Allah’ın güzel isimleri, yani Esmaü’l-Hüsna, Kur’an-ı Kerim’de çok açık bir şekilde tanımlanır: “En güzel isimler Allah’ındır. O’na bu isimlerle dua edin.” (A'râf, 7/180)
Peki, Allah’ın isimlerini anmak sadece dile belli sayılarda tekrar etmek midir? Yahut bu isimleri tekrar ederek insanlardan saygı görmek, maddi kapılar açtırmak, dünyalık işleri yoluna koymak mı asıl hedeftir?
Son yıllarda artan bir şekilde, sosyal medyada, kimi tasavvufi kitaplarda ve hoca anlatımlarında şu türe yorumlara rastlamak mümkün:
"Ya Cebbar ismini 206 kez söyle, insanlar sana itaat eder."
"Ya Fettah ismini 489 kez söyle, tüm kapılar açılır."
"Ya Rezzak ismini 308 kez oku, rızık artar."
Bu sözlerin temeli nedir? Ve daha da önemlisi: bu söylemler Allah ile kurduğumuza inandığımız ilişkinin ruhuna ne kadar uygundur?
Allah’ın İsimlerini İstismar Etmek
Allah’ın isimleri, bir duygu ve yakınlık dili olarak biz kullara verilmiştir. O’na hangi ismiyle yaklaşırsak, aslında o ismin temsil ettiği manayla temasa geçeriz.
“Ya Vedûd” diyorsak: sevgi isteriz.
“Ya Gafûr” diyorsak: affedilmeyi dileriz.
“Ya İzzetli olan” diyorsak: zillete düşmemeyi, onurlu kalmayı niyaz ederiz.
Ama bu isimleri bir dünya ticaretine dönüştürürsek, sevgi yerine beklenti, teslimiyet yerine kontrol arzusu beslemeye başlarız.
“El-Cebbâr”: Zorla Değil, Sevgiylé Gelen
Mesela "El-Cebbâr" ismi... Celal ve kudret sahibi anlamını taşır. Ama bu isim, Allah’ın kullarına zorla boyun eğdirdiği anlamına gelmez.
Allah dilerse, ruhunla temasa geçer ve "diz çök" der. Ruhun o anda yere kapanabilir. Ama Allah böyle yapmaz. Bekler. Sabreder. Sevgiyle yaklaşır. Ve senin hür iradenle dönmeni ister.
Zikir Saymak Değil, Yakınlaşmak İçindir
Allah’ın ismini 100, 1000, 10.000 kez söylemek... Eğer bu tekrarlar sadece dille yapılıyorsa, kalp orada değilse, bu nicelik yönlü bir çabadan ibarettir. Oysa şu soruyu sormak gerekir:
"Ben bu ismi anarken, Allah’la yakınlaşıyor muyum? Yoksa bir dilek listesi mi sunuyorum?"
Allah’ın isimlerini kişisel güç, karizma, para veya itibar kazanmak için kullanmak, O’nu araçsallaştırmak olur. Bu da zühd, takva ve ihlas kavramlarıyla taban tabana zıttır.
Allah’ı Allah İçin Sevmek
Gerçek tevhid, Allah’ı O’nun için sevmek; O’nu sadece nimetleri için değil, kendisi olduğu için istemektir.
Allah’ın isimleri birer anahtar gibidir. Ama bu anahtarlar çelik kapıları değil, kalbimizi açmak için vardır. Her isminde bir tecelli gizlidir, ama bu tecelliler şöyle işler:
El-Vedûd: Sen sevgi ararken, O seni sevdiğini gösterir.
Er-Rahmân: Sen rahmete muhtaçken, O seni sarmalar.
El-Cebbâr: Sen dağılmışken, O seni toparlar.
Hiçbir isim "insanlar seni dinlesin" diye gönderilmemiştir. Tam tersine, o isimlerle sen Allah’ı dinlemeye davetlisin.
Son Söz
Allah’ın isimleriyle kurduğumuz ilişki, bizim Allah anlayışımızı yansıtır.
Onu bir arzu gerçekleştirici gibi görürsek, sadece dileklerimizle meşgul oluruz.
Onu bir sevgi ve yakınlık kaynağı gibi hissedersek, o zaman isimlerin ruhu da kalbimize siner.
Allah, isimlerini tanıyan ve o isimlerin gerçek anlamlarıyla yaklaşan kullarından eylesin.
Zikir bir liste değil, bir vuslat yoludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.