21 Mar 2016

HEY SEN ORADAKİ!



Ne çok uyudun. Hey sen oradaki. Kaç yaşındasın biliyor musun? Geçen yılların sayıca fazlalıktan verdiği üstünlüğü demiyorum. Kaç yaşındasın? Kaç yaşadın?

Hey oradaki. Akan kanı görüyor musun? Ne olduğunu bilmesek nazlı nazlı süzülüşüne şiir diyeceğiz. Bilmesek damardan sızan koyu ölüm olduğunu, meşk edeceğiz kendisiyle. Kan akıyor. Usul usul; ama çok çok akıyor. Hey oradaki, sen, görüyor musun?

Ne çok uyudun. Sabah olmadı ben de biliyorum; ama sen uyurken nasıl sabah olabilir ki? Uyanman gerek. Hey sen oradaki diğeri, gölgeleri gördün mü? Kol kola dar bir geçitten geçercesine safları sıklaştırmış beyaz gölgeler. Beyaz olmayabilir emin değilim; ama beyaz.

Şşştt sus. Ölü çocukların şarkısını söyleme. Zaten oyuncaklarından nefeslerine kadar her şeylerini aldık. Şarkılarına dokunma. Dokunmamalıyız.

Hey, nereye gitmiyorsun? Niye gitmiyorsun? Durduğun noktada adım atsan da hiçbir yere zaten gitmiyorsun neden gitmiyorsun? Gözlerini aç. Uykuda gördüklerin gerçek değil. Evet gerçek olmak zorunda değil. Ama, gerçek hiç değil.

Hey! Kalemi yerden al. Kağıdı masaya koy. Perdeyi aç, ışığa yol ver. Umuda yaslan şöyle ferah ferah. İçimizi dolduran korkuyu avucumuzdan üfleyelim beraber boşluğa. Pişmiş aşa tuz katalım. Yüz katalım. Beş yüz katalım. Çorbada tuzumuz olsun. Oyuna yüzümüz olsun. Yarına kozumuz olsun.

Dur. ma. Hey sen oradaki. Salondaki çocuğunun kokusuyla tepeden tırnağa dolu, geleceğin endişesiyle kopkoyu gergin. Çayın altını kapat. Buhardan göz gözü görmez oldu. İki damla su biriktirdik uçtu gitti baksana. Dur. Sol baştan say. Kalp, kalbin yanındakiler, kalbin bir parmak altındakiler, kalbin en sevdikleri, kalbin en korktukları, kalbin unuttukları. Gel yürüyelim. Buraları birazdan yas basacak.

Hey ben! Şuradaki. Musluktan damlayan gözyaşı mıdır? Çerçevenin içindeki bahar mı kayıp? Bütün resimler yan yatmış. Fotoğraflarında bile kahkahasızlık. Kıtlıkla dolu heyben. Hey sen! Buradaki. Bardaktan boşanırcasına yağan kahır. İçimizde dört dönüyor baharın kumruları. Belki inadından bu kibir. Adım atar cesetlerin sanrısında kaybolmalardan önce, kaldırım kaldırım boğulduğumuz bir kent misali. Sen! Nasıl gülemiyorsun?

Düşünde değil düşünce doyumsuz bir ayağa kalkmanın altını çizerek, kovuklarına rüzgar girmiş ihtiyar bir ağaç gibisin. Gibisin ki yozluğun hüküm sürdüğü bir memlekette beyaz bir çiçek gibisin. Gibisin ki dalından koparmak için etrafına üşüşen eli kanlı vahşilerin en orta yerinde dimdik. Kırılma noktasında hiç feveran etmeden soyluca düşen bir yiğit gibisin.

Hey sen oradaki. Kana dokunma. Elbet anlayacaklar çocuklarının alnına iyi olsun diye kan sürmenin tezatını. Dur sokulma. Histeri nöbetlerinde yanını yöresini darmaduman eden bir dünya, öz evlatlarına işkence eden ruhların sıkıntısındaki üveylik tavrı sonra. Hey sen. Pencereyi açma. Sürgüyü çek. İçine sızan kirli suları tükür ortaya. Her şeyi bırak. Hepsini evet. Umudu tut. Bırakma.

Hey! Görmeyenlerin ve duymayanların kahrına düşen, bağırma. Bağıranların akıbeti kirli bir ihtar gibi hafızalarda. Sustuklarına sayamam inceliklerin kırıldı avuçlarımızda. Başımızda boz bulanık geleceğin ham korkuları. Direnen elleri bileklerinden koparıp attıkları çürümüş bir nehir yatağı…Çürümüş bir nehir yatağı mı yoksa çürümüş bir yürek parçası mı? Uyan. Uyan. Uyan. Uyananlar çoktan yürüdü. Dört duvarın mahzunlaştığı, kömür karasından umut beyazına görkemli bir yol yüründü. Hey! Sana söylüyorum. Sen!  Ağlama. Hiçbir faydası yok dökülen gözyaşlarının yaraya. Acıların feryatların yararı yok karışan kana. Ölümün adı yaşamanın ardı var. Yasımızı ipek bir şal gibi giyinsek neye yarar. Kederi baş köşeye alsak kini en baş köşeye. Yok. Yanılma. Her şeyin kör topal yürüdüğü zorba bir çağda, namus ehilleri mezarda namussuzlar sarayda… Sen ve sizler uykuda… Uyuma. Sen uyurken nasıl sabah olabilir?

Hey sen oradaki. Kalk gidelim. Buraları birazdan isyan basacak. Bütün dallarından en az bir kez kırılmış ağaçlar ayaklanacak. Kalk gidelim boy vermeye mecalsiz fidanlar şahlanacak. Kalk gidelim. Kalk kaçmaya değil karışmaya gidelim. Unutmaya değil kazımaya gidelim. Söylemeye, anlatmaya, yazımaya gidelim. Kalk. Savaşmaya değil barışmaya gidelim. Ne çok uyuduk…

Kahvenin kokusundan pencereye vuran yorgun damlaya, mürekkebin kağıda bıraktığı iz gibi. Yalnız sen gibi değil biz gibi hepimiz gibi. Tepesinden tasına dek hüzzam şarkılarla dolmuş içimiz gibi. Konuşmaya af dilemeye affedilmeye yetmemiş yüzümüz gibi. Hiçbir aşkta kaybolmadan ölümle kucaklaşan nazlı kızımız gibi… Silmek istesek de silemediğimiz, unutmak istesek de mıh gibi çivilediğimiz alınyazımız gibi. Hey sen oradaki! Ve sen oradaki diğeri! Ve ben buradaki! Ve biz! Tırnaklarının arasında vahşetin derileri, vücudunda kahpe parmak izleri! Çocuklar için… Çocuklar çocuklar için kalk gidelim. Buraları birazdan isyan basacak. Kalk gidelim. Kalk kaçmaya değil karışmaya gidelim. Kalk! Savaşmaya değil barışmaya gidelim. Kalk. Kalk. Kalk.

Şşştt sus. Dua okuma. Göz göre göre el ite ite dil susa susa mezarlara bıraktığın can kuzulara. Ölmeden öldürdüğümüz, öldükçe sindirdiğimiz, sindikçe yıldırdığımız tazecik umutlara. Sus diyorum sus. Sus diyorum sus. Sus diyorum kus. Kus diyorum sus. Bir yalnızlık, bir kadersizlik, bir kaderlilik kapkara, bir ölümler zinciri… Kusursuz. Buz…

Delirmenin kıyısında saçlarından ayak tırnaklarına dek üşümüş ürpermiş soğuk yanınla, sevdiğin ne çok şeyi bir çırpıda toprak etmiş gibisin. Gibisin ki acının doygunluğunda ağır çeken bir terazi gibisin. Gibisin ki kahır kahır, utanç utanç memleketim gibisin. Gibiyiz ki unutulmuş, terk edilmiş, kana kurban edilmiş tomurcuklar gibiyiz. Gibiyim ki beyaz sayfalarda bir damla yaş birkaç damla kan gibiyim. Gibiyim ki usul usul, sağır sağır çok şey duyar gibiyim. Ve anlatır gibiyim sivriltmekten kırılmakta olan kalem ucuyla. Uyan. Uyan. Uyan. 

Hey! Nereye gitmiyorsun? Uyananlar çoktan yürüdü. Yürüyenler çok mesafeyi aştı. Onlara sabah oldu bizde koyu karanlık. Onlar ışığa gidiyor bize zifiri kıtlık. Ölümün adı yaşamanın ardı var. Yasımızı ipek bir şal gibi giyinsek neye yarar. Kederi baş köşeye alsak kini en baş köşeye. Yok. Yanılma. Her şeyin kör topal yürüdüğü zorba bir çağda, namus ehilleri mezarda namussuzlar sarayda…Susup ağlamaya hayat yok. Durup beklemeye ekmek yok. Kalk gidelim. Buraları birazdan isyan basacak. Bütün dallarından en az bir kez kırılmış ağaçlar ayaklanacak. Kalk gidelim boy vermeye mecalsiz fidanlar şahlanacak. Kalk gidelim. Kalk kaçmaya değil karışmaya gidelim. Unutmaya değil kazımaya gidelim. Söylemeye, anlatmaya, yazımaya gidelim. Kalk. Savaşmaya değil barışmaya gidelim. Ne çok uyuduk…

43 yorum:

  1. Kalk gidelim Fidan, bütün dallarınadn en az bir kez kırılmış dallar ayaklanacak, kalk gidelim boy vermeye mecalsiz fidanlar şahlanacak... Yüreğinden öpüyorum seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kalk gidelim ya... Öyle durmuş ölmeyi, öldürülmeyi, sevdiklerimizin öldürüldüğünü görmeyi ya da birbirimizi öldürmeyi bekler gibiyiz... Ben de öpüyorum seni o güzel yüreğinden.

      Sil
  2. O kadar çok duyguyu bana bir arada hissettirdi ki yazın, müthiş tek kelimeyle müthiş. Gah gözlerim doldu gah gülümsedim gah içim acıdı gah umutlandım gah güçlü hissettim gah kızdım... Kalemine yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mart 2015'te yazıp paylaşmıştım. Yine böyle üstümüzde kara kara bulutlar vardı ve tarif ettiğin his karmaşasındaydım ben de. Beğendiğine sevindim, teşekkür ederim Zeli.

      Sil
    2. Ülkemizin üstünde kara bulut gezmediği bir zaman var mı acaba:((

      Sil
  3. gercekten cok guzel bir yazi. tebrik ederim..

    YanıtlaSil
  4. bir yazı aynı anda ancak bu kadar açık ve örtülü olabilir... kelimelerin ne kadar güçlü olduğunu gösterdiğin için teşekkür ederim. bu yazıyı okuyup hala uyanmayan varsa da artık onların uyumayıp çoktan ölmüş olduğunu anlamış oluruz. kalemin dert görmesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle haklısın. Bir yazı okumakla değil belki; ama bunca acıdan sonra, uçurumun bu kadar kıyısında duruyorken hala uyanmıyorlarsa uyku değildir o artık. Ölümdür biz farkında değilizdir...

      Sil
  5. İşte bu! Son günlerde içinde olduğumuz ruh haliyle bu yazını sık sık hatırlamaya başlamıştım hatta mail atsam mı acaba diyordum bi daha paylaşmanı istemek üzere. Son derece anlamlı her cümlesi üstüne tekrar tekrar konuşulası, özeleştri yapılası...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de aklımdaydı. Yeni bir şeyler söylemek istedim söyleyemedim. Hislerim, düşüncelerim, sitemim, isyanım baki. Yeniden paylaştım ben de. Belki birileri işitir. İşitmez de işte, belki.

      Sil
  6. Baştan sona sürüklendim, ilk tıkladığımda uzun görünen yazının çabucak bitmesine şaşırdım öyle söylim. Favorim olan cümlelerhey sen oradaki kalk gidelim buraları birazdan isyan basacak, bütün dallarından en az bir kez kırılmış ağaçlar ayaklanacak BOY VERMEYE MECALSİZ FİDANLAR ŞAHLANACAK! Muhteşem yazmışsın bizde sezarın hakkı sezara gider.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok uzatmamaya çalışsam da genelde uzun oluyor yazılarım. Okuduğuna ve beğendiğine sevindim, teşekkür ederim.

      Sil
  7. Maalesef çerçevenin içindeki bahar kayıp, yan yatmış çerçeveler..:( Ama yürümek gerek, uyanmak, kalkmak, aydınlığa doğru.. Ölü toprağının altında yatıp durmak yakışmaz..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yerimizde saysak o da iyi. Biz her gün biraz daha geriye gidiyoruz. Kayıplar vererek, acılar çekerek hem de. İleri gitmek, yürümek gerek elbette.

      Sil
  8. Ne çok uyuduk... Kalk gidelim... Buraları birazdan isyan basacak...

    Muhteşemdi yine. Kalemine, yüreğine sağlık :)

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum beğenmenize, teşekkür ederim. Sevgiler :)

      Sil
  9. He sen! Nasıl yazıyorsun böyle. Okurken insanı bir şaha kaldırıyor, bir isyana sürüklüyor ve peşin sıra barışa yürütüyorsun. Bu yazını ilk okuduğumda da hayranlıkla dedim ki şu bulunduğumuz durumu ne kadar edebi bir şekilde şiir gibi işlemiş, ilmek ilmek. "Tırnaklarının arasında vahşetin derileri, vücudunda kahpe parmak izleri! Çocuklar çocuklar için..." Her cümlesiyle çok güzel ve özel bir yazı ama bu cümlesini Özgecan'ı düşünerek yazdığını bildiğimden daha bir etkilendim galiba... Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sadece yazının değil her cümlenin hatta her kelimenin yanını yöresini, önünü ardını bilen kişisin. Çok teşekkür ederim, sevgiler.

      Sil
  10. inanılmaz etkilendim, inanılmaz heyecanlandım, inanılmaz bir coşku ile okudum yazıyı ve dedim ki iyiki görmüşüm bu paylaşımı feray bugun şanslı günündesin.. okurken çok iyi tasarlanmış sahnesiyle kostumuyle..tiyatro sahnesinde tek kişilik bir gösteride bunu her paragrafı ayrı duygu ayrı nida ayrı sesler ile canlandırıldığına şahit oldum kafamda direk canlandı.. bravo gerçekten de :) bunu farklı bir çok ortamda izninle paylaşmak isterim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel sözler, ne güzel bir bakış açısı. Ben de yazımın bir tiyatro sahnesinde seslendirilip canlandırıldığını düşününce heyecanlandım :) Tabii maalesef bunlar bizim kurgularımız değil, gerçeklerimiz. Tabii ki paylaşabilirsiniz, onur duyarım. Teşekkür ederim.

      Sil
  11. Çok güzel, tam ihtiyacımız olan duyguları hatırlatmışsın cümlelerinle. Ben pek yazmasam da Twitterda da beğenerek takip ediyorum seni:) Kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  12. Ne yazık ki ben insanların günün birinde bilinçleneceği konusunda ümitsizim. Hitler -ne kadar çok ve yüksek sesle tekrar edersen o kadar çok kişiyi ikna ederdin- der. Bu nedenle hep bağırarak çok konuşanlar kazanıyor. Umarım insanlık bir gün uyanır.

    Yine de çok güzel yazmışsın, yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ümitsizim :( İçinde bulunduğumuz durum berbat ötesi ama. Kontrolü bir kere ele geçirmeyegörsünler suçu, kötülüğü, ahlaksızlığı, karanlığı nasıl hızla ve şiddetle yaydıklarını görüyoruz. Esas mesele çıkışı göremeyecek kadar dibe batmamak. Tümden iyileşmeyeceksek de tedavi olalım ülkecek. Ne kadar işe yararsa kar. Teşekkür ederim.

      Sil
  13. Bu yazıyı ben de feysbukta paylaşmak istiyorum izin verirsen.

    YanıtlaSil
  14. Çok güzel bir yazı ilk başta uzunluğundan korktum ama sonrasında duygu selinde kendimi kaybetmekten korktum... kalemine emeğine ve yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim güzel sözleriniz için, beğendiğinize sevindim yazımı.

      Sil
  15. Tebrik ederim Çok güzel...

    YanıtlaSil
  16. Bu blog için reklam düşünüyor musunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdilik düşünmüyorum; ama ileride fikrim değişir mi bilemem tabii.

      Sil
  17. Çok duygulandım harika bir yazı.Yüreğinize ,kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğendiğinize sevindim, teşekkür ederim.

      Sil
  18. Fidan ne güzel ifade etmişsin. Ne zor günler, aylar hatta yıl geçiriyor ülkemiz. Uyuyan ama uyuduğunu bilmeyen ne çok insanımız var. Koru körüne bağlanan birseylere. Gelismiyoruz gün geçtikçe geriliyoruz malesef.
    Yeniden yorumlara cevap vermen hoşuma gitti. .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uyuduğunun farkında bile olmayan insanları nasıl uyandırırız gerçekten bilmiyorum :( Geçen sürede bloğumla kendimi pek yakın hissetmiyordum, sanki yazarı değilmişim de okuyucusuymuşum gibi geliyordu. Yazıp bırakıyordum; ama neyse ki geçti o his. Teşekkür ederim, sevgiler.

      Sil
  19. Merhabalar.
    Oysa buralarda neler yazıp neler paylaşmamız gerekirken, neler yazıp neler paylaşıyoruz. Ne olacak böyle sonumuz bilmiyorum?.. Ben de soğudum artık!.. Epey bir zaman ben de blog sayfamı terk ettim, nereye gideceğimi bile bilmeden serseri bir kurşun gibi; hedefsiz, amaçsız aldım başımı gittim. Gittim de ne oldu?.. neye çare oldu?.. Belki de çok daha kötü oldum. Yine iyi kötü blog sayfalarında bir şeyler yazıp çiziyorduk...

    Halet-i ruhiyemize göre, o kadar güzel bir şekilde kaleme almışsınız ki makalenizi, daha bu makaleyi okuyup da uyumaya devam edenler olacaksa, artık söylenecek bir şey kalmamıştır. Kaleminize, yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Selam ve dualarımla birlikte en Güzel'e emanet olun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey hoş geldiniz. Ben de sizinle aynı şeyleri yaşamışım iç alemimde sanırım, yazmaya devam etsem de bloğumla eski gönül bağımı kuramamıştım. Şimdi daha iyiyiz ama :) Siz de döndünüz bizler de buradayız. Sığınacak, yazıp çizecek, düşündüklerimizi, hissettiklerimizi anlatacak başka bir yerimiz yok çünkü... Yazımı beğendiğinize çok sevindim, değerli sözleriniz için teşekkür ediyorum.

      Sil
  20. Cümle cümle anca böyle şahlanılır, anca böyle bağrılırdı. Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir yorum... Çok teşekkür ederim, sağ olun.

      Sil
  21. Ah Fidan ah...Üç arkadaşımız görevden alındı biliyor musun,konuştuğu,düşüncelerini dile getirdiği için ,mahkeme nasıl sonuçlanacak bilmiyorum ama sıkıntılı günler geçirdikleri kesin,oturmayanları,konuşanları da canından bezdiriyorlar,ne yazık kii....Öyle güzel yazmışsın ki,ağzına sağlık canım ....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşündüklerimizi dile getirmek gibi basit bir şey için bile böyle ağır bedeller ödetiliyorsa asıl bu dönemde düşüncelerimizi dile getirmeliyiz ki var olan hakkımızı büsbütün elimizden alamasınlar. Ben böyle düşünüyorum. Eğer kimse sinmeseydi, herkes düşüncelerini dile getirmeye devam etseydi günden güne kötülüyor olmayacaktık. O yüzden meslektaşlarınızı saygıyla selamlıyorum. Yazımı beğendiğinize sevindim, teşekkür ederim.

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *