12 Oca 2016

KAVGAKIRAN A-9

KİBRİT IŞIĞI



- Lan Serhat telefonumu sen mi karıştırdın, bazı numaralar silinmiş. İki dakika önce baktım duruyordu.
- Yok usta ben senin telefonunu niye karıştırayım?
- Nereye gitti bu numaralar o zaman? 
- Vallahi billahi dokunmadım ben.

Elim ayağım titriyor sinirden. Nasıl olur? Nereye gider? Daha demin buradaydı. Mısırcı kız diye kayıtlıydı gözlerimle gördüm! 

* * * 

Bugün Sarmaşık'a göstermek için karakalem resimlerimi getirdim. Baktım oyun tatsızlaşacak, ben lades edeyim de yemekte nasıl olsa hesabı ona bırakmam diye düşündüm. Düşündüğüm gibi de oldu, resimlere bakmanın heyecanıyla aklımda demeyi unuttu.

- Tabiatı daha güzel resmediyorsun, profilde pek iyi değilsin sanki.
- Senin resmini diyorsan çok küçüktü o... Çizgilerim fotoğrafı yansıtamamış olabilir.
- ...
- Beğenmedin mi?
- Bana benzemiyordu.
- Doğru benzemiyordu, sen çizdiğimden daha güzelsin.
- Ben mi güzelim?
- Evet.
- ...
- Çok güzelsin.

Artık kalbimi de dilimi de susturamıyorum. Kızmadığını hatta gülümsediğini gördüm. İnsan böyle güzel olur da güzel olduğunu bilmez mi? 

İlk fırsatta iskenderimi ısmarlayacağını söyledi. Tercih ettiğim bir yer olup olmadığını sordu. Sen nereye götürürsen orası tercihim dedim.

Ne olduysa akşamüstü iş yoğunluğunu atlatıp bir çay içimlik dinlenirken oldu. Sarmaşık çayını içerken masada duran telefonumu aldı. "Telefon almayı düşünüyorum da izin verirsen bakabilir miyim?" 

- Tabii bakabilirsin.

Yüreğim güm güm vuruyordu etten duvarlarıma. Yeni telefon alacak birinin bakmak isteyeceği en son türdendi benim telefonum. Başka bir şey için istemişti; ama ne için? Her ne yapıyorsa rahat davranabilsin diye ona bakmıyordum. Hatta bir ara masadan uzaklaştım. Sonra çayından son bir yudum alıp telefonu yerine koydu ve işinin başına gitti.

Aç bir insanın yemeğe saldırması gibi saldırdım telefona. Ne aradığımı bilmeden sağına soluna bakmaya koyuldum. Sarmaşık? Yoktu. Ama, bir şey yapmıştı biliyordum bunu. Bu sefer baştan sona rehberi incelemeye koyuldum. İsimler sırayla akıp giderken içimden bir ses aradığımı bulmak üzere olduğumu söylüyordu. 

"ı,i,j,k,l,m,n,o..." 
"o,n,m..." 
M!
Mısırcı kız! 

Telefon numarasını kaydetmişti telefonuma! Onu ilk gördüğüm andan beri bu kadar sevinmemiş, heyecanlanmamıştım! Anlamadığını sanıyordum. Bazen tam anlamıyla umutsuzluğa kapılıyordum, vazgeçecek gibi oluyordum. Oysa şimdi bana doğru büyük, çok büyük bir atmıştı... 

Mutfak güzel, Sarmaşık güzel, hayat güzel, aşk güzel! Serhat bile güzel Serhat bile! Allah'ım sana şükürler olsun, beklediğim işareti gönderdin bana. Şimdi ben onun için dağları oynatmaz mıyım yerinden? Gözlerindeki hüznü silmek için canımı dişime takmaz mıyım? Bütün ömrümü sermez miyim ayaklarının altına... Şimdi ben onun için acıya meydan okumaz mıyım? Yakmaz mıyım çöplükleri, silmez miyim yanlışları, gücümün son damlasına dek sevmez miyim bir kez daha...

İçim içime sığmıyordu. Çok beklemiştim; ama değmişti sonunda. Hiç bana güvenmese numarasını verir mi? Hem de ben istemeden... Olmuştu işte olmuştu...

Ocağın başına döndüm. Telefonum masadaydı. Ben işime gücüme bakarken Sarmaşık geldi, dondurucudan bir paket mısır alıp gitti. Kalbimde karıncalar geziyor, karnımda kelebekler uçuyordu...

