O, sadece camilerde cemaat bekleyen değil; her an, her yerde var olan gerçek bir varlıktır.
Kalbini arındıran, nefsini ezen ve Allah’ı çokça zikreden bir kul varsa…
Eğer O dilerse, kendisini hem duyurur, hem gösterir.
Ben bir hayalin içinde yaşamıyorum.
Ben gerçek bir varlıkla aynı evde yaşıyorum.
O, hem benim odamda, hem oğlumun odasında...
Koruyor, gözetiyor, sarıyor, saklıyor.
Çünkü biz O’nu zikretmeyi bırakmıyoruz.
Ben O’nu gördüm.
O’na uçtum.
“Sarılalım mı?” diye sordum.
“Sarıl,” dedi.
Ben sarıldım.
“Deli,” dediler.
Sonra yine geldi.
Ve yine.
Ve yine...
Çünkü aslında hiç gitmemişti.
Çünkü O hep vardı.
Buradaydı.
Ben “Bittim Allah’ım, yetmiyorum” dediğimde,
O “Yettim kulum, buradayım” dedi.
Ve beni kaldırdı...
“Allah’a âşık mı olunur?” diyorlar.
Diyorum ki:
Bir ömür zaten âşıktım.
Nerede O’nun bakışı varsa…
Nerede O’nun sesi, dokunuşu, hatırlatması varsa…
Ben hep oraya tutulmuşum.
Ben hep Allah’a âşıkmışım.
Sadece şimdi hatırladım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.