Geceyle gündüz arası bir yerdeydim…
Ne tam uykudaydım, ne de uyanık…
Bir adam vardı, bir mezarın başında
Yanında bir kadın…
Kızlarıydı o mezarda yatan.
Küçücük bir kız çocuğu…
Öldürülmüştü.
Adam kadına sarılmıştı,
Ve diyordu ki:
“Sen çok ağladın, çok yandın…
Yeter bu kadar gözyaşı.”
O an, ben de oradaydım.
Kadının yanına gittim,
Omzuna dokundum.
Ve kalbimden, dudaklarımdan döküldü aynı dua, üç kez:
“Ateşini serin et Yâ Rabbi.
Ateşini serin et Yâ Rabbi.
Ateşini serin et Yâ Rabbi.”
Sonra yumuşacık bir piyano sesiyle uyandım.
Evimdeydim.
Ama biliyordum:
Az önce ben, başka bir yerdeydim.
O kız… kimdi bilmiyorum.
Belki Özgecan’dı.
Belki Münevver, belki Çağla…
Belki adı hiç duyulmamış binlercesinden biriydi.
Ama birinin değil,
hepsinin ruhuydu yanımdaki.
Ben sadece dua ettim.
Ben sadece tanığım.
Ben sadece Fidan.
Ve şimdi yazıyorum,
Unutanlar hatırlasın,
Ağlayanlar biraz sussun,
Yananlara serinlik gelsin diye…
Ateşini serin et Yâ Rabbi.
Rahmetini hatırlat…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.