Bakır
çalığı gözlerin yeni güne açılıyor, sesin küsten muzdarip. Cehennemi bir sıcak
kavuruyor ortalığı. Alınteri sus pus, bir köşede boyun bükmüş, olağan şeyler
bunlar herkes herkese hep yapıyor diye biz susuyoruz; çünkü adımız yetmiyor
konuşmaya, korkularımız var yüreğimiz seferi peki sen kinsin.
Bembeyaz
açan bir çiçeği dalından koparıp asfalta savurmaya mecal var. Vurup öldürmeye
zaman var. Yakıp yıkmaya, kesip atmaya, sövüp saymaya var. Sevmeye yok. Kendinden
celaya yollar yürüyorsun. Sanrılar kuşatmış dört bir yanını, aşsız ekmeksiz
çekilir dert değil, ne vücutlar çıkıyor karşına örtüleri ipekten. Çehreni
aydınlatan tek bakış, rüyasından kalkıp gelen bir peri kızı. Onu pamuklara
sarıp sarmalamışlar, bakışı manolya peki sen kinsin.
Her
adımda ruhunu muştalayan köpek karanlığın emri başın üstüne. Perişan bir zul
düşüyor gölgeden evlerine. Sokağın çöpçü yanı artık kalpler peşinde. Damlarda
bulanık ay tulumbadan su çekiyor. Pis bir masalın içinde kötü adam oluyorsun. Kahraman
olmak varken fenaya sızıyorsun. Darmaduman düşlerimiz, hepimiz bıktık aslında.
Niye diye soramayız; çünkü gücümüz yetmiyor duymaya ve katlanmaya. Onu yelden
sakındılar o sırma saçlı afeti, dili lal sevdalara, otağı hayli ağır ama sen
kinsin.
Bir
saçağın altına çöküp kalan dizlerinden etrafı kolaçan eden yorgun, bitik
gözlerine; keskin susan sözlerinden eksik hayat izlerine uyku akıyor. Her yan
perçem bağlamış, saçkıran bağırtılar yükseliyor semaya. Bıçak gibi susta gibi
faça gibi bir döngü bu. Masumiyetin sadakası düşüyor ıslak toprağa. Gölgeden
evler şaşkın, tuhaf şey kimse kimseye hiç yapmıyor bunu. Işık dökülüyor o tatlı
sevgiliden ki bir baksa katran karası dünya ağarıyor oysa sen kinsin.
Bağışlamaz
seni kimse, kimseler de alkışlamaz. Hoyrat günler geçer yalnız, huysuz atlar
gelir geçer. Bir bak, kanlı başlangıçlar getirmiş cümlesi merhabaların. Salt bu
yüzden derviş gibi yürüyorsun salt bu yüzden. Merhametin kalmış yol ayrımında,
suskuyu katmışsın önüne, acıyan baki. Kimse de muhtaç değil oysa ketumluğuna;
çünkü her şey kör. Her şey kendi kendine damlamış, birikmiş ve akıp gitmiş. Onu
bir oya gibi bir çiçek gibi bir umut gibi aşk ile işlemişler niye sen kinsin.
Bir
şey çoğalıyor duvarlar arasında, bir kabusun en ortasında teslimiyet duygusu. Hakir
duldasında fena kanayan yara. Belli oldu artık sormaca yok inatla. Sen kinsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder