım yoktu ve hocalarım beni görmüyordu bile. Alışkın değildim ben buna. Kafam zehir gibi işlerken sırf başkaları gibi şanslı değilim diye alıyordum bu kötü sonuçları. Haksızlıktı...
Elim telefona gitti. Sonra gelen aramalara... Numarayı buldum. "Medet Bey" diye kaydettim. Bıraktım. Bir süre daha oyalandım; ama yarım kalan bir şey vardı sanki. Müthiş bir huzursuzlukla doluydum. Atmamam gereken bir mesajı atacak olduğumu bilmenin huzursuzluğuyla...
"Yarın akşam 7'de Güvenpark'ta." yazdım. Gönder tuşuna bastım. İletildi mesajı geldiği anda telefonumu kapattım. Bir yandan saklanmak istiyordum öte yandan bulunmak.
Hem sıkılmıştım, artık bitsin istiyordum hem de biraz daha oynamak...
(sürecek)
Uf nerdeyse telefonu sarmaşığın elinden almak için yazıya uzanacaktım. Keşke o mesajı atmasaydı bence:(
YanıtlaSilBu filiz beni ayar etmiyor değildi. Al girdi kızın aklına işte:D
YanıtlaSilkalemine sağlık yazar hanım yine bir çırpıda okundu.
YanıtlaSilAman yağmurdan kaçayım derken doluya tutulma işi olmasın bu iş.. Adam konuşmayı bile beceremiyor neredeyse.. Sarmaşık zaten yorgun.. Bir de bu adamla mı uğraşacak?. Yoksa bir umut ışığı olur da hayatına renk mi gelir bilemedim...
YanıtlaSilHepsine yorum yazamıorum ama hepsini okuyorum. Sarmaşığın bi arayışta olduğu belli umarım yanlış yapmamıştır. Merakla bekliyorum, kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok farklı bi tarzın var biliyor musun? Bir şekilde insanın ruhuna siniyor cümlelerin. Edebi yazılarınsa bambaşka güzel. Allah vergisi yetenek işte. Hep bu kadar güzel yazmayı istemişimdir ama öyle bir yeteneğim yok. kalemine sağlık
YanıtlaSilSarmaşığa kızamıyorum ya tamam keşke mesaj atmasa ama baksana ne halde olduğuna.Hiç mutlu değil yapayalnız.. iyimi kötümü belli olmayan bi arkadaşı var başka kimsesi yok bir arayışın içerisinde belli ki...
YanıtlaSil"Filiz benim için akıntıda tutunduğum bir daldı. Ya da akıntının ta kendisi" Nasıl da her şeyi anlatan iki cümle. Bu kıza zaten en başından bir gıcığım var. Umarım Sarmaşık'ın başına bir çorap örmez.Ama arkadaşa da ihtiyacı var bir taraftan.. heyecanla devamını bekliyorum kalemine sağlık
YanıtlaSilBoşuna dememişler arkadaş arkadaşın peze.... diye. gerisini bilmeyen yoktur :)
YanıtlaSilÖykünün ilk bölümlerini okuma fırsatı bulamadım henüz ama çok beğenerek okudum ve bende de merak uyandırdı devamı şimdi.Diğer bölümlerini de ilk fırsatta okumaya çalışacağım.Sevgier..:))
YanıtlaSilFiliz seni kürekle döverim !
YanıtlaSilBu arada seni kalemdeli olarak değiştiriyorum. Kabul edenler etmeyenler (Bir adet kurşun sesi)
Kabul edildi!
:D
Kimse Medetten hoşlanmamış. Nedense hiç şaşırmadım.
YanıtlaSilKeşke o mesajı atmasaydı ya. İpe sapa gelmez biri gibi medet.
YanıtlaSilBurada kaldım Ayraç...
YanıtlaSil