Elimdeki siparişi tamamlayınca "Mısırcı Kız" a bir daha bakmak için telefonuma koştum. M harfine bastım, yok.
M işte, M'deydi ya az önce... Mısırcı kız yazıyordu ya... Yok...

- Lan Serhat telefonumu sen mi karıştırdın, bazı numaralar silinmiş. İki dakika önce baktım duruyordu.
- Yok usta ben senin telefonunu niye karıştırayım?
- Nereye gitti bu numaralar o zaman? 
- Vallahi billahi dokunmadım ben.

Elim ayağım titriyor sinirden. Nasıl olur? Nereye gider? Daha demin buradaydı. Mısırcı kız diye kayıtlıydı gözlerimle gördüm!

Serhat değilse kim?

Az önce kaşla göz arasında silmiş olabilir mi? Pişman oldu demek ki... Ben görmeden sildiğini sandı... Görmez olur muyum hiç? Sadece gözlerimle de değil vücudumun her zerresiyle gördüm...

Omuzlarım düşmüştü. Zaferin kıyısından derin bir yarayla mağlup ayrılmış gibiydim. Ama, artık biliyordum. Bana yaklaşmaya cesaret edemiyordu. Belki nasıl yapacağını bilmiyordu belki korkuyordu belki de beni biraz daha tanımaya ihtiyacı vardı.

Yemeğe çıktığımızda, beni saç tellerimden ayak tırnaklarıma kadar ele geçiren bu aşkı, yani çıkarıp kalbimi masaya koymaya, gözlerine bakarak söylenmemiş ne varsa söylemeye karar verdim. Bu kadar ışık karanlıkta yolumu bulmam için yeterdi bana. Çabuk sönmüştü; ama bir ışık yakmıştı işte. O kısacık zaman diliminde önümü yeterince gördüm... 

Artık biraz mesafe katetmeli...

(sürecek)


43 yorum:

  1. Ülkemizde elim bir terör saldırısı yaşandığı gün aşk hikayesi yazman ne kadar doğru?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Periyodik aralıklarla bana buna benzer sorular soruyorsunuz; ama anlaşılan o ki cevabımı takip etmiyorsunuz. Sorunuzu neresinden tutsam elimde kalıyor, buna rağmen son defaya mahsus cevap vereceğim. Bu soruyu bana gelene kadar sormanız sorgulamanız gereken çok başka merciler var. Mesela tek göz odalı kerpiç evlerin gariban çocukları şehit olurken bin küsur odalı sarayda sefa süren sözde milletin adamına soracaksınız. Mesela, dünyayı idare eden bir ülkede yaşadığına inandırılmış zavallı kitleye, neden bu terör örgütlerine yardım ve yataklık eden iktidar sahiplerine değil de bunu insanlara gösteren gazetecilere köpürdüğünü soracaksınız. Ülkemizde elim bir terör saldırısı yaşandığı gün bana gelip neden aşk hikayesi (ki ne kadar basit ve kolaycı bir tanımdır bu) yazdığımı değil, memleketin istihbarat birimlerinin neden bu katliamların birini bile öğrenip engelleyemediğini soracaksınız. Ortada hiçbir bilgi yokken, insanların hala tek derdi kimin kiminle izdivaç gerçekleştireceği iken vahiy gelmişçesine iktidara biat etmeyen herkesin suçlandığını, tekrar tekrar vatan haini, katil ve suçlu ilan edildiğini soracaksınız. Yayın yasağını soracaksınız, Tayyip Bey'in neden bir türlü "Işid" diyemediğini soracaksınız. Bugün bunu yazmama gelene dek çok başka çok ciddi meseleler var ve ne sizin ne başkasının bir şey yazmam için beni itmesine gerek yok. Ayrıca daha önce de söyledim, Söz Sanatı edebiyat içerikli kişisel bir site. EDEBİYAT içerikli. Edebiyatın ne olduğunu biliyorsunuz değil mi? Düşüncelerimi bu denli önemsiyorsanız sitenin sağ tarafında twitlerim duruyor, okuma zahmetine katlanırsanız ne düşündüğümü zaten öğrenirsiniz. Bu, sizi ve mantık dışı sorunuzu son kez kale alıp cevaplayışımdır. Bir dahaki sefere yazıyla ilgili yorum yaparsanız o ayrı. İyi günler.

      Sil
    2. Her gün ama her gün bir yerlerde canımızı yakan acı olaylar yaşanıyor..Terör, açlık, savaş vs...Masumların canını yakan milyonlarca şey..Hiçbiri olmasa keşke.. Ama dualar bile fayda etmiyor bazen, başedemiyor bu zalimliklerle..

      Ankaradaki bombalı saldırıdan sonra ben de günlerce yazamadım. Hatta belki yaşamıyor gibi hissttim. Sanki ordaydım ben de, veya bir dostum, akrabam hatta evladım ordaymış o acıyı yaşamış gibi hayata küstüm. Günlerce ailece mutsuzluktan konuşamıyorduk bile.. belirsizlikten, acıdan herşeyden korktuk belki. Sustuk olmadı.. konuştuk olmadı.. sonra normale dönmeye çalıştık tabi.. ve tabi her şey ne kadar normale dönebilirse o kadar döndük işte. Ve farkettim ki yarınların mimarı olacak çocuklar, bizler, onlar, herkes derin acılar yaşıyor. içimizde belki tamiri mümkün olamayacak yaralar açılıyor; gittikçe derinleşiyor.. Ve çok acıdır ki insanların, çocukların bu mutsuzluğu, karamsarlığı, korkuya bürünmüşlüğü birilerinin işine geliyor. Belki birileri gizliden gizliye mutluluk bile duyuyor olabilir bu durumdan.. Ama buna fırsat vermemek gerektiği kanaatindeyim. Birilerinin yaşama hakkını elinden alanlar, bizim de bugünümüzü yarınımızı alıyor elimizden. Ve bize düşen bugün için, yarın için, kendimiz için, çocuklarımız için, masumlar için hayattan kopmamak.. Çünkü biz hayattan koparsak, ipin ucu da kopacak..

      Ayrıca yaşanan zalimliklere karşı o kadar yazı yazdın ki.. Yeri geldikçe ne denmesi gerekiyorsa söyledin... Edebiyat da yazacaksın ki; yaşam enerjimiz tükenmeye yüz tutmuşken birazcık nefes alalım.

      Bu acıların son bulması duasını, dileğini yine tekrarlayalım.. İnşallah bu son olur.

      Sil
    3. Canım benim iyi niyetli olmadığı ortada bu sorunun. Gerçekten odaklanılması, ses çıkarılması gereken yerlerde esas sorumlulara karşı sağır dilsiz olanların bir nevi varlık gösterme çabası işte. Zaten amaç benim yazmamam, senin okumaman, onun çizmemesi, berikinin bestelememesi... Bir toplum değil, bir sürü olmamız... Ayrıca vurguladığın için çok teşekkür ederim, hiçbir zaman yazmaktan söylemekten çekinmedim çekinmem de. Hakikaten derin yaralarla yaşamaya çalışıyoruz ve bu koşullar altında evet edebiyata, hikayeye, şiire, yazıya ihtiyacımız var. Merak eden dönsün edebiyat tarihine baksın ve bugün hayranlıkla okuduğumuz birçok edebi ürünün hangi koşullar altında yazıldığını, yazılabildiğini görsün... İnşallah bu kıyım son olur dileğine tüm kalbimle katılıyorum, içim hiç de öyle olmayacağını söylese de... Değerli yorumun için teşekkür ederim, sevgiler.

      Sil
    4. Yazıyı okudum ,heyecanlandım,aşkı hissettim ,yüzüme bir gülümseme yayıldı...Sonra ilk yorumda sarsıldım,nedir bu?ülkenin büyük kısmı sıkıntılı,mutsuz,kindar söylemler her gün malum kişinin ağzından saçılıyor ortalığa,yalakalar ses çıkarmıyor,ülkeyi getirdikleri konum belli vee istiyorlar ki herkes mutlu olsun,aşktan söz eden -ki ne kadar kutsal bir duygudur-kimse olmasın,kimse mutlu pozlar paylaşmasın hatta gülmesin,gülen, mutlu bir paylaşımı varsa ayıplansın..Peki hepimizde bu mutsuzluk hali oluştuğunda çok daha iyi bir ülke mi olacağız?Müzik susturulsun,konserler iptal edilsin,kimsenin ağzını bıçak açmasın.....Uzun zamandır bunlar kafamı meşgul ediyor ve diyorum ki hayırr hepimizi mutsuz etmelerine izin vermeyelim,içimizdeki ışığı söndürmelerine izin vermeyelim,mutlu insanı,aşkı yaşayanı eleştirmek yerine yanlış politikalar izleyenleri eleştirin, oy vermeyin....Geldik gidiyoruz bırakın da şu üç günlük dünyada hissettiklerimizi yaşayalım :((

      Sil
    5. Canım hikayeye gelirsek,aşk varsa hayat güzeldir ve iyi ki var...merakla bekliyorumm :))

      Sil
    6. Hocam sahiden de iyiliğe, güzelliğe, neşeye karşı garip bir düşmanlıkları var. Ne müzikten anlarlar ne edebiyattan ne sinemadan ne resimden ne başka şeyden. Tek tip insanlar olsun istiyorlar her yerde kendileri gibi. Salt karın tokluğu ve cinsellikle yaşayan ruhsuz, biatçı, çirkin bir kitle. Hırsızlara, katillere, namussuzlara gelince kuzu; bunlardan mağdur olan, kendisine zulmedilen kesime gelince aslan hepsi maşallah... Yok tabii öyle bir dünya. Dediğim gibi, önemsediğimden değil şayet böyle düşünen başkaları varsa tüm bu yazılanları okusun da utanması olan utansın diye yayımlayıp cevapladım. Yazının, heyecanımın tadını kaçırmadı değil; ama sağlık olsun. Koca ülkenin tadını kaçırdılar bir yazı çok mu? İlk fırsatta yazıyorum devamını inşallah. Çok teşekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  2. Bu terör eylemleri zaten insanlara zarar vermenin yanında, güzel ülkemizi yaşanmaz hale getirmek, üretimin durması, insanların huzursuz olması, herkesin faydalı ne yapıyorsa bırakması için yapılan saldırılar aynı zamanda. Yalnız terör eylemlerinde, patlamalarda değil, gelen her şehit haberinde de üzülüyoruz.Ve maalesef günlerdir hergün şehit haberleri ile içimiz yanıyor. Elimizden geldiğince birşeyler yapmaya çalışıyoruz, hiçbir şey elden gelmese dua ediyoruz.
    Üzüntümüzü yaşarken herşeyi bırakırsak, işte o zaman istedikleri olur. Kaldı ki siz atıyorum bir eğlence videosu paylaşmadınız, herhangi bir şeyi ti'ye almadınız. Adsız'ın bu acı günümüzde neden blogger da dolaşıp, yayınları okuduğunu sorgulamak ne kadar saçma ise, sizin bu yazdığınız hikayenin sorgulanmasını da o kadar saçma buluyorum.
    Kimseyi haklı ya da haksız bulmak adına değil, objektif bakmak adına düşüncelerimi paylaşmak istedim.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüm bu yaşananların kaynağına dönüp oradaki problemleri görmekten imtina edenlerin tatmin metodudur bu. Bizim için şehit düşen çocukların hakkını aramaktan korkup her durumu ajite edenlerin metodudur. Terörle mücadele ettiğini iddia eden bir yönetimin çıkarları doğrultusunda sürekli ağız ve taktik değiştirdiğini görmeyi reddedenlerin arkasına saklandığı bir perdedir. Bana mantıksız da olsa bu soruyu sorma cesareti var; fakat çok büyük ihtimalle asıl soruları asıl muhataplarına sorma cesareti yok... Sizi çok iyi anlıyorum ve düşüncelerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Siz, ben inanın ki yeterince iyi anlatıyoruz; ama karşımızda da tüm bunları idrak edecek iyi niyetli, doğru insanlar olması gerekiyor. Maalesef tam aksi bir kitleyle kuşatılmış haldeyiz... Sevgiler.

      Sil
  3. Yazılarını keyifle ve büyük heyecanla okuyorum. Kavgakıran ise bambaşka bir yer edindi bende.Merakla devamını bekliyorum hep ama hep.O kadar gerçek o kadar samimi ve etkileyici ki hayranlıkla yeni bölümü bekliyorum.Adsız yorum atarak bu güzel edebi bloga çamur atmasına anlam veremedim. Seni ucundan kıyısından azıcık takip etmiş olsaydı böyle bir şeye ihtiyaç duymazdı.Ülke ve dünya sorunlarına karşı duygu ve düşüncelerini dik ve haklı duruşunu hatta yazılarını görmemiş sanırım. Yorumu bile duruşu gibi adsız olan kardeşime soruyorum. Bu ülkede yaşanan ve yapılan onca adaletsizlik haksızlık ve kısıtlamalardan değil de bu aşk hikayesinden mi rahatsız olmuş?Bir twit için ülkenin bütün imkanları seferber ediliyor cok kıymetli mahkemelerin aylarca zamanı çalınıyor muhalif olanlar keyifleri doğrultusunda cezalandırılıyor.Her şeye ama her luzumsuz işe istihbarat ayrılırken ülke güvenliği nasıl bu kadar boş bırakılıyor nerde bu istihbarat diyemeyen adsız kardeşim yazacağım daha binlercesi varken sen bu hikayeyi mi dert edindin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım arkadaşın yegane amacı can sıkmaktı, onu yapıp ortadan kayboluyor çünkü. Yazdıklarımızı okuduğunu, okusa da anlayacağını düşünmüyorum. Bu tarz bir yorumunu bir daha yayımlamayacağım bile zaten. Teşekkür ederim değerli görüşlerin için, sevgiler.

      Sil
    2. ''Sinek küçüktür ama mide bulandırır'' sözü boşa değil.
      1 Kasım seçimleri için yazdığım yazıya böyle bir densiz gelmişti ve onca yıl sonra anonim yorumlara kapadım blogu. Ajan gibi gezip bahane arayan mahluklarla uğraşacak vaktimiz yok..

      Sil
    3. Al benden de o kadar... Hatta sonra cevap vermeme bile gerek yokmuş, zaten neyin ne olduğu sizlerce görülüyormuş diye düşündüm. 1 Kasım yazısını merak ettim birazdan bulup okuyacağım.

      Sil
  4. Yunus bey çok haklı. Bir twitin peşinde seferber olan istihbarat, bombacıları katliam yapmadan yakalayamıyor mu? Adsız olarak yorum yazan arkadaş bunu sormuyor da sizin neden hikaye yazdığınızı mı soruyor? Kusura bakmasın ama, böyle insanlar sayesinde bu hallere düştük. Şov olsun diye küçük şeylere taktıkları kadar gerçekleri sorsalardı böyle olmazdı. Güzel bir bölümdü, aşk ve yazı hayatımızdan eksik olmasın. sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim sevgili Red. Aşk da yazı da eksik olmasın bizden, sevgiler.

      Sil
  5. Bu güzel yazının altındaki alakasız yorum ne kadar da sinir bozucu. Ben senin yerinde olsam yayınlamazdım bile. Bu blog sana ait ve beğenmeyen okumasın. Bu, birinin evine gelip sana koltuğunu, televizyonunu nereye koyman gerektiğini söylemesi gibi yakışıksız olmuş. İstediğini istediğin an yazabilirsin kime ne? Kimin haddine?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle sinir bozucu. İşi gücü bıraktık kendini bilmezin tekinin egosunu tatmine çalışıyoruz ve algılarını açmaya, beynini kullanmasını sağlamaya filan uğraşıyoruz... Bilhassa yayımladım, yayımlamasam bu sefer sürekli olumlu yorum bekliyorsun oluyor :) Aynısını diyorum ne eksik ne fazla. Bir bloğu beğenmiyor, kendince iyi bulmuyorsan gitme ve okuma bu kadar. Teşekkür ederim.

      Sil
  6. Gündeme kapılınca Adil'in kibrit ışığında yol alamaya başlaması gölgede kaldı sanki. Bu güzelim yazıya haksızlık etmek hiç içime sinmez..
    Sarmaşık telefon numarasını kaydetti ve sildi.. Böyle varsayıyoruz. Adil'e güveniyor, hatta belki O'ndan güç alıyor; belki de sığınıyor O'nun gölgesine.. Tam olarak bilemiyorum. ama attığı bu küçücük adım Adil'e güç verdi. Bence de Adil artık biraz mesafe katetmeli.. Zaten çok sabırlı... Bu kirbitin ışığında bence hiç yılmadan yürüyebilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen iyi ki varsın ne diyeyim. Ne kadar incesin ne kadar düşüncelisin... Tam da yazının ilk yorumcunun gölgesinde kaldığını düşünüyor ve buna üzülüyordum :) Tabii sizin tarafınızdan sahiplenilmek, müdafaa edilmek çok güzel bir şey ona sözüm yok. Evet Adil için bir ışık yandı, Sarmaşık telefonunu kaydetti sonra da kaşla göz arasında sildi. Her yorumun yazdıklarımı nasıl özenle okuduğunun birer kanıtı gibi :) Çıkarımların, görüşlerin tam anlatmak istediklerim. Adil o kibritin ışığında öyle bir yürüyecek ki ben şimdiden bunu hakkıyla anlatabilecek miyim onu düşünüyorum... Çok teşekkür ederim, sevgiler.

      Sil
  7. Sarmaşık Adil'e feleğini şaşırtıyor:)
    Adil'in telefonunu rahatlıkla uzatışı, hatta masadan bile kalkması artı puanlar olarak birikiyor kızın gözünde gizliden. Ancak taviz vermeye niyeti yok. Numarasını neden kaydetti, neden sildi? Kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor mu desek? Çok çektiriyor Adil'e çook :)
    Sevgiler..

    Not: Girişte''-Lan Serhat...'' diye başlayan kısım yazıda bir kez daha geçiyor. Bilinçli mi yapıldı, farkında olmadan mı bilemedim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Oyun oynuyor diyemem; ama okuyucu öyle görüyorsa elden ne gelir :) Kendince yaklaşmaya çalışıyor o da ne yapsın :)) Girişteki küçük bölüm bilinçli olarak orada ve yazının içinde. Çok teşekkür ederim, sevgiler :)

      Sil
  8. Adsıza bişey demiyorum bloğunda tatsızlığa sebeb olmamak için susuyorum.Sadece bu bölüme yorum yapacağım.Hele şükür kız Adil'e biraz yaklaştı.İlerde aşk görünüyor.İlgiyle takip ediyorum.Kalemine sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukarıda gördüğün gibi sağ olsun blogger arkadaşlarım gerekenleri fazlasıyla söyledi zaten. Evet Sarmaşık'ın Adil'e attığı ilk adım. Adil numarayı görmeyebilirdi de; ama görmüş. Sanırım gidişi şekillendirecek olan da bu. Teşekkür ederim :)

      Sil
  9. Merhabalar.
    "Adsız" rumuzlu bir bloggerin yorumu gözüme ilişti. Ona verdiğiniz cevabı da okudum. Bu tür eleştirilerde bulunanlar kimliklerini neden gizlerler anlamıyorum. Böyle bir eleştiri yöneltecek kadar medeni cesareti olan birinin kimliği ile birlikte bunu yapması gerekir. Şimdi bu blogger kardeşimiz kendi açısından, kendi doğrularına göre kendini haklı göstermek suretiyle bir öz eleştiride bulunmuş ama, usul açısından yanlış bir yol izlediği için, bu eleştirisinin hiçbir önemi ve kıymeti kalmamıştır.

    Eli kanlı bölücü terör örgütü PKK'nın terör eylemlerine karşı mücadelesini sürdüren polis ve askerimizden şehit vermediğimiz gün hemen hemen yok gibidir. Ama tüm televiyon ve radyolar planlanan yayınlarını normal şekilde devam ettirmektedirler.

    Hem bir taraftan üzülürken, diğer taraftan da devam eden yaşamın içinde varlığımızı sürdürmek zorundayız. Her gün yüreklerimiz yanıyor ve hergün yastayız zaten. Ama acıyan yer ayrı, acıkan yer ayrı.

    Diğer yorumlarınıza da şöyle bir baktım, kimileri yazıyla ilgili yorum yapmayı yeğlerken, kimileri de aynı benim gibi bu konuya değinmiş. Bu kadar yeter herhalde. Asıl konumuza dönebiliriz artık.

    Aşk nelere kadir. Dağları yerinden oynatmak gibi bir işe kalkışmak, canı dişe takmak, bütün bir ömrü ayaklar altına sermek, acıya meydan okumak, çöplükleri yakmak, yanlışları silmek ve gücü tükenene kadar sevmek...

    Bunlar ilk anda hissedilen yoğun bir duygu seliyle oluşan ve sevgisini ispatlamak ve göstermek için, olağanüstü güç, kudret ve sevgi ile yapabileceklerinin bir tezahürüdür.

    Aşklar hep böyle başlıyor. Kimileri bir balon gibi çabucak sönerken, kimileri bir müddet, ama kimileri de gerçekten son nefesi verinceye kadar devam ediyor.

    Kavgakıran'ın yine çok güzel ve keyifli bir bölümünü okuduk. Kaleminize ve yüreğinize sağlık ve mutluluklar dilerim.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Recep Bey öyle güzel değerlendirmiş, o kadar net izah etmişsiniz ki ne desem bilemedim... Tv'ye bakıyoruz her şey güllük gülistanlıkmış gibi, memlekette yer yerinden oynasa yine vur patlasın çal oynasın... İzdivaç programları mı dersiniz, magazin mi dersiniz, şarkılı türkülü eğlenceler mi dersiniz... Haber saatleri zaten iktidarı övme saatleri gibi bir şey. Buna karşılık da "Bizim üzülün dediğimiz şeye üzülün, üzülmeyin dediğimize üzülmeyin yoksa vatan haini olursunuz." gibi faşizan yaklaşımlarla çevriliyiz. "Acıyan yer ayrı, acıkan yer ayrı." demişsiniz, ne güzel demişsiniz... Ayrıca atalarımızın güzel bir deyişi vardır: "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az." Anlayan ne güzel anlıyor :)) Yazıyla ilgili değerli görüşlerinizi paylaştığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Saygılarımla.

      Sil
  10. Bastaki "yorumcuya" deginecek olursak... cok ama cok saglam bir kapak olan cevabini bile haketmiyor aslinda, ama sen yine de onu kaale alip cevap vermissin. Dedigin gibi, iyi niyetli bir soru olmadigi belli zaten. O yüzden daha fazla (haketmedigi) ilgiyi verip konusmaya gerek bile yok.


    Hikayeye gelince...
    Sonuna geldigimde yine "yaaaaaaaaaaa!!" deyip, tepinmek istedim:)
    Öyle heyecanli gidiyor ki, sadece iki satirlik birsey okumusum gibi hissediyorum.

    Adil artik cok daha cesaretli olmayi kafaya koymus görünüyor.
    Söyle bakinca bir kibrit isigi gibi görünen sey, hep karanlikta yürümeye aliskin olan Adil icin bir mesale adeta.

    Sarmasigin bu davranisi da kendi icinde ne celiskiler yasadigini, Adil'le degil de, kendisiyle nasil savas verdigini gösteriyor bana göre.

    Iple cekiyorum devamini:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Affetmem yakalarım diyorsun :) Yorumcu dışında nitelendirecek bir sözcük bulamadım kendisini. Doğru söylüyorsun, bu kadar konuşmak bile fazla hakkında.

      Valla eğer sahiden tepinmek istediysen ne mutlu bana :) Arkası yarın tadında hikaye yazınca bu ifade insana madalya gibi geliyor :) Tespitlerinin ikisi de doğru, özellikle ikincisi. Sarmaşık kendiyle savaşıyor yoksa elleriyle kaydettiği numarayı ne diye silsin? Çok teşekkür ederim, ilk fırsatta yazacağım. Sevgiler.

      Sil
  11. Sarmaşık herşeyin farkındaymış o zaman:)Bence de artık biraz mesafe kat etmesi lazım,ne kadar zaman geçti Adil'e de yazık...Merak ediyorum ikisinin arasında ne olacak?Sen yazmana bak gerisini boşver,kolay gelsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her şeyin değilse de artık bir şeylerin farkında olduğu kesin :) Az kaldı zaten ikisinin arasında olacakları yazmama, çok merakta bırakmam. Teşekkür ederim.

      Sil
  12. Bazılarını cehennem ateşi nevrotik hırsları ile yalnız başına bırakmak en büyük ceza. Ciddiye bile almıyorum.Bizimse vaktimiz çok kıymetli... Gelelim akıcı devam eden hikâyeye; için içine sığmayan bir aşka yelken açmak isteyen Adil ile, temkinli sır perdesi ardındaki olaylar silsilesi mecrasına uygun ilerlemekte. Diğer bölüm heyecanla beklenmekte efendim.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi ama? "Nevrotik hırs" başka şey değil cidden. Adil için olumlu gelişmeler söz konusu :) Akıcı bulduğunuza çok memnun oldum hikayeyi. Diğer bölümü en kısa zamanda yazacağım kısmetse, teşekkür ederim:)

      Sil
    2. Yukarıdaki yorumu ben yaptım.:) Oğlum Tolga, en son benim pc'den gmail posta adresine giriş yapınca yanlışlıkla onun bloğu ile yorumlamışım. Özür.:)

      Sil
    3. Estağfurullah ne özrü :) Profili tıklayınca bloğa gidiliyor, orada da sizin şiir kitabınızın tanıtımını gördüm. Oğlunuz olduğunu anladım, yabancılamadım bu yüzden. Oğlunuz da sizin gibi kibar, saygın, efendi bir insan demek diye düşündüm; ama direkt sizmişsiniz :)

      Sil
  13. Böyle yorumları yayınlamasan aslında gereksiz. Hiç bir anlam veremedim. Sanki seni tanıyan gıcık bir insan gibi geldi bana:( Hikaye harika gidiyor. Sarmaşık çelişkiler yaşıyor galiba, Adil biraz daha ilgi göstermeli, güven hissi vermeli ona ki kırsın içindeki zincirleri:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O yorumu görünce "Acaba bazıları gerçekten böyle mi düşünüyor?" diye düşündüm, cevabım görülsün istedim o ihtimale karşılık da yayımladım. Bence de blog dünyasının içindeki birinin karalama çabası; ama önemli değil. Bu kadar sözden sonra (tabii okuduysa) bir şeyler anlar, anlamazsa da kendi bilir.

      Çok teşekkür ederim :) Adil mesajı aldı zaten, daha cesur davranabilir artık. Sarmaşık'ta da birtakım şeyler netleşir böylece...

      Sil
  14. Önceki bölümde ortaya çıkan öğretmeni görünce Adil için üzülmüştüm ama bu bölüm iyi oldu:)Üstte yer verdiğin alakasız yoruma gelince; bu ülkede nerede nasıl davranacağını, kime ne tür tepki koyacağını öğrenmiş bir toplum olabilseydik içinde bulunduğumuz durumda olmazdık zaten. Gerekli cevabı ziyadesiyle vermişsin, kutluyorum seni.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öğretmen kafaları biraz karıştırdı sahiden, önceki bölüme gelen tepkilerden bunu anladım :)) Ama, son durum Adil'in lehine tabii.

      Bu şekilde nereye varacağız daha doğrusu bir yerlere varabilecek miyiz bilemiyorum sevgili arkeo rehber. Kötülük, cehalet ve yancılık hiç olmadığı kadar şımarık artık. Sonumuz hayrola...

      Sil
  15. Ne kadar saçma bir yorum olmuş ilk yorum..
    Dünya kan ağlıyorken, insanlar açlıktan ölüyorken blog blog gezip bu kadar saçma yorumlar bırakma o zaman.. Terör ülke çapında değil ki sadece dünya çapında.. Ama buna rağmen yaşamaya devam etmeliyiz, evet hepimiz üzülüyoruz ama içimizde ki güzellikleri umutları paylaşmazsak yaşamak için sebebimizde kalmaz o zaman..


    Neyse bu insan için yazılacak yorum çokta, boş verelim ve hikayeye gelelim..
    Kalemin muhteşem, çok kuvvetli bir anlatımın var.. Seçtiğin konu basit gibi görünebilir ama her insanın kalbini kıpırdatacak cinsten. Tebrik ediyorum.. ve hikayenin devamını bekliyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir de o var değil mi? Sen niye o zaman gelmiş burada aşk hikayesi okuyorsun? Bazı şeylerin saçma olduğunu maalesef böyle vurgulaya vurgulaya ifade etmemiz gerekiyor başka türlü anlamıyorlar çünkü.

      Ben zaten esas olanın anlattığın şeyi iyi anlatabilmek olduğuna inanırım. Bu bakımdan çok mutlu oldum, teşekkür ederim :) Basit gibi görünse de kendini okutan türden bir şeyler yazabilmek güzel. En kısa zamanda yazacağım inşallah, sevgiler.

      Sil
  16. Şu aşk hikayesinin gerisine bi bakalım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabii, buyurun bakın. Kategori kısmında KAVGAKIRAN etiketini tıklayarak bakabilirsiniz.

      Sil
  17. Gönlünüzce çok güzel bir hafta dilerim sevgili Kalemderi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim efendim, ben de size gönlünüzce bir hafta diliyorum :)

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *