4 Ağu 2015

KARANFİL SOKAK'TA GEÇMİŞİNİ ARAMAK

Her sokağına tükürülmüş bu şehrin. Adım atacak ayak basacak temiz bir yer bırakmamışlar. Aşkın hor hali sarmış ortalığı. Yanak yanağa dudak dudağa fısıldanan sevda sözlerine yazık. Yalan o bakışmalar…
Tıklım tıklım yalnızlık doluyuz ne güzel. Katar katar dilenciyiz. Kimimiz sevda dilenir bir nefes uzağındakinden, kimimiz para. Dilek balonları uçuşur kıyasıya semalarda. Ömrü bereketsiz çocuklar gibi adaletsiz büyürüz. Büyürüz ve yoruluruz şu yaşamaktan…
Mesela kimsesizlikten kapatılmış bir dükkan hüznü, mesela çayından tat alınmamış bir çay ocağı ıssızlığı, mesela tavlada hep yek hep yek… Hayatında ilk defa hiçbir yere varmamak üzere yola koyulmuş, hayatında ilk defa dışarıda içtiği çayın acısına kızmamış ve ilk defa vereceği paraya hayıflanmamış… Her sokağına tükürmüşler bu şehrin her sokağına. Heykellerin kulağını kesmişler kolunu koparmışlar. Ne bileyim ceket bere kazak filan değil de kış umudu satan seyyarları ne diye toplamışlar…
Bir minibüs şoförü tasasıyla yaklaşırız kimi zaman. Ayağımız gazda, yanımızdan geçip gitmiş bütün şansın inadına, daha hızlı daha hızlı ve daha ölesiye… Rüzgarı sollasak bile mutlu olmayız o saat. Çünkü koltuklarımızda hep başka hayatların başka kahramanlarını gezdiririz. Arkayı dörtlemenin hunharca ilerlemenin ve mecburen durmanın, en polis kalabalığın içinden eğilerek geçmenin, her gün altından geçip gittiğimiz köprüyü tanıyamamanın muzip tavrıyla eğleniriz.
Temizlikçi kadınlar doluşur ve oturur acımadan cümle hayalin üstüne. Üstüne sinmiş soğan kokusundan habersiz işçi adamlar. Dershaneye diye kafeye bara kaçmış gülüşü daha isyan tütmeyen taze çocuklar… Belki de cam kenarı başlayıp ayak altı kalan yeni umutlar düşleriz o anlar. Hani ne bileyim her gün milyon kere aynı çemberi dönüp aynı adamları aynı kadınları ve aynı çocukları…
Aynı duraklardan aynı saatlerden ve aynı beklemelerden alıp
Aynı duraklara aynı beklemelere ve aynı yıkıntılara bırakmanın sitemini duyarız inceden bi… Sonra elimiz yine viteste ayağımız hep gazda… Bak şimdi ben geçip gidiyorum bütün o renkli ışıkların ve yüksek binaların yanından diye anlamsızca seviniriz…
Sarışın bir kadının yüzüne bakabildiği için bile kendini şanslı sayan bıyıklı köfteciyi anlamayı bekleme ama. Her sabah koltuğunun altında hiç okumadığı hiç de okumayacağı gazeteyle dolanıp gündemi takip ettiğini iddia eden tamirciyi. Hani arada bir mankenin bir şarkıcının resmi varsa ne mutlu ona. Ve bilinir ki artık her gündemde bir kadın vücudu hoyratça sergilenir…
Bazısı böyle yaşar çünkü biz anlamasak bile. Satır satır yazılmış hayatının resimlerine bakarak. Çünkü öyle kolay iş değildir esasında bir hayatı okumak.
Bu şehrin bütün sokaklarına tükürülmüş. Bütün simsarların yüzü anlamsızca ezberimizde. Bütün dilenci çocukların yıkık gururu, sağda solda unutulmuş gariban çocukluğu, hangisi hangi umutla hangi hevesle duracak baş ucumuzda ve biz hangisini hangi aşağılık tavrımızla def edeceğiz… Hepsi ezberimizde. Tut ki lahana gibi giyinmene rağmen narin burnun üşüyüverdi, tut ki bir mendil alma yüceliği gösterdin beyninin derinliklerinde… Sırtında yırtık bir kazak, elbette yalın ayak, pasaklı ve hayatın her keyfine yasaklı… Bir çocuğun avucuna tutuşturduğun madeni parada arındırırsın cümle ayıbını. 
Onun annesi senden daha zengindir. Onun babası sakat değildir ve sakat taklidi yapmaktadır. O üşümüyordur ve rol yapıyordur… Sen içinde kaybolduğun kat kat bezin içinde titriyorsundur ama ona…Üşümek de yasaktır…
Tükürdüm çünkü zaten her sokağına tükürülmüş bu kentin. Seyyarlarını toplamışlar köşe başlarından ne acı. Yaka paça göz altına alınmış öğrenci kuklacıları. “Bir zamanlar bu gökdelenlerin yerinde kuşlar vardı…” diye güzel güzel anlatanları. Hatta tekme tokat dövmüşler mi ne. Öyle ya göğü delene söz söylemek ve kuşlardan söz etmek ne haddine. Kuşlar… hep anarşist hep isyancı o kanatlar. Kuşlar bütün devrimlerin bütün zaferlerin öncelikli şarkısı. Kuşlar göz altında olmalı.
Güvenpark’ta ayaz vakti gece karanlığı bekletilmek ne demek bilir misin sen? Ankara’yı olanca fahişe tırnaklarıyla seyretmek. Her yanından oluk oluk ışık akan bir şehrin bütün sokaklarına neden tükürülmüş olabileceğini düşünmek… Kim bilir ne zamanın saklambacında sobelenmeden bırakılmış çocukların kocaman gözlerinde hayali kurulmuş sobalar görmek. Çatır çutur yanan odunların sesinde ve huzurunda açılıp bırakılmış defterlerin üstünde uyuyakalmak istemek. Çok sevdiği için mi? Değil bilmediği için kombi nedir ne işe yarar… bilmediği için tabletle ne yapılır tablet nerden alınır… bilmediği için çocuk dilendirilmez ve ayazda bu kadar bekletilmez, bilmediği için çocuk sımsıkı sarmalanır…
Sen Karanfil Sokak’ta geçmişi aramak ne demek bilir misin? Başın önde yürümek çünkü tanıdık bir şeyler bulmak istemek maziden. Adım başı sana çarpan hoyrat bedenlerde bile. Bu sokakta tam burada siz miydiniz bana çarpan seneler önce? Seneler önce bir tek tebessümle elindeki tüm gülleri satan mavi gözlü çocuk siz miydiniz mesela ve mesela artık büyümüş olabilir misiniz…
Bu şehrin bütün sokaklarına tükürmüşler görmeyeli. Bütün işlek dükkanları kepenk kapatmış. Seyyarları toplamışlar. Dilenci çocuklar da büyümüş ama bilmiyorum ne olmuşlar…
Ve her unutulmuş çocuğun yerine bir yenisini unutup koymuşlar…
Tıklım tıklım yalnızlık doluyuz katar katar dilenci. Kimimiz aşk dilenir bir parmak uzağındakinden kimimiz para. Kimimiz umut kimimiz geçmişini…
Sen Güvenpark’ta ayazda ve karanlıkta, akmayan suyun başında ve hala dilenen çocuk bakışların yamacında, bütün sokaklarına tükürülmüş bir şehrin kaderine üzülmek ne demek bilir misin? Karanfil Sokak’ta yürümek ve kapanmış dükkanların yitik haysiyetine dertlenmek ne demek bilir misin? Ne demek bilir misin kopkoyu bir hüznü eksiksiz toplayıp eve koyulmak... Her dilenci çocuğu unutulduğu yerde bırakmak ve ağlamak… ağlamak… ne demek bilir misin…

Not: Masal Yıldızı için özel yazdığım bir yazıydı. Sevgili Esra bloğuna veda edince yazı kayboldu haliyle. Burada dursun istedim...

20 yorum:

  1. Sarsıcı bir yazı olmuş, duygularınıza sağlık. Gerçekten çok güzel yazıyorsunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Takdir konusunda hiç cimri değilsiniz bu da insana şevk ve cesaret veriyor sağ olun :)

      Sil
  2. Okurken güvenpark'a gittim bekledim üşüdüm ankara'yı seyrettim kızdım....muhteşem....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel. Cümlelerim anlattığı şeyleri size yaşatabilmiş... Çok teşekkür ederim.

      Sil
  3. okurken içim acıdı, birşeyelr eksik gibi kendimi kötü hissettim..hani yapmam gereken birşeyler var da elimden birşey gelmiyor gibi..ahh be kalemderi ...eline sağlık nediyeyim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence yapman gerekeni an itibariyle yapmış bulunuyorsun :) Ne kadar güzel okumuş, hissetmiş, duymuşsun. Başka ne isterim? Çok teşekkür ederim sevgili Gülin.

      Sil
  4. Kış umudu satan seyyarlar,kimsesizlikten kapatılmış dükkanlar...İmgelerini çok beğeniyorum....
    Karanfil Sokak adı nasıl da tezat oldu duygularına değil mi....Keşke adı gibi güzellikleri çağrıştırsaydı keşke.....

    Çocuk
    Güzel anılar gibi hüzünlü
    Hüzünlü şarkılar gibi güzel

    Cemal Süreya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Buraya şiir getirmenizi çok özlemişim :) Gerçi sizin uğramanız bile başlı başına güzel; ama şiirler de çok güzel. Sizin beğenileriniz daima özel oluyor. Ayrıca çok ince gördünüz hocam. Kesinlikle hep düşünmüşümdür keşke aramız iyi olsaydı da ben de şiirler yazsaydım Karanfil Sokak için ya da içinde Karanfil Sokak'ın geçtiği...

      Sil
  5. Güvenpark ta beklemek mi dedin. Maziye gittim. Bir daha buralara gelemem dediğim öğrencilik yıllarıma. Ama kader işte yine Ankaradayım

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim sebebim de öğrencilikti. Okuldan hemen sonra değilse de nihayet uzaklaşabildim başka bir şehre yerleştim. Darısı başına diyeyim öyleyse :)

      Sil
    2. Ankara güzel şehir ya, tüm hoyratlığına rağmen seviyorum... Hadi itiraf edin sizde özlüyorsunuz zaman zaman :)

      Sil
    3. İnan ki hiç özlemiyorum. Aslında birçok yazımda da söz ettiğim bir durum bu:) Kesinlikle özlemiyorum. Baştan beri sevmemiştim ben Ankara'yı. Yani itiraf edecek bir şey yok:))

      Sil
    4. Ankara simidini de özlemedim demeyin sakın hayatta inanmam. Hadi tutmayın kendinizi :)))

      Sil
    5. Öyle bir şey mi vardı ki:) Yani Ankara'da özel yapılan bir simit mi varmış? Hiç fark etmedim. Bütün simitler aynı geliyor bana :) Ne sