"KORKUYORUM..."
Medet yapamıyordu. Hayatının her zaman olduğu gibi sürmesini istiyor, benim varlığımla bir şeylerin değişmesi gerektiğini, benimle zaten tam da bunu istediği için evlendiğini göremiyor ya da görmek istemiyordu.
Annesiyle babası, daha uzun süre bizimle kalacak gibi görünüyordu. Neyle karşı karşıya olduğumu ilk kez çok açık bir şekilde gördüğüm bir gece, neden gitmediklerini de anladım.
Medet, akşam biraz işi olduğunu söyleyerek evden ayrılmıştı. Saat gece yarısını gösterdiği halde ne gelen vardı ne giden. Mutfakta bir başıma oturuyor, nasıl davranmam gerektiğini kestirmeye çalışıyordum. Nerede, kiminle olduğunu tam olarak bilmesem de ne yaptığını tam olarak biliyordum. Telefonumu elime aldım, Medet'in ismini buldum ve sesime her şey normalmiş, yarınımdan korkmuyormuşum gibi bir hava vermeye çalışarak aradım.
- Efendim?
- Medet? Sarmaşık ben.
- Biliyorum güzelim. Bir şey mi oldu?
Yanılmayı çok istemiştim. Her şeyden çok.
- Aramadın. Merak ettim seni.
- Reha'dayım ben ya, merak edilecek bir şey yok. Sen beni bekleme, yat uyu.
Kendini kontrol edebilmesi sesindeki sarhoşluğu gizlemeye yetmiyordu. İçimden birçok duygu ve söz geçti, içimde kaldılar.
- Gecikme lütfen. Seni bekliyorum, diyebildim sadece.
Ne yapmalıydım? Daha doğrusu bir şey yapmalı mıydım? Hem ne yapabilirdim...
Evde iki büyük vardı. Elbette anne ve babasını benden daha çok dikkate alır düşüncesiyle, yanlarına gittim.
- Medet Reha'daymış. Onu beklemememi, uyumamı söyledi, diye söze girdim.
Ne olmuş yani der gibi yüzüme baktılar.
- Biraz içkiliydi sanki, diye devam ettim.
Tepki alamıyordum. Daha doğrusu iki olgun insandan beklediğim tepkiyi alamıyordum. Alışkın ve umursamaz görünüyorlardı.
- Yat kızım, bekleme. Ben ayaktayım daha, geldiğinde ilgilenirim, dedi annesi.
Şaşırdım.
- Uykum yok. O yüzden değil de...
- Ne yüzden? diye sertçe böldü babası. Yüzünde kibrin ve öfkenin karanlığı kol geziyordu.
- Ne olmuş arkadaşıyla içiyorsa? Her zaman dizinin dibinde mi olacak!
Beklediğim sözler bunlar değildi. Yaş aldıkça insanların olgunlaşıp daha iyi, daha güzel olacağına dair inancımın ne kadar yanlış olduğunu böylece anlamıştım. Kocasının fazla sert çıktığının farkına varan kayınvalidem ortamı yumuşatma düşüncesiyle araya girdi:
- Erkektir kızım, dışarı da çıkacak, içki de içecek. Biz nelere nelere katlandık, buncacık şeyi dert etme git de yat hadi.
Duyduklarıma inanamıyordum. Kayınvalidem oldukça zayıf, sağlıksız görünümlü, kocasının hizmetine koşturan ve bunu neredeyse kutsal bir görev gibi gerçekleştiren bir kadındı. "Keşke katlanmasaymışsınız." demek geldi içimden. "Keşke yalnızca sizin katlanmanızla bugüne gelmiş olan bir evliliğiniz değil, mutlu ve eşit koşullara sahip olduğunuz bir birlikteliğiniz olsaymış. Keşke kocanız eve sarhoş geldiğinde erkektir yapar demek yerine, bu durumu sona erdirmek için bir şeyler yapsaymışsınız...
Bir şey demeden yatak odasına gittim. Aklım, duygularım karmakarışıktı. Hiçbir şeye karışmaması, hiçbir şeyi sorgulamadan düzene dahil olması gereken herhangi biri olarak algılanıyordum. Sanki Medet'e oyuncak almışlardı. İstediği gibi yaşamaya devam edecek, canı istediğinde yanımda olacak; istemediğinde de nerede kiminle olmak istiyorsa orada onunla olacak, ne yapmak istiyorsa onu yapacaktı.
Bu evliliği kabul etmemin en büyük sebebi, daha rahat daha insani koşullarda ve sevdiğim, beni seven birinin varlığıyla eğitim hayatımı sürdürebileceğime olan inancımdı; gel gör ki kendimi içinde bulduğum durum, okulu dert etmeme bile elvermiyordu.
Yatakta dönüp dururken uyuyakalmışım. Medet'in sesi ve yoğun bir alkol kokusuyla uyandım.
Yüzüme eğilmiş, beni öpmeye çalışıyordu. Ayakta duracak hali yoktu, olduğu yerde sallanıyordu. Böyle yaklaşması beni incitmişti. Onu hafifçe iterek ayağa kalktım.
- Bana dokunma, dedim.
- Niye?
- Niye mi? Niye?
- Geç kaldı-ğım için özürr dilerim.
- Sarhoşsun sen.
- Biraz-cıkk. Çok azı-cık içtik Reha'yla.
- Söz vermiştin. İstediğim an bırakırım demiştin. Evlenince içki yoktu hani?
- Uzatma güzelim azı-cık içtik.
Azıcık içmemişti. Zaten sorun ne kadar içtiği değildi.
- Dokunma lütfen. Yatıp uyuyalım, bu şekilde konuşamıyoruz.
Suçluluk duygusuyla kuşatılmıştı. Bana, dokunarak sevgi göstermeye çalışıyor, böylece onu yakıp kavuran bu duygudan kurtulmak istiyordu; ama her dokunuşuyla irkiliyordum. Medet'i ilk kez bu kadar ısrarcı görüyordum. Bu işin nereye varacağını az çok tahmin ettiğim için alttan almaya çalışsam da ısrarcı tutumundan vazgeçmiyordu.
- Ne olmuş güzelim biraz-jık iştiysek?
- Tamam, sorun yok. Bir şey olmadı tabii. Hadi yatalım, uyuyalım artık. Lütfen.
Durmuyordu. İçim yanarken, onu öfkemin sebebi olan sarhoşluğu nedeniyle avutmaya çabalıyordum, yine de durmuyordu. Bana sarılmaya, beni öpmeye çalışıyordu. Sevişmek istediğini anlamıştım; ama bunu kendime yapmayacaktım, yapılmasına da izin vermeyecektim.
- Dokunma dedim! diye bağırdım onu bütün kuvvetimle iterken. Benim bütün kuvvetim sadece olduğu yerde sendelemesine yetti. Bunu beklemiyordu. Beklediği şeyin onu öpüp koklayıp bağrıma basmam olduğunu hissediyordum. Hissettikçe de daha çok öfkeleniyordum. Yüzüme baktı. Göz göze durduk bir süre. Birbirimize ulaşamıyorduk. Karşımda duran her kimse, Medet onda kaybolmuştu.
Bana yaklaştı yeniden. Üstüne sinen alkol kokusu midemi bulandırıyordu. Aldatılmıştım. Kandırılmıştım. Onun kendini temize çekme denemesiydim ben sadece ve denemiyordu bile... Ellerini yeniden vücudumda hissettiğimde kendimi kaybettim. Bir delilik hali içinde:
- Dokunma bana Medet! Dokunma! Dokunma! Dokunmaaaa!!! diye bağırmaya başladım.
- Sus, sussana. Sus diyorum.
Ağzımı kapattı. Her hücremle direniyordum. Elinden kurtulmaya çalışıyordum; ama nafile bir çabaydı bu.
Elini ağzımdan çekerek şiddetli bir yumruk attı. Yüzüme sıcak bir kan akmaya başladı. Kaşım açılmıştı. Kanı görünce geri çekildi.
- Beğendin mi yaptığını? dedi.
Acı acı güldüm. Kendi kaşımı yarmışım gibi konuşuyordu.
Nihayet duruma müdahale etmeye karar veren annesiyle babası odaya girer girmez, sanki ben Medet'e vurmuşum gibi onu sakinleştirmeye koyuldular. Şok üstüne şok geçiriyordum. Evlendiğim adamın üstündeki bu sevgi görünümlü baskının boyutlarının bu derece ciddi olduğunu daha yeni anlıyordum. Babası onu odadan çıkarırken, annesi bana nezaketen yardım etmeye bile yeltenmeden söylenmeye başladı:
- Ne olmuş sarhoş gelmişse ne olmuş? Alırsın ceketini, çıkarırsın ayakkabısını, yatırırsın yatağına. Başını okşarsın, uyur gider. Ne konuşacaksan yarın konuşursun.
Hayır, benim bu kadına laf anlatmamın imkanı yoktu. Hiç başlamasam daha iyiydi. Canım yanıyordu canım.
Yalnız kaldığımda yüzümdeki kanı silip sızlayan yarama dokunarak yatağa girdim. Dokununca anladım ki yaram sızlamıyordu. Ya da kalbimin acısı onu öylesine bastırıyordu ki ben sızladığını duymuyordum.
Annemi aramak istedim. Düğünden bir gece önce, bütün cesaretimi toplayarak ona gidip "Evlenmek istemiyorum anne, korkuyorum." demiştim. Medet'in sarhoş olup beni aramasından hemen sonraydı bu. Annem kızmıştı. Her şey hazırdı, davetiyeler dağıtılmıştı, yarın evlenecektim, şimdi vazgeçilir miydi... O anda ilk düşündüğüm şey "Ben anne olsaydım..." idi. Ben anne olsaydım, isterse nikah masasında imza atmadan hemen önce olsun, verdiği yanlış karardan dönen çocuğumu bu girdaptan çeker çıkarırdım. Ben anne olsaydım ne davetiyeleri düşünürdüm ne de el alemi. Ya da ben anne olsaydım, benim çocuğum anne babasından, sağlıksız aile yaşantısından kaçıp kurtulmak için böyle büyük bir hatayı en başından yapmazdı...
Annemi aramaya elim gitmedi. Babamdan uzun zamandır işittiğim tek şeyse, artık bir babam olmadığıydı. Kimseyi arayamazdım. İstememe rağmen arayamazdım zaten, gururum izin vermezdi.
Ağlarken uyumuşum.
(sürecek)
Off çok kötü oldum:( Anlatım harika zaten. onun için yazılanları yaşayan benmişim gibi oldu. Baştan beri Medet'te bişey olduğu belliydi de bu kadarını düşünmemiştim.. kalemine yüreğine sağlk konunun alkol olmasının sosyal bir yönü var bence herkesin okuması gerek.sevgiler
YanıtlaSilBiraz can sıkıcı bir bölüm, doğrudur. Bu kısımlar böyle maalesef... Beğendiğine sevindim, teşekkür ederim.
Silnedense anneye çok yüklenilmiş gibi geldi.Sonuçta o da baskı altında olan bir kadın önceki bölümlerden hatırlıyorum bu konuda yazdıklarını. Elinden birşey gelmemiş olabilir yoksa hangi anne ister çocuğunun bunu yaşamasını?Bilse tabiki çekip alırmış.Bir yandan da kızının tünelden önceki son çıkışı kaçırmak istemediğini görebilirmiş diyorum, valla bilmiyorum kafam karıştı.Ne olursa olsun çok etkileyici bulduğum bir yazı olmuş.Kalemine sağlık.
YanıtlaSilTünelden önceki son çıkış yorumuna katılıyorum ben. Bir çocuk ihtiyaç duyduğunda annesine sığınamayacaksa, hiç kimseye sığınamayacak demektir. Okuyup yorumladığın için teşekkür ederim, sevgiler.
Silİnanır mısın şu kayın babanın yüzü gözümde canlandı adeta.İki cümlede o kötülüğü yansıtmışsın.Her bölümü okuyamadım ama okduklarım anlamama yetti, konuya vakıfım anlayacağın:D kalemine sağlık canım
YanıtlaSilKelimelerle bir şeyleri tasvir etmek zor. Böyle yorumları okuyunca mutlu oluyorum, anlatabilmiş olmak güzel. Teşekkür ederim.
SilSana laflar hazırladım Medet efendi ama neyse kalsın terbiyem müsade etmez..
YanıtlaSilBoş ver, bozma sen terbiyeni değmez :)
SilEski bir yorumuma geri dönüşünden sonra Düşkırana takıldı yine gözüm. Tekrar Kavgakırana evrilmesine az kalmış sanki. Medetle yapamayacak Sarmaşık. Nedamet'le de karşılaşmasına az kalmış gibi. Sarmaşıkın sözü tükendiğinde Adil'in ne diyeceğini, o masada neler olacağını merakla bekliyorum. Uzun soluklu bir hikaye olmasına rağmen bir bölümünde dahi sıkıldığımı hatırlamıyorum. Kalemine kuvvet :)
YanıtlaSilDoğru, neyse ki az kaldı Kavgakıran'a. Bu kısımları yazarken çok yavaşım, ilerleyemiyorum bir türlü. Zor geliyor. Nedamet'in yanındaydı zaten başta, şimdi burada, sonra bir ara yine Nedamet olacak tabii :) Kızın hala takıldığı yere bak asdfghjsdjk Canım, çok teşekkür ederim. O senin güzel bakışın, iyi okuyuculuğun. Sevgiler.
SilBırakamadım Sarmaşığı öyle tek başına..
YanıtlaSilHissettiğine eminim :)
Sil