Sözün bittiği yerde söze girmek istedim bu gece. Söz
bitti. Çünkü; hep aynı ağızlardan hep aynı hikayeleri dinleyip hemen arkasından
esneye esneye uykuya dalan kalabalıkların acısı içimizde. Öfkeler birikti.
Sitemler dağ oldu. İncinmelerin haddi hesabı yok. Neden? Daha kaç Özgecan
yitecek?
Söze girmek istedim; çünkü acı çekmek acının kaynağına
inip onu nedenleriyle ortadan kaldırmaya yetmiyor. Sorunları kabullenmeden,
kabul ettirmeden çözemiyoruz; çözemeyiz. Konuşmadan, anlatmadan, göstermeden.
Belki isyan etmeden hatta…
Devlet baba bizimle ilgili ne çok şey söyledi değil mi kadınlar? Kürtajından makyajına, arabanın renginden kocana nasıl davranacağına, diz kapağına mukayyet olman gerektiğinden 6 yaşında kızını everebileceğine kadar ne çok şey… Kadına şiddet abartılıyordu örneğin. Kadın evin süsü kocasının gülüydü (!) kadın okuyunca erkeklere evlenecek hükmedecek kimse kalmıyordu. Kadına dair çirkin, yakışıksız, yasakçı, dayatmacı, aşağılayan, hor gören ne varsa yani… Söylendi. Adalet mekanizmasına değinmiyorum bile, hepimiz en az bir acı deneyim yaşadık hukuksuzlukla ilgili. Yaşamadıysan da üzgünüm; ama yaşayacaksın. Ya da yaşandığına tanık olacak şaşıracaksın. Aynı devlet baba, bütün ülkenin ciğerini yakan bu acı üzerine sözüm ona üzüntüsünü belirtirken “kadın milletvekilini” neredeyse yine yuhalattırarak, insanlara hedef göstererek, ardından bence ne olduğuna dair pek fikri olmasa da feministler hakkında hınç, öfke, kin dolu sözler sarf etti. Ve sonra neyse ki ‘Müslüman’ oldukları için de kadınların şöyle değerli böyle önemli olup el üstünde tutulduklarına filan değindi…
Siz hala kusmadınız mı? Ben kustum. Defalarca. İçten içe,
içime içime, kendi yalanlarına kendi dahi inanmayan o kafaların yüzünden,
sesinden, sözlerinden, bakışlarından buram buram ilgisizlik, yanmamışlık,
hissetmemişlik akarken bu kızdan söz etmesi, beni kusturdu. Sistemin üzerine,
dahil olarak dahil olmasa da uzaktan uzaktan bakarak susan herkesin üzerine,
susan erkeklerin üzerine, susan kadınların üzerine, kendi üzerime kustum ben.
CİĞERİMİZ YANIYOR. Yanmıyor diyemezsin bana. Yanıyor cayır cayır.
Uyuyamıyorsun. O akşam o çocuğun neler hissettiğini ne kadar acı çektiğini
tahayyül etmeye çalışıyorsun edemiyorsun aklın o kadarını almıyor. Ağlıyorsun.
Bağırmak çok şey söylemek istiyorsun; ama söylemiyorsun.
Neden söylemiyorsun?
Kadınlar; bu ülkeyi yeniden adam edebileceğine dair umutlarımı
yeşerten anneler, genç kızlar, teyzeler, ablalar, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar,
oyuncular birer birer söylemeye başladı. Üstü kapatılan her şeyin leş kokusu
dört yanı sardığı içindir ki artık bütün o çukurların açılması ve içlerine
atılan ayıpların meydana bırakılması gerekti. Temiz havaya ihtiyacımız var. Bu
kadar pişkinlik, bu kadar adam sendecilik çok fazla çünkü.
Devletin kendi elleriyle dövdüğü, sövdüğü, aşağıladığı,
ölümüne ilgisiz kaldığı, taciz ettiği, ölüme terk ettiği bütün kadınların
yüreğimizde yarattığı depremin ortalığı tarumar ettiği toz duman yere getirdi
bizi Özge. Sizi, BÜTÜN kadınları bu depremin yıkıntılarından, küllerimizden
kendimizi doğurmaya davet ediyorum. Yaşamın her alanında, her türlü bahaneyi
kullanarak, devlet babayı hukuku yasayı arkasına alarak, kadınlara, çocuklara hatta o kadar üzgünüm ki
hayvanlara yapılan bütün tacizlere, tecavüzlere karşı ortak ve sağlam bir duruş
sergilemeye davet ediyorum. Senin de anlatmanı istiyorum. En küçüğünden en
büyüğüne dek, bedenine ruhuna özgürlüğüne hayallerine umutlarına çocuklarına
kısacası hayatına yapılan bu saldırıları çukurdan çıkarıp meydana bırakmanı
istiyorum. Pişkin pişkin karşına geçip içinde bir kıvılcım dahi olmaksızın
yangınınla alay etmeye çalışanlara sesini yükseltmeni istiyorum. İşi siyaset
olan erkeklerin senin bedeninden leş dillerini çekmesi gerektiğini haykırmaya
davet ediyorum. Seni orada olduğunu ve bu yıkıntıların altında kalmayacağını
duyurmaya davet ediyorum. Seni artık yüreğinde koyacak yer bulamadığın bu bir
tane daha korkunç acıyla tek başına değil birlikte yüzleşmeye davet ediyorum.
Ve tabii ki yalnızca yüzleşmeye değil son olmasını
sağlamaya da.
Yazıma yazı ve blog başlıkları dışında etiket
koymayacağım. Bu acının bizim için bile tarifi imkansızken ailesi için ne boyutta
olduğunu elbette algılayamam. Ancak; bu korkunç acının merkezinde dururken bile
insanları birbirini sevmeye çağıran o ailenin huzurunda hürmetle eğiliyorum.
Hadi bize katıl. Evine çekidüzen verircesine dünyaya
çekidüzen ver. Kirletenleri azarla, dağıtanlara öfkelen. Anlatacak çok şeyimiz
var biliyorsun, biliyoruz. SUSMA. #SENDEANLAT.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder