LADES...
Günler hızla geçiyor… Elimi uzatsam dokunacak kadar yakınım
ona. Konuşsam işitir görünüyor. Ne duvarlar var aramızda ne denizler ne de okyanuslar.
Aynı çatının altında buluşuyoruz her gün. Aynı masada yiyoruz. Aynı
basamaklardan tırmanıyoruz gün ışığına. Aynı ağızların kokusunu çekiyoruz ekmek
parası uğruna, aynı yerinde duruyoruz dünyanın… Ama, yetmiyor…
Kalbinde biri olmasa çoktan fark ederdi sevgimi.
Kendimi inandırdığım şey büsbütün bu artık. Bir sevgilisi
var, sevgilisi olmasa da sevdiği biri var.
Buna inanmak duygularımı kontrol etmemi sağlamıyor ne yazık
ki. Gerçek ne olursa olsun onu sevmekten ve bir gün onun da beni seveceğini
ümit etmekten vazgeçebileceğimi sanmıyorum…
- Usta
senin kızın televizyonunun uzaktan kumandası çalışmıyormuş. Dün sen gittikten
sonra burda epey dert yandı.
- Kumanda
mı çalışmıyormuş televizyon mu?
- Kumanda
kumanda. E bir el atarsın artık kumandaya?
Serhat komilerle birlikte pis pis sırıtıyor… Şu çocuğu da
iyice kendilerine benzettiler. İlk gördüğümde saf, temiz gönüllü bir Anadolu
insanıyken şimdi iyiden iyiye büyük şehir çakallarına dönmüş… Yakalarına
yapışmamak için kendimi zor tutuyorum. Sarmaşık’ı burada, bu mutfakta hatta bu
kafede korusam, dışarıdaki kötülüklerden nasıl koruyacağım? Üstelik hangi
sıfatla…
- Ne
konuşmuştuk oğlum sizinle?
- Usta
sen de hiç şakadan anlamıyorsun ha!
- Hadi
herkes işine baksın, hadi.
Hiç huyu değildir uluorta dert yanmak… Çok bunalmış demek
ki. Yanlış anlayacağından korkmasam tamir etmeyi teklif edeceğim; ama ona bir
adım bile yaklaşamamışken bu riski göze alamam. Hay Allah… Altı üstü kumanda
yahu, 5 dakikalık işi var. Çocukluğumdan bu yana alet edevatla aram iyidir,
kesin tamir edebileceğim ufak bir şeydir. Ama, işte görmeden de olmaz ki…
Sarmaşık işe gelinceye kadar iç seslerimle çatışıp durdum.
Bugün diğer günlere nazaran az da olsa daha keyifli oluşundan cesaret
alabilirim gibime geliyor. Bir rahat vermiyorlar ki kıza. Terslememeye
çalışıyor olsa da bazen çok sıkıldığını hissediyorum. Onda sürekli, insandan
kaçmak isteyen bir taraf var. Gözü olmasa da gönlü hep kapıda sanki. Hep
nereden çıkıp gidebilirim’in telaşında… Aniden susuşlarına, en beklenmedik anda
baş gösteren gevezeliklerine, bazen kendisinden umulmadık şekilde meydan okur
hallerine çok alıştım. Adil Usta diyen sesine çok alıştım. Basamakları koşar
adım çıkarkenki ayak seslerine ve kalp çarpıntılarına da… Soluk alışverişlerine
ve içimde aşkına dair hükmü yok bir umut taşımaya da…
Yemek yerken Serhat yine muzip muzip sırıtarak “Ne oldu
senin kumanda çalıştı mı?” diye sordu Sarmaşık’a. Masada üçümüzden başka kimse
yoktu.
- Hayır
maalesef. Bir sürü kumanda denedim, pilot kumandalar bile çalışmıyor. Kumanda
olmadan ayar yapamıyorum. Televizyon seyredemiyorum evde.
Serhat’a kızsam da, için için konunun bir şekilde buraya
gelmesinden çok memnunum.
- Ben bu
tür işlerden anlarım, yardım etmemi ister misin?
Soruyu sorarken ellerim, ayaklarım, saç tellerim, kalp
çizgilerim tir tir titriyor. Kendimi –hiç de öyle bir amacım olmadığı halde-
fırsat düşkünü biri gibi hissediyorum. Serhat’ın 32 dişini göstere
göstere sırıtışı sinirlerimi daha da bozuyor. Yoksa gerçekten bir fırsatçı
mıyım? Bu benim için onunla yakınlaşmamı sağlayacak bir fırsat değil mi?
Kendime haksızlık ettiğimi anlamamla Sarmaşık’ın “Çok
sevinirim usta, tamirci çağırsam dünyanın parasını alacak.” demesi arasında
geçen süre, dünyada da bir cennet ve cehennem olduğunu anlamama yeten süre…
- Bugün
iş çıkışı gidelim istersen. Televizyonsuz epey sıkılıyorsundur.
- Yok,
iş çıkışı olmaz. Yani ben senden geç çıkıyorum biliyorsun, saatlerce beni
beklemeni istemem.
- Beklerim
önemli değil.
- Yok
canım niye bekleyesin? Bütün gün yoruluyorsun zaten, bir de benim yüzümden boş
yere durma burada.
- Dışarıda
işlerim var onları hallederim, çıkışında da burada buluşuruz.
- Bekleme
usta. Açık konuşmak gerekirse gece vakti eve seninle girdiğim görülürse hiç
kimseye kumanda tamir etmeye geldiğini anlatamam. İkimizin izinli olduğu bir
gün, gündüz vakti gidebilirsek daha iyi olur.
- Anladım…
Bunu düşünemedim af edersin. Elbette seni zor durumda bırakmak istemem. Tamirci
çağırma sen, uygun gördüğün bir zamanda ben hallederim. Dediğin gibi dünyanın
parasını ister şimdi onlar.
- Teşekkür
ederim. Lütfen yanlış anlama. Sen çok düzgün bir insansın. Sana güvenmediğimden
ya da tedirgin olacağımdan değil; gerçekten yaşadığım yer dedikoduya çok
elverişli olduğundan gündüz gidelim dedim.
- Hayır
hayır yanlış anlamadım. Sen ne zaman dersen o zaman gideriz. Çağırma evine
kimseyi. Bu zamanda, hele de bu şehirde kimseye güven olmaz…
Kafam hep bununla meşgul onu gördüğüm ilk andan beri. Nasıl
bir hayatı var? Ailesi nerede? Niye bu kadar mahzun? Niye yurtta kalmıyor? Niye
mısırcılık yapıyor? Arkadaşlarıyla gezip tozmak yerine niye çalışıyor… Bunları
öğrenmeye az da olsa yaklaşmıştım nihayet. Kendimi bilmesem, iyi niyetimden,
içimdeki aşktan emin olmasam evine gitmeyi teklif edemezdim; ama yeryüzünde
Sarmaşık’a zarar vermek şöyle dursun, ona zarar gelmemesi için canını hiçe
sayıp kendini siper edecek biri var idiyse o kesinlikle bendim…
Bugün biraz daha keyifli olduğu konusunda yanılmamışım. Onu
böyle neşelendiren şey her neyse o şeyi çok seviyorum.
Bir dakika… Onu böyle neşelendiren bir şey değil bir
kişiyse eğer? Sevgilisiyse? Sevdiği kişiyse?
Karmakarışık hislerle doluyum. Kimi seviyor olursa olsun,
onu hiç kimsenin benim gibi sevmeyeceğini biliyorum. Hiç kimse onu benim
koruyabileceğim gibi koruyamaz. Hiç kimse onu benim kadar derinden düşünemez.
Kimse ona benim verebileceklerimi veremez. Bu yüzden varlığından henüz emin
bile olmadığım hayali rakibimle kıran kırana savaşmaya hazırım. Bana güveniyor…
Başlangıç için yeterince ümit vadeden bir şey bu.
- Usta
lades kemiği bana çıktı, var mısın ladesine?
- Yok
oğlum sen hep çamura yatıyorsun, oyunun tadı tuzu kaçıyor.
- Sarmaşık’la
tutuşun o zaman?
Ah ulan Serhat… Bazen çok kızıyorum sana, bazen de alıp
göğsüme bastıra bastıra
sevesim geliyor o koca kafanı…
Kemiği Serhat’tan alıp Sarmaşık’a döndüm. Gözlerimi
gözlerine dikip diğer ucundan tutmasını istedim. Elimizdeki bir lades
kemiğinden daha fazlasıydı. Aşkın kumarını oynamak üzereydik ve kalbimi
avuçlarında tutan kızın bundan haberi yoktu.
- Ladesim
lades olsun mu?
- Olsun.
- Ağzın
şeker balla dolsun mu?
- Dolsun.
- Yerde
ne var?
- Çimen.
- Gökte
ne var?
- Bulut.
- Gel
sen bu oyunu unut. Nesine?
- Bilmem
ki. Nesine olsun?
- İskender’ine
olsun mu?
- Olsun.
- Kaybeden
ısmarlar. Güzel bir yerde en iyisinden. Kabul mü?
- Kabul.
Kemiği kırdık. Kazansam da kaybetsem de kazanacağım bir oyundu
benim için. Ömrüm oldukça hiçbir saniyesini unutmayacağım bu aşk savaşında,
gözümde dünyanın en pahalı hazinelerinden daha kıymetli olan o kalbi fethetmeye
bir yerden başlamam gerekiyordu…
Ona bir daha baktım. Sen ne yaparsan yap aklımda, dedim
içimden. Hep aklımda. Sürekli aklımda. Mıh gibi aklımda…
Oyun böyle başladı.
Gerçekten muhteşem... Devamını bekleriz...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Mustafa Bey, beğendiğinize çok sevindim :)
SilNasıl da temiz saf duygularla başlayan bir aşk hikayesi... Anlatımın ne kadar güzel, su gibi akıyor cümleler. Hemen bir pay çıkarası geliyor insanın, kendi hikayesi olsun istiyor:) Sonrasını merakla bekliyorum, arayı açma hemen yaz hatta SADECE YAZ:) İlk fırsatta KAVGAKIRAN'ı en baştan okuyacağım. Kalemine aşk :)
YanıtlaSilAdil gibi bir insana bu devirde az rastlanır bence de. Artık, masumiyetin simgesi olarak gördüğümüz çocuklar bile sandığımız kadar masum değil, daha doğrusu masum kalamıyorlar. Öylesi kirli bir çağ... Adil'i anlatmayı ben de bir başka seviyorum doğrusu. Teşekkür ederim, geciktirmiyorum zaten yazmayı. Geciktiremiyorum :) Sevgiler.
SilBen internete giremedikçe sizin yazılar birikiyor.. Bu yazınızı okudum hayran kaldım. Hem bu seriyi hem de diğer yazıları fırsatını bulunca en baştan okuyacağım inş :)
YanıtlaSilHiç önemli değil :) İnternete girme fırsatı bulduğunuzda nereden yakalarsanız oradan okursunuz. Ben biraz sık yazıyorum, hepsini takip etmek zor oluyordur haliyle :) Beğendiğinize çok sevindim bu bölümü. Teşekkür ederim ziyaretiniz için.
SilBilmiyorum kitap çıkardın mı ya da çıkaracak mısın ama çıkarmalısın! Çok akıcı ve güzel yazmışsın. İnsan okurken hiç sıkılmıyor.
YanıtlaSilÇıkarmadım; ama çıkarmak isterim :) İnşallah bir gün kısmet olursa tabii :) Çok teşekkür ederim, beğendiğinize çok sevindim sevgili Deneyimli Anne.
SilBir lades oyunu sebep olur mu acaba güzel bir aşkın filizlenip büyümesine??? Bekleyip görelim..:)
YanıtlaSilSevgiler...
Hayat bu... Hiç ummadık zamanlarda ummadık yerlerden bir şeyler çıkarıveriyor insanın karşısına... Yani olur mu olur :) Dediğin gibi bekleyip görelim :) Sevgiler...
SilÇok akıcı,çok başarılı.. Yüreğinize sağlık..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim sevgili Şirin Kanatlar :)
SilYine güzel bir bölüm o bulaşıkçı çocuk da fazla geveze ama insan kızamıyor da :)
YanıtlaSilTa kendisi :) Patavatsız; ama iyi bir amacı var hiç değilse. İnsan kızamıyor da dediğin gibi :))
SilAdil'in yerine kendimi koyuyorum.Çok güzel seviyor adam helal olsun.İlginç şeyler bizi bekliyor gibime geliyor.
YanıtlaSilAdil iyi biri evet... Bakalım ilerleyen bölümler ne getirecek :) Teşekkür ederim.
SilÇok hoş, çok akıcı ve her şeyden önemlisi doğal.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, beğendiğinize sevindim :)
SilAdil icin isik gorundu sanki:) Bu gun umuda akan bir hikaye okumaya ihtiyacim vardi dogrusu. Iyi geldi :)
YanıtlaSilEvet, nihayet olumlu gelişmeler var onun açısından :) İhtiyaç duyduğun bir ana denk gelmesi şahane olmuş... Bir şeye yaramaz; ama az da olsa iyi geldiyse ne mutlu bana. Teşekkür ederim :)
SilHani o "dünyada cennet ve cehennemin oldugunu anladigi" süreli cümle var ya.... iyi ki copy paste etme imkani yok sayfanda, yoksa okadar cok cümleleri tekrarlamak istiyorum ki bazen:)
YanıtlaSilAferin Serhat'a.... kedi olali....:)
Ama o lades kemigini kirdiktan sonra , Adil'in düsündügü cümle var ya, resmen icime isledi, yine gözlerim dolu dolu oldu..
"Sen ne yaparsan yap aklimda, dedim icimden. Hep aklimda. Sürekli aklimda. Mih gibi aklimda...."
Off diyorum Kalemderi....oofff!:)
Ne kadar içtenlikle, ne kadar güzel okumuşsun... Böyle yorumların üzerine söyleyecek, ekleyecek bir şey bulamıyorum. Yazıyla okuyucu arasına girmek gibi geliyor. Zaten anlamış, duymuş, yazıyla konuşmuşsun... Bana teşekkür etmek kalıyor :) Teşekkür ederim, sevgilerimle.
SilÇok uzundu tamamını okuyamadım şimdi, geri döneceğim... :) :)
YanıtlaSilOlur tabii :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSil"Kalbimi avuçlarında tutan kız" Bir insanın kalbini birinin ellerine teslim edecek kadar güvenmesi; fıtratla çatışma ve yoklukta erime zemininde yürüyen marazi bir (aşk) halin habercisidir. İşte hikayenizdeki söz sanatını temsil eden eşsiz cümlelerinizden biridir. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
Selam ve dualarımla.
Tasvirin, tanımın güzelliğine bakar mısınız? Asıl söz sanatını siz sergilediniz Recep Bey :) Renk kattınız, onur verdiniz çok teşekkür ederim.
SilYaşasınn! güzel şeyler oluyorr. :) Çok güzel gidiyor, harikasın.
YanıtlaSilSevgiler
Evet güzel şeyler de oluyor :) Çok teşekkür ederim sevgili Çınar Hanım :)
SilBu yazı serisini sevmemin en önceki sebeplerinden biri doğal olmasıdır.Zorlama yazılmış reel yaşantıda karşılaşmamız mümkün olmayan diyaloglar yok.Gerçeklik hissi çok yoğun.Kalemine sağlık.
YanıtlaSilÇok mutlu oldum böyle hissettirebildiğim için. Teşekkür ederim :)
SilDevamını merak ettim. Çok akıcı olmuş sıkılmadan sonuna geldim yazinin.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğendiğine çok sevindim :) Devamını ilk fırsatta yazacağım kısmetse.
Sil