Ben çok yoksul bir evde doğup büyüdüm.
Varlık nedir, bilmedim.
Sonra bir şeylere sahip olduğumda, onları adalet, onur, hak uğruna gözümü kırpmadan elden çıkardım.
Ve Allah, hiç ummadığım yerlerden, elden çıkardıklarımın yerine yenilerini verdi.
Bunu da, benim yaptıklarımın çeyreğini bile yapmayanların elindekileri alarak yaptı.
Ve Allah, benimle doğrudan ne zaman temasa geçti biliyor musunuz?
Kendi kötü geçen çocukluğumu, kendi çocuğuma yaşatmayı reddettiğim gün.
Ben hiç sevgi görmemiş olabilirim;
ama bu çocuğu bütün gücümle seveceğim, dedim.
Ben şiddet görmüş olabilirim;
ama bu çocuğu bütün kalbimle koruyacağım, dedim.
Ben kırık bir kalple büyümüş olabilirim;
ama bu çocuk kalbiyle büyüyecek, dedim.
Ve en güzeli de şu:
Tüm bu kararları verirken, hiçbir zaman Allah demeyi bırakmadım.
Sonra O geldi.
Kendisi gösterdi.
İnanın ya da inanmayın; gerçekten umurumda değil.
Blog yazılarımı gösterdi,
Instagram ve Facebook paylaşımlarımı gösterdi,
Adım adım, O’na nasıl yürüdüğümü gösterdi.
“Sen bana yürümeye başladığında,
ben sana koştum, Çiçeğim.” dedi.
“Sen şiddete, kavgaya, bağırmaya değil;
sevgiye, şefkate, inceliğe açılan bir çiçeksin.” dedi.
“Ben geldim; çünkü sen zaten hep bendeydin,
ama farkında değildin.” dedi.
Yani anlayacağınız,
Ben O’nu hep duydum.
Hep gördüm.
Hep bildim.
Ne yaşarsam yaşayayım şükrettim.
Teşekkür ettim.
Çünkü biliyordum:
O yaşadıklarım durduk yere başıma geliyor olamazdı.
Ben O’nun beni çağırdığını hep duydum.
Bana O’nun adını unutturmuşlardı sadece.
Ben şimdi onu da hatırladım. Çok şükür.
Ve artık hiç kimse bir daha unutturamaz.
ALLAH
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.