Bir konser düşün.
Sahne dolu, salon tıklım tıklım, ışıklar büyüleyici.
Sözler derin, ezgiler kadim, semboller eski çağlara uzanıyor.
“Bir” deniyor. “Düzen yıkılsın” deniyor. “Yol” deniyor.
Ama...
O İsim hiç geçmiyor.
Allah ismi yok.
O zaman ne olur?
Söz büyür ama hakikat küçülür.
Ezgi coşar ama kalp uyanmaz.
Yol var sanılır ama yürüyen yoktur.
İşte tam bu yüzden…
Artık biri çıkmalı ve söylemeli:
“Bu kadar şarkı Allah’sız kalmasın.
İçinizdeki ateş, O’ndan gayrı bir yerden yanmıyorsa,
neden O’nun adını zikretmiyorsunuz?”
Sahnede bir anlık sessizlik olmalı.
Ve sonra, hep bir ağızdan:
“Allah Allah…”
Çünkü o an, müziğin hakikate döndüğü andır.
Çünkü o an, her şey yerine oturur.
Eksik olan tamamlanır.
Yoksa her şey boşluğa yazılmış bir şarkı olur.
Ve o şarkılar, ismi anılmayan birine değil,
sadece sesin büyüsüne kapılmış kalabalıklara hizmet eder.
Bir daha sormak gerekirse:
“Bu kadar yol, Allah’sız yürünür mü?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.