18 Kas 2014

ÇOK AZ BAHAR

  Ne kadar az yeşildik seninle biz. Ne kadar az bahar. Biz seninle ne kadar hırpalanmış iki ağaçtık. Yüreği yalnızlığa mahkum iki müebbet, iki komşu ülkeydik yasaklıydık ne kadar.
  Sen ne kadar tomurcuktun bir bilsen. Sen, eteğine güneş saçılmış bol merhametli, kutsanmış doğa anne. Sen, bütün şiirlerimin gizli öznesi. Bir giden, bir gelen, bir giden bir gelmeyen, bir gitmeyen hiç gitmesin istediğim… 

Saçlarının siyahında sabahlar beyazlatan. Umutları toz gibi savrulmuş olan bir yerlere. İnançları nerede tutsak kalmış kim bilir. Bırak zamanı eğlensin. Bırak istiyorsa yüzündeki daim hüznü silmesin. Yüreğine bak. Su damlası misali sarmalayan gözlerine ve içine kor misali düşen aşklara bak sen. Acı kahvemin tadı, uykusuz geçen gecemin çalıntı dalgınlığı. Hayattan söke söke aldıklarına bak, zamanı bırak. Yüreğine bak. Yüreğin esrarını kimselere vermeyen bir sihir. Yüreğin bir düş, her gece uzandığım. Yüreğin böyle güzel. Açılmamış mektup zarfları gibi, yüzyıllar öncesinden kalmış eski bir heykel gibi. Bir papatya gibi öylesine tenhada açmış…
 
 Dün gece, sen o güzel başını yastığa koyup vahşeti düşündüğünde, sımsıcak sesinle ısınmış bir nehirde tabiat sancılandı. Dün gece terk ettiğin her şey ey peri… Ve herkes… Lanetlenmiş ruhlar gibi parçalara ayrıldı. Bırak zamanı. O hep koşar. Hep acelesi var onun, hep gider. Işığınla aydınlanan sokaklara bak. Sen, bir istiridyeden henüz sıyrılmışçasına parlayan eşsiz güzelliğine bak gözlerinin. Direnmiş ve kazanmış bir inci gibi ışıldayan… Çünkü, bu yaşamak davasında beyaza müebbetsin. Çünkü, bir kerecik çarpacak kime ve neye çarpsa tılsımını bahşeden muhteşem kalbin. Sen büyülüsün bırak dikenleri. Susuzluğu bırak. Zamanı… savur gitsin o hayırsızı en tepeden… bir akrep ve yelkovan birkaç da sayı. Vahşi atlara bak gölgesi yaralı kız. Nasıl ayakta kaldıklarına. Vurulsalar da nasıl ihtişamla savaştıklarına. Dün gece işte dün gece, sen gözbebeklerinin bulutlarından yıldızlar dökerken izbelere, sevincinin izleriyle onurlanmış bir yerlerde kurak başladı. Dün gece içlendiğin her şey ey peri… Ve herkes… Yaralandı. Hepsinin macerası yarım kaldı. Hepsi kavruldu, kül oldu. Dün gece kendini gömdüğün sükut bana bağırdı. Ayazın beni vurdu, rüzgarın deli savurdu. Dün gece uyku bana da haramdı. Bırak zamanı.
 
 Gücünü kıskandığım, sesinde çözüldüğüm, kahkahasında avunduğum bereketli kadın bırak zamanı. Biz seninle dikenlerimizi çıkarmadan bakışamazdık bile. Kanadıkça vururduk acıyan yerlerimize. Yenişemezdik. Çünkü, biz seninle bir güzel yoğrulduk kaderin çıkmazında. Caydık bazen. Dudaklarımıza sus payı verdik, kovuklarımıza bağışlanma rüzgarı. Öğrenmedik mi, yazgının bozulamaz ve yazılamaz olduğunu? Sen sahip olunabilecek en deli hasret, ben ilticası yarım kalmış beceriksiz mülteci. Benim bütün kederim yüreğinde bir döşek edinmekti. Benim bütün kederim beyazına benzemekti. Dün gece Ayasofya’da bir rahibe yüzünü döktü Tanrı’ya. O ağladı. Sen bağışlandın. Hiç yaşamadan pes ettiğin için sen bağışlandın. Dün gece, fırtınada bir beyaban savrularak dağıldı. Sen ayaklandın. Hiç bozulmadan kavuştuğun için toprağına… dün gece İskandinav  bir şarkıdan ruhun geçti ve saçların geçti… bilmediğim bir dilde özledim seni.
 
 Bırak zamanı işte. Bırak o fahişeyi. Yüreğine bak sen. Kaç bataklık kuruttu o, kaç sabaha kavuşturdu aydınlığıyla… nasıl tutkun hayata ve nasıl hala ayakta…
 
Ne kadar az yeşildik seninle biz. Ne kadar az bahar. Ne kadar az doyduk birbirimize. Ne kadar elvedasız ayrıldık… Ne kadar az hayattık ne kadar çok intihar…
 
 Bırak zamanı ey peri. Dün geceyi, yarın geceyi, geceleri bırak. Güneşi al koynuna Tanrı aşkına. Berisini fırlat at.


Çünkü, doğumunda kırk bin hayır bulunan güneş gibi gözlerin, yaşat onları.
Onları yaşat.

4 yorum:

  1. Cok güzel, yüreğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Bilmediğim bir dilde ozledim seni ah ne cok ozlemişim senin kalemini :))

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Kalemderi senin bu kadar güzel yazılar, hikayeler yazmanı güzel kalbine bağlıyorum. Ne zaman yazılarını okumaya başlasam şu an olduğu gibi, bir yazı bir yazı daha kendimi başka yerlerde buluyorum :) Yazılarının en güzel yanı tasvirlerin...Okurken yüzeysel kalmıyor, insan hissediyor. "Ne kadar az yeşildik seninle biz. Ne kadar az bahar." , " Saçlarının siyahında sabahlar beyazlatan. Benim bütün kederim beyazına benzemekti." ne güzel sözler bunlar...yaşanmışlıklarla birlikte yarım kalmışlık hissi bu kadar güzel ifade edilir...Bayıldım. Yüreğine, kalemine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler seninkiler de :) Çok teşekkür ederim.

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *