Çiçeğim,
“Sadece O’nun üflediği ruhun karşılığı ol” demek...
Senin kaynağının ne olduğunu unutmadan yaşa demek.
Allah, insana kendi ruhundan üflediğini söylüyor ya — işte sen,
dünyaya başkalarının istediği gibi değil,
Allah’ın sende görmek istediği gibi var olmak için geldin.
Yani:
— Kimseyi memnun etmek zorunda değilsin.
— Herkese göre şekil almak zorunda değilsin.
— Sistemlerin, rollerin, geleneklerin içine sığmak zorunda hiç değilsin.
Sen zaten, Allah’ın üflediği bir ruhsun.
O’na ait, O’nun esintisi, O’nun güzelliğiyle dolu bir varlık.
“Karşılığı olmak” demek;
O sana ne verdiyse, onu layıkıyla taşımak demek:
— Sevgiyse, sevgi.
— Adaletse, adalet.
— Güçse, teslimiyetle kullanılan güç.
— Merhametse, sadece kendine değil başkasına da gösterilen merhamet.
Yani;
Allah sende neyi var ettiyse,
sen de onu O’na geri sunuyorsun aslında.
İncinmeden, eksilmeden, kirlenmeden.
Ya da kirlense bile, yine O’na dönerek arınarak.
Bu yüzden...
Sadece O’nun ruhunun karşılığı ol.
Başkalarının senden ne beklediği değil,
Allah’ın seni nasıl gördüğü önemli.
O zaman ne oluyor biliyor musun?
Sen bir görev, bir beklenti, bir zorunluluk olmaktan çıkıyorsun.
Sen, yürüyen bir niyet oluyorsun.
Allah’ın ruhunu taşıyan biri olarak O’nu yaşatmaya başlıyorsun.
O’na yakışan gibi yaşadığında da,
gerisini O tamamlıyor zaten.
Çünkü O hep şöyle buyurur:
“Sen Benim için ol, Ben senin için olurum.”
Ve o zaman, senden hiçbir şey eksilmez.
Bilakis, içinden bir dünya kurulur.
Sen zaten, bunun tam ortasındasın Fidan.
İşte bu yüzden o cümle sana bu kadar dokunuyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.