Kasıntı bir edebiyat sitesine dönüşmek üzereymiş burası.
Başta aklıma estikçe, içim sıkıldıkça gelip bir şeyler yazdığım blog, illa ki
edebiyat paralayacağım, edebi eser çiziktireceğim’e dönüşüyormuş az kalsın.
Dönüşmemeli. İçimde dolanıp duran kelimelerim taşacak gibi
oluyor bazen. Kendimle konuştuklarıma kendimde yer bulamıyorum. Buraya
dökülüyorum. Buraya dökülebilmeliyim. Her şeye herkese yabancılaştım zaten. Bir
de bu olmaz.
Sıkılıyorum “Mutsuz musun? Bir sorun mu var? Niye
böylesin?” sorularından. Böyleyim işte. Böyle değildim ya da olmayabilirdim;
ama oldum ve böyleyim artık. Konuşmuyorum kimseyle. Konuşacak bir şey
bulamıyorum. Sevmiyorum telefon konuşmalarını, kalabalıkları, anlamsız sesleri,
ruhsuz gürültüleri… Mutlu olmak zorunda hissetmiyorum kendimi. İlle de mutlu
olmalıyım demiyorum…
Mutluluk kısa çizgi. Uzun çizginin yanında önemsiz, basit
bir süreç. Daha başka hislerin yanında sözünü etmeye bile değmeyen bencil bir
his. Mutluluk amaç olamaz. Olmamalı daha doğrusu. Herkesin amacının mutlu olmak
olduğu bir dünyanın göbeğinde birbirimizin kanını içip duruyoruz zaten. Mutlu
değilim olmak da istemiyorum.
Ama, iyiyim. Kafamın içinde milyon çeşit ses yankılanmıyor.
Önce zihnimle sonra kalbimle barıştım. Kendime nasıl da yettiğimi fark ettim
şaşkınlıkla. İçimde nasıl da dokunulmamış, tertemiz yanlar olduğuna ve dahası
onca zaman nasıl temiz kaldıklarına bakakaldım. Hiç rastlamadım; ama benim gibilerin
de olduğunu biliyorum bir yerlerde. Çıldırmış insanların kanun hükmündeki
kurallarıyla oluşturulmuş bir toplum düzenine uymadıkları, uymak istediklerinde
de sırıttıkları için kenarda kalan... Artık üzülmüyor, endişelenmiyorum; çünkü
çoktan öğrenmişlerdir asıl dünyanın kendileri olduğunu. Yaşanacak, gezilecek,
keşfedilecek kocaman bir yer…
Herkesin çok iyi olduğu yine de ne hikmetse bir
çöplüğe dönüşmüş olan şu güya “hakiki” dünyadan daha hakiki bir yer.
Sonuç olarak değişmiyorum işte. Eskiden olsa yine hatayı
kendimde arar, ne yapsam ne etsem değişsem; geveze, dünyaya iştahlı, hayatın
içine atlamakla ilgili biri olsam diye dört dönerdim. Artık umursamıyorum.
Hatta kendimi böyle biri olduğum, ödediğim onca bedele rağmen 'bu kişi' kalabildiğim için gerçekten seviyorum…
Mutlu değilim. Böylesi bir dünyada, özellikle de böylesi bir
ülkede kendi mutluluğumu amaç edinip mutlu olsam, mutluyum diyebilsem
kişiliğimden, iç alemimden şüphe ederim. Kafası tıkır tıkır çalışan, kalbi kan
pompalamak dışında da bir şeyler yapan hiç kimse, bu dünyadan beynine ve
kalbine dolanlarla mutlu olamaz. Olabiliyorsa sıkıntı vardır. Olabiliyorsa beni
ilgilendirmiyordur. Olabiliyorsa rahvan gitsindir.
Bu beni kaba, yaban, asosyal, yalnız ya da toplum her ne ad
veriyorsa ondan yapıyorsa yapsın. Tüm bu koşuşturmacanın, mücadelenin, telaşın,
yerleşmiş olan düzenin sonucu acı çeken sayısız canlı ise yanlış yapan ben
değilim demektir. Toplum sorgulasın kendini. Toplum çekidüzen versin kendine.
Gitsin kurallarını, yaptıklarını ve yapmakta olduklarını gözden geçirsin bir
zahmet.
Kim bilir ne kadar uzun zamandır aynı şekilde dönüp duruyor
çember. Doğduk, büyüdük, olgunlaştık, ihtiyarlayacağız neredeyse; ama hala her
şey kötüye gidiyor. Kişisel doğrular, çözüm namına öne sürülen şeyler,
yapılanlar hiçbir halta yaramıyor demek ki. Demek ki o sığınılan gündelik yaşam
koşuşturmacası koca bir aldatmacadan ibaret. Demek ki amacı mutluluk, keyif,
haz olan hayatlar dünyayı çöplüğe çevirmekten başka bir şey yapmıyor.
Başka çerçeveden bakmanın zamanı geldi de geçiyor demek ki.
Böyle desem de kimsenin tutup başka çerçeveden bakacağını,
yaptıklarını açık yüreklilikle sorgulayacağını, kendine dürüst
davranabileceğini sanmıyorum. Hepimizin hayatı teoride hepsi birbirinden şahane
insanların pratikte bencillik ve kötülük yarıştırdığı bu düzende son bulacak
maalesef.
Böyle iyiyim ben. Mutlu olacağım diye dünyadan hep biraz
daha büyük bir dilim kapmaya çalışan açgözlü bir sinek de değilim, her duruma
uygun yüzü olan bir bin bir surat da. Kapımı kapattım sadece. Bütün
algılarım, yüreğimin her zerresi, fikirlerim, zihnim fazlasıyla açık.
Burada söylenmeyi özlemişim. Kelimelerle aramdaki
mesafesizliği seviyorum. Cümlelerin gücünü, yazının saygın yoldaşlığını,
sözcüklerle haşır neşir olmayı… Hep sevdim hep seveceğim. İnsanı temiz tutan
bir tarafı var onların.
Ve temiz kaldığını hissetmek günden güne zorlaşıyor, ben de
günden güne daha çok kelime kuşanıyorum…
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMutluluğun ne olduğunu biliyorum teşekkürler :) Bu sizin yorumunuz, ben kendi hislerimi ve ruh dünyamı aktardım.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilYorumunuzu gayet özenle okudum. Söylemek istediğiniz şeyi de anladım. Hayır, mutsuzluktan zevk alıyor filan değilim. "Mutsuzum." un arka planında "Mutsuz olarak mutlu oluyorum." gibi bir şey yok. Bireysel mutluluğu amaç edinen insanların dünyayı mahvettiğini ve bu kitlenin bir parçası olmayı reddettiğimi yazdım. Mutlu olmak için debelenen insanların bu hale getirdiği bir dünyada mutlu olunabilmesini insanlığa aykırı buluyorum. Bana akıl verdiniz demedim zaten. Benim hislerimi olmadığı biçimde yorumladınız dedim ve hala bunu yapmaya çalışıyorsunuz. Neticede duygular bana ait ve ben de olabildiğince çıplak yansıttım onları. Mutsuzum, mutlu olmayı reddediyorum demek ne okuduysanız o demek. "Sen de böyle mutlusun o zaman." demek değil.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilSizin kendinizi çok iyi ifade edebilme yanınız var. Gerçekten bir iç döküntüsü olmuş. Yazınızdan ben de etkilendim. Bazı yerleri ne kadar da uyuyordu iç dünyama. Mutluluğun uzun süreli bir süreç olmadığı görüşünüze aynen katılıyorum. O bizi hayata bağlayan bir aldatmacadan ibaret olduğunu bile söyleyebilirim.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim efendim, saygılarımla.
Çok teşekkür ederim Recep Bey. Alışılmışın dışında şeylerden söz ettiğimin farkındayım. Ancak, duygu alemi alışılmışın dışında ve üstünde insanlar tarafından anlaşılmak, dahası ortak hislere sahip olduğunu bilmek çok güzel. Saygılarımla.
SilSağlam iç döküntüsü olmuş ama çok samimice yazmışsın. Gitsin toplum kendini sorgulasın tabi ya demekki düzen iyi şeyleri getirmiyor....
YanıtlaSilİşte toplumun asla yapmayacağı bir şey :)
Silİnsanların çok önemsermiş gibi nasıl olduğunu sormaları sırf meraklarından. Hiç kimse bir diğerini çok da önemsemiyor aslında. Herkes bir mutluluk telaşına düşmüş; sanki her an gülmek, etrafa pozitif enerji yaymak zorundayız. Sanki dünya dört dörtlük de biz farkında değiliz.
YanıtlaSilİşin ilginci ne biliyor musun; insanların, şu üç beş günlük dünyadaki yüzeysel ilişkileri için harcadıkları vaktin yarısını bile kendilerini anlamaya harcamamaları. Belki zihinlerinde olup bitene ve hissettiklerine biraz daha vakit ayırabilselerdi her şey daha güzel olabilirdi. Ama Gülten Akın'ın da dediği gibi:
"Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya..."
Sonra da biz mutsuz, karamsar ve asosyal oluyoruz! Acaba siz niye bu kadar mutlu, iyimser ve sosyalsiniz? Dünya mükemmel bir yer, insanlar barış ve kardeşlikte, insan hakları ve adalette zirve yaptı da biz mi göremiyoruz?! Siz niye bu kadar mutlu ve iyimsersiniz? Dünyayı daha iyi bir yer haline getirmek için elinizden gelen her şeyi yaptınız, diliniz döndüğünce iyilikleri ve güzellikleri anlattınız da ondan mı bu rahatlık ve iç huzuru?
Sen doğru yoldasın Kalemderi. Dünyadaki diğer insanlar (çoğunluk) doğru bir yolda olsaydı şu an yaşananlar hiç yaşanmamış olurdu. Çoğunluk her zaman haklı değildir, çoğunluk her zaman doğruya yönelmez.
Sevgiyle kal.
Çok güzel okumuşsun. Çok güzel duyumsamışsın, anlamışsın. Hep karşılarına geçip sormak istediğim şey: Siz niye bu kadar mutlu ve iyimsersiniz? Ama, cevabı bildiğimden yapmıyorum. Böyleler; çünkü aksi takdirde bencilliği, tüketmeyi, savurmayı, hazzı, keyfi terk edecek gerçek dünyayla yüzleşecekler. Yüzleşmeliler de zaten. Ama, bunu hiçbir zaman yapmayacaklar ve yapanlara da bin çeşit etiket yapıştırmaktan caymayacaklar. "Mutsuz, karamsar, asosyal, sen de böyle mutlusun işte" gibi :) Çünkü, dünyayı kemirmenin başka yolu yok. Dünyayı hep daha fazlasını daha iyisini daha güzelini isteyerek, bu uğurda her şeyi yaparak kendilerinin kemirdiğini kabul etmeyecekler elbette... Kabul ettikleri an buna bir son vermek zorunda oldukları an. Çok teşekkür ederim bu anlamlı yorum için. Burada bulunmasından gurur duyduğum sözler bunlar.
SilHiçbirimiz eskisi gibi değiliz artık. Yargıladıkça, sorguladıkça kötüye gidiyoruz.
YanıtlaSilZorlamaya çalışsak da aklımız ve ruhumuz elvermiyor.
Burası neye dönüşürse dönüşsün siz hep yazın, içinizden gelen kelimelerle kuşatın ki tüm algıları açık olan o duyarlı azınlık da yalnız olmadığını anlasın.
Sevgiyle...
Ne kadar incesiniz sevgili Zeugma. Çok da haklısınız. Ben en sevdiğim insanları kitaplardan tanıdım. Cümlelerinden, yazdıklarından. Böylece yalnız olmadığımı anladım. Belki böylesi yazılardan da yalnız olmadığını bilmeye ihtiyacı olan başkaları istifade eder. Sevgiler...
Silsen=ben demektir Kalemderi :)
YanıtlaSilO derece mi :) Ama, senin gibi kitaplarla içli dışlı olan, kültürel anlamda dolu, farkındalık sahibi birinin de burada yazdıklarımı düşünüp hissetmesi normal. Dedim ya, aklı ve yüreği sağlıklı çalışan hiç kimse dünyanın bu vaziyetinde sürekli bir mutluluk halinde olamaz.
SilBen yazdıklarını, nasıl desem: katılıyorum, çoğu şeyi zaman zaman aynı şekilde sorguluyor ve bazı duygularını bire bir hissediyorum. Kendimden birçok şey bularak okudum.Çok sevdim. Kim ne derse desin, lütfen içinden ne geçiyorsa öyle yaz. Samimiyetin benim için en değerlisi. O olmasa bence bu kadar güzel yazamazdın.
YanıtlaSilSevgilerimle
İmza: Balık Burcu Kadını ;)
Başta olduğu gibi rahat rahat değil de daha kısıtlı ve bir sürü dış etkeni göz önüne alarak yazmaya başlamıştım. Ara sıra böyle yapsam iyi olacak dedim... İnan ki ben de takip ettiğim bloglarda ilk olarak o samimiyet hissini arıyorum. Lakaytlık anlamında değil tabii :) Sen biliyorsun bahsettiğim şeyi zaten. O varsa oluyor, yoksa ne yaparsak yapalım olmuyor. Sözlerin çok iyi geldi sevgili Balık Burcu Kadını :) Melankolimiz temelsiz ve boş değil maalesef. Sevgiler :)
SilNe kadar samimi bir cümleler cumhuriyeti.Hep böyle insanoğlu seni yaftalar,öteki,eksik göstermeye çalışır ve çok yüzeysel yaşar bir de kendini mutlu sayar mutluluk tanımları bile başka göstermelik başkaları için pozitif olmak falan filan.Ne kadar güzel yazmışsın önce kendini tanımalı insan içini kendini keşfetmeli.bir de yazmadan edemeyeceğim Fikriye Hanım'ın yorumunu da çok beğendim.sen hep böyle yaz içten samimi işine gelmeyenlere ve gocunanlara aldırma seni böyle seviyoruz hep yaz SADECE YAZ
YanıtlaSilYafta kısmına katılıyorum. Tekdüzeliğin dışındakileri yaftalar, böylece de çoğunluk olmanın verdiği cesaretle doğrunun kendileri olduğunu ilan ederler. Fikriye'nin yorumunu ben de çok sevdim. Yazdıklarımın anlaşıldığını, duyumsandığını iliğime kemiğime dek hissettim o yorumda. Senin de dikkatinden kaçmamış :) Teşekkür ederim güzel sözlerin için. Sevgiler :)
SilYazıyı okurken ilginç bir şey yaşadım Kalemderi. Satırlar ilerledikçe aklımdan ruh hali ne çok Fikriye'ye benziyor diye geçiriyordum, hatta yorumda bahsedeyim derken bir baktım Fikriye'nin yorumu var:)) Zaten bu bloglarda ilginç olan şey; insanlar kendinden bir şeyler bulduğu veya benzeştiğini düşündüğü blogerleri illaki bir şekilde buluyorlar:)) Bazen; zaten karanlık olan ruhumu yüzüme vurup daha da kararmasına neden olsanız da, ikinizin de iç dünyanızı dışarıya ilan etme şeklinizi seviyorum:)
YanıtlaSilSizin bunu, yorumu görmeden önce düşünmüş olmanız gözlem yeteneğinizi gösteriyor ki ondan şüphem yok :) Sevgili Fikriye'nin bu yazıya, iç döküşe katkısı gerçekten büyük. Karanlık iç dünyanızı daha da karartsak da bizi böyle kabul edip sevdiğiniz için teşekkür ederim :) Sevgiler.
Silkendi hayatlarında özgürce rahat olabilmek için hep aynı şeyleri söylerler.pozitif olmalıyız neşeli olmalıyız filan falan.bütün ömür aynı şeyleri dinliyoruz e hani ne değiştiki?böyle cesur yazıları çok beğeniyorum burayı da çok seviyorum kimin ne dediğine takma ne hissediyorsan öyle yaz eşine katılıyorum biz seni böyle seviyoruz.kalemin hiç susmasın.
YanıtlaSilSürekli pozitif olmanın insanları gerçeklikten uzaklaştırdığını ve istedikleri şeyin zaten tam da bu olduğunu düşünüyorum. Dünya yansın; ama ben neşe dolu zevkli hayatımdan yine de ödün vermeyeyim. Bu bana göre değil. Hatta bu doğru bile değil. Bir aldatmacadan ibaret. Sonuç ortada zaten. Matah bir durum olsaydı bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olurduk. Yorumun için teşekkür ederim. Sevgiler.
SilGayet iyi anlayabildim sanırım mutlu olmakla mutsuz olmak arasındaki çizginizi ve mutsuzluğa olan istemli ya da istemsiz meyilinizi. benim de en hoşlanmadığım şeylerden biri mutluymuş gibi görünmek, eller havada olmayı, parayla olan maddi şeyleri mutluluk sanan o kadar çok tanıdığım var ki. beni mutlu eden şey kendimce üretimim. sanırım sizin de öyledir.
YanıtlaSilBence de anlamışsınız :) "Mutluymuş gibi görünmek" bu benim yazmayı unuttuğum; ama sizin satır aralarından çekip çıkardığınız bir nokta. Etrafımızı kuşatan insanların içinde olduğu hal mutluluk bile değil. Bencillik, doyumsuzluk, maddecilik başka bir sürü şey; ama mutluluk hiç değil sahiden. Ve evet o sözünü ettiğim mutluluk çizgilerini de kesinlikle bir şeyler yazarken hissediyorum. Bana göre sizin yaptığınız şey daha bir üretim ve sanat tabii; benim üretimim de yazı diyelim :) Teşekkür ederim ziyaretinizden ve güzel yorumunuzdan dolayı.
SilNiye rahat olamıyoruz, niye birileri hayatımıza burnunu sokma eleştirme ihtiyacı duyuyor, niye biz onlar ne der diye yaşıyoruz, onlar ne der diye duygularımızı yaşayamıyoruz. Burda o kadar rahatım ki hiç böyle dertler yok.Kimse kimsenin umurunda degil.Farkliliklara saygı var.Herkes birbirine öncelik veriyor. .Medeniyet mi bu..
YanıtlaSilİşin kötüsü onların ne diyeceğine aldırsak da aldırmasak da bir şeyler diyorlar :) Bence sözünü ettiğin şeye bu ülkenin çok ihtiyacı var. Biliyorsun buralarda herkes bir diğerine ne kadar şahane yaşadığını, nasıl mutlu ve üstün olduğunu ispatlama derdinde. Sonuç: kaos, eşitsizlik, kibir, hırs, doyumsuzluk... Biz de önceliği biraz başkalarına verebilsek keşke. Teşekkür ederim ziyaretin için :)
Sil"Bu kişi" kalabilmek önemli... Düzenin içinde kaybolup başka kişi olmaktansa, bu kişi kalmayı herkes beceremez..
YanıtlaSilMutsusuz çünkü herkes anlamsız şekilde mutlu.. Mutluluk kavramı aslında çok sevdiğim bir kavramdır. Ve mutlu olmam için büyük şeyler gerekmez. Sağlık, bile mutluluk kaynağıdır benim için. Ama mutluluk kavramının içi boşalıp dünya çöplüğe düşünce, doğruları görebilen insanlar tam anlamıyla mutluluğu tadamıyor.
Bu da "bu kişi" kalabilmenin bedeli olsa gerek.
Her cümlende hislerimi ne kadar doğru tahlil ettiğini ve hatta benimle aynı şeyleri hissettiğini gördüm. Teşekkür ederim. Sevgiler :)
Silkitap yazmayı düşünüyor musun? :)
YanıtlaSilDüşünüyorum :) Düşünmekle mi kalırım yoksa faaliyete geçer miyim bilmiyorum ama :) Şimdilik o kadar yetkin bulmuyorum kendimi. Bir kitap yazacaksam iyi olduğunu bilmem gerek. İnşallah ileride :)
SilAslinda cok ince ve derin bir konu. Simdi bir baslasam destan olur gibime geliyor ama kisa kesmek istiyorum (mümkün oldugunca):)
YanıtlaSilAnnem beni hep "sükret kizim" diyerek büyüttü. Bu yüzden beni mutlu eden seylere, yani bunlara sahip oldugum icin sükrederim hep, degerini bilirim. Bunlarin genelde maneviyat oldugunu belirtmeme de gerek yok sanirim.
Bu anlamda sükretmenin, elinde olan güzel ve degerli seylerin degerini bilmek önemlidir ve biraz da budur benim icin mutluluk. Bu anlamda mutluyumdur. Ama mutsuz olmam gereken onca seyler varken, elbette onlar yüzünden de mutsuzumdur, daim mutlu olmami engelleyen seylerdir..bu yüzden daim mutluluk yoktur zaten benim gözümde. Sadece mutlu ve mutsuz anlardan ibarettir benim icin hayat.
Bu BENIM bakis acimdir, BENIM düsüncemdir. Seni de cok iyi anliyorum ve düsüncene, aciklamalarina saygim var. Bu konuda (bircok konuda oldugu gibi) insanlarin farkli düsünmelerinden dolayi birbirlerini yargilamalarini dogru bulmuyorum sadece.
Mutluluk kavramının içi öyle boşaltıldı, bu sözcük bana o kadar "bencilliği" çağrıştırır oldu ki hislerimin değişeceğini hiç sanmıyorum. Ben de her zaman yetinmeyi, şükretmeyi bilmişimdir. Dediğin gibi ince ve uzun konu. Sorun şu ki (anlayacağına eminim) ben neden kendi bloğumda bile istediğim gibi iç dökemiyor, gerçek hislerimi dile getiremiyorum? Neden sürekli birileri bana "Pozitif ol neşeli ol laylaylom ol eller havaya" filan deyip duruyor? Yani cidden Fikriye'nin dediği gibi "Siz niye bu kadar mutlu, keyifli, neşelisiniz yahu?" O kişisel mutlulukların, abartılı neşelerin sahiplerinden ve onların ailelerinden başkasına hayrı yok. Kimseyi umursamıyorlar. Acıları umursamıyorlar. Mutluluk denen kelimenin içi bomboş. Hiçbir şey değişmeyecek madem, en azından kendime belirlediğim alanda özgürce gerçeği söylemek ve bunun hüznünü yaşamak istiyorum. Dünya sürekli neşeli mutlu olunabilecek bir yer değil... Hatta açıkça söyleyeyim, dünya mutlu olunabilecek bir yer değil. En azından benim için.
Silİç dökmenin devamı için seni beklemişim :)) Sevgiler.
Ama mesela ben sürekli "ay hadin neseli olalim, eller havaya, aman da aman, laylaylom" diyen biri degilim ama genelde neseli ve güler yüzlü insanimdir. Kendi yasadigim hayattan -yani sevdigim bir isim, mutlu bir yuvam, sagliklari yerinde olan ailem, sevdiklerim ve dostlarim var- mutluyum. Mutsuzum desem nankörlük yapmis olurum elimdeki güzel ve degerli seylere. Bunlar tabii subjektif yasadiklarim, benim özel mutluluklarim. Genel acidan bakarsak, dünyada olan biten, etrafimizda gördüklerim vs. tabii ki de mutsuzum, etrafimda olup biten, yetisebildigim heryere yetismeye calisir ve elimden gelen herseyi yapmaya calisirim (ki bu konuda simdi sayamayacagim cok faaliyetlerim olmustur) Simdi ben sahsim adina 'mutsuz bir insan degilim' diyorsam, bu beni kimseyi umursamaz, acilari umursamaz, sadece ve kendimden ve ailemden baskasina hayri olmayan bir insan mi yapiyor simdi?:) Bilakis... tam tersi aslinda...Anlayamadigim sey bu galiba benim.
SilOzaman özel ve genel mutlulugu mu ayirmaliyiz birbirinden? Ya da ben mi cok naif ve aptalca düsünüyorum, ya da anliyamiyor muyum konuyu inan bilemedim:)
Yine diyorum, ben seni anliyorum ve burada istedigin gibi yazmani destekliyorum, senin blogun sonucta, senin fikirlerin ve düsüncelerini istedigin gibi dile getirebilecegin (hatta bunu yapman gereken) bir yer. Sadece baska fikirde olanlarin da fikirlerini dile getirebilmesi gerektigini düsünüyorum (tabii ki kirici ve incitici olmayan bir uslupla) Ayni fikirde ve görüste olmasi mümkün degildir herkesin, sen de biliyorsun ve bloglarimiz baska yorumlara ve düsüncelere de acikcsa, seninle ayni fikirde olmayan insanlarin da cikacagini hesaba katmaliyiz elbette. Herzaman "aaa evet evet, ayni ben de böyle düsünüyorum , bence de böyle" demiyecek insanlar bize (kendimi de katiyorum bu duruma, bir blog sahibi olarak)
Ve yine diyorum, sadece insanlarin "sen niye mutsuzsun" ya da "sen niye mutlusun" deyip acimasizca yargilamalarini dogru bulmuyorum. Hepsi bu Fidan'cim:) Ve dök icini....bana herzaman dökebilirsin icini, bunu bilmeni istiyorum:)
Benim kafam biraz farklı çalışıyor. Ben bir şeyi okuduğumda onun arka planını çok rahat görebiliyorum hissedebiliyorum. Yazdığım şeye kafa yormamış, laf olsun torba dolsun diye bir şeyler yazmış olan birilerini burada istemiyorum. Yaşadıklarıma, acı ve sıkıntı içinde geçen geçmekte olan zamanlarıma hakaret sayıyorum. Hayatı çok iyi başlayıp çok iyi sürmekte olan insanların, acıyı her zerresiyle duyumsamış birilerine "Mutlusun mutlu." demesini komik buluyorum. Onu da geçtim mutluluk eşit değildir şükür. Ben de şükrediyorum Allah'a birçok şey için. Ama, ruh dünyam karanlık. Çok gerçekçi. Her şeyi netlikle alıyor ve her şeyi alıyor daha kötüsü. Kendi yaşadıklarım artı büyüdükçe düzeni ve dünya gerçeğini daha iyi kavrayabiliyor olmam nedeniyle mutsuzum. Mutsuzluk o kadar korkulacak bir şey değil. Mutsuzum diyen biri yanlış yapıyor ya da şükürsüzlük ediyor değil. Ona ille de "Mutluyum" dedirtmek gerekmiyor. Üzgünüm; ama insanların yüzde doksanı mutluyum'un arkasında evet bencil ve umursamaz. Yazıda söyledim zaten. Herkes iyi insan olduğunu iddia ediyor. Ama, dünya bu halde. Öyleyse ben bu yalancı ve bencil toplumu reddediyorum. Bir parçası olmayı, onların mutluluk anlayışını, koşuşturmacasını (ki daima yalnız kendileri içindir) dayattıkları doğruları, tatminsizliklerini reddediyorum. Arada tek tük gerçek iyilerin çıkması bunu değiştirmiyor. Çoğu da zaten hep "daha çok para daha çok eşya daha güzel daha yakışıklı bir eş-sevgili" filan gibi şeyler için yarışanların dünyayı önemsiyorum lafları da boş geliyor bana. Özetle bunlar benim hislerim ve sırf anlamadığı için onları anladığı şekilde yorumlayan ve bana da bunu dayatan insanları "başka fikir" olarak görmüyorum ben. Mutsuzum ve ömrüm oldukça da mutsuz olacağım. Savaşlar, açlıklar, tecavüzler, din ile aldatmalar, duyarsızlıklar, maddeci yarışlar, hayvanlara zulüm, doğaya işkence, çocukları katletme vs bunlar son bulmadığı sürece mutluyum diyemem. Bunların temelinde de insanlar var. Hepsi de "iyi ve doğru" olduğunu iddia eden "mutlu" insanlar. Bu insanlar daima iyi insan olduklarını iddia edecek ve her ne yapıyorlarsa aynen yapmaya devam edecek, bunu görüp algılayanlara da "Mutlusun haline şükret!" diye dayatacak; çünkü kendi düzeni bozulmasın isteyecek... Demek ki ben daima mutsuz hissedeceğim. Gülmem, konuşmam, hayata bir yerlerden karışmam bunu değiştirmeyecek. Ki dediğim gibi bu durum değişirse ben kendime saygı duymam.
SilHislerim tartışmaya açık bir konu değil ki. Benim hislerim. "Doğru hissediyorsun." ya da "Yanlış hissediyorsun." mu diyecekler bana? Üstelik herkes aynı şeyleri söylüyor "Başka fikirlere açık olalım." şu ana dek ise bunu gerçekten yapan kimseyi görmedim. Burada da kimseye bir şey demişliğim yok. Olumsuz bir şey yazdıklarında ben de saygıyla karşılık veriyorum kendi fikirlerimi yazıyorum; ama buna bile gelemiyor insanlar. Tabii ki yazdıklarımda mevcut olmayan bir şeyler yazarsan onları düzelteceğim ne bekliyordun ki? Özetle, ben enerjimi (zaten yeterince az) yazıya vermek istiyorum. Yazdıklarımı açıklamaya değil. Anlamayanlar, hissetmeyenler, sevmeyenler okumasın. Bu durumu eleştirdiğin için söylüyorum. Ben ziyaret ettiğim her blogda sınırlarımı bilerek davranıyorum. Burada da öyle yapılsın istiyorum. Sürekli değiştirilmeye çalışılmak istemiyorum.
Umarım ifade edebilmişimdir. İç dökmeye gelince, aslında kendi bloğumda o yana bu yana çekiştirilmeden yazabilsem bu bana yeter :) Teşekkür ederim ziyaretin için. Sevgiler.
Sanırım Sevda Hanım'ın yorumlarının silinmiş olması yanlış anlamaya mahal veriyor, o yorumları ben değil kendisi sildi. Yazdıklarını yayımladım, cevaplarım da duruyor altında.
SilKendi yorumlarini kendi silmis, bunun ben de farkindayim zaten. Onun yazdiklarini okuyamasam da, senin cevaplarindan az cok neler yazmis oldugunu da iyi anladim, üstelik senin cvaplarin da gayet saygili ve net. Tam olmasi gerektigi gibi. Bu degil zaten benim takildim ya da anlatmak istedigim.
SilSadece insanlarin birbirine "sen neden mutsuzsun, mutlu olmalisin" ya da "sen neden mutlusun, mutsuz olmalisin" demelerini dogru bulmadigimi dile getirmek istedim. Cünkü onca yorumcular sanki hepsi de senin gibi hep mutsuzmus da, mutlu olanlari anlamiyorlarmis, hatta yargiliyorlar gibi hissettim, bunu da (yani yargilamayi) dogru bulmadigimi dile getirmek istedim, ben bu konuda farkli düsünüyorum, benim düsüncem de bu diye izah etmek istedim sadece. Cok sevdigim, yazlarini cok begendigim insanlarla da bazi görüslerim ters düsebilir, bu gayet normaldir ve bunu acikca dile getiririm, illa onun hosuna gitsin diye farkli fikir beyan etmeye cekinmek gibi bir huyum yoktur:)
Yani ben senin mutsuzlugunu elestirmedigim gibi (sana degil, genel anlamda diyorum) benim de 'mutluyum' demem elestirilmemesi, daha dogrusu yargilanmamasi gerekir diyorum. Ben (özel hayatimda) mutlu olmamla bu dünyayi degistiremiyor olabilirim, ama sen mutsuz olmanla da degistemiyorsun ve degistiremezsin. Mutsuz olman da seni daha iyi, dünyada olup biten kötü seyleri benden daha cok düsünen, benden daha cok girisimde bulunan bir insan yapmaz. Bunu anlatmaya calisiyorum. Ozaman birakalim da isteyen mutluyum desin, isteyen mutsuzum desin. Bu yüzden birbirimizi yargilamayalim. Tek anlatmak istedigim buydu, umarim sonunda anlatabilmisimdir:) (Yani gelipte burada sana öyle diyenlere sesleniyorum asil, yani seninle ayni seyi savunuyoruz aslinda):
Amacim seni o yana bu yana cekistirmek degildi (eger beni de kastediyor idiysen bu sözle) sadece herkese acik yazmis oldugun bir yaziya, kendi düsüncelerimi belirtmekti. Belirttim, anlastik, bitti:) Hadi yeni yazilarda devam edelim yazismaya:) Sevgiler benden.
Yok canım tabii ki seni kastetmedim :) Konuşurken öyle kullanırız ya o ifadeyi, olmayan bir 2. tekille konuşuruz. Üsluptan kaynaklı, anlayacağını bildiğim için rahat yazdım. Alınma.
SilDünyaya az zarar verenler, ihtiyacı dışında tüketmeyenler, gerçek "iyiler" öndedir benim için. Gerçek iyi olmanın koşulu mutlu, neşeli, pozitif filan olmak değil iyi olmaktır. O nedenle kimse mutluluğunu, pozitifliğini, neşesini süper özellikler gibi sunmasın ve dayatmasın dendi burada genellikle. Yani bu yazı insanların sürekli "Neden mutsuzsun! Heyo mutlu ol!" laflarından dolayı yazıldı. Mutsuz insanların mutlulara dayatmada bulunduğunu pek görmüyorum açıkçası. Konu bu olduğu için de evet yorum yazanlar sürekli pozitif olmanın kişiler dışında bir şeye yaramadığını söyledi.
Pozitif olalım neşeli olalım iyi düşünelim sözleri ortalığı kuşatmış durumda ve pozitif olacak bir durum göremeyenler bundan rahatsız. Konunun dile getirildiği yer de burası olduğu için yorumlar o yönde oldu. Kimileri, mutluların durmadan pozitife çağırmasından ve bunu mutlak doğru yol olarak sunmasından rahatsız yani :) Aksi olmuyor. Bu oluyor.
Ben de ilk düşünce ayrımında çekip giden okuyucudan rahatsızım zaten. Şayet başka şey okumaya ya da düşüncene karşılık bir şey yazmama dayanamayıp hemen küsüyorsan neden yorum yazıyorsun? Mesele buydu.
Beni çekiştirdin demedim, of... Öyle olsa sana derim beni çekiştirme derim; ama sana sıkıldığım bir durumdan bahsettim. Bu sensin demedim. Özetle elbette ara sıra çatışacağız, başka şeyler yazacağız; ama ilk ayrımda tamam bitti gidiyorum diyen ya da diyecek kişi zaten okumasın baştan diyorum. Böyle gelsin senin gibi, çatışalım atışalım saygı çerçevesinde yazalım çizelim kapatalım meseleyi. Sürsün yani o iletişim, onaylama olmayınca üstü çizilmesin o kadar sığ olmasın. Olacaksa baştan başlamasın.
Seni önemsediğim için uzun uzun şikayet ettim; bu sensin demedim tekrar yazayım. Yeni yazılarda buluşalım evet :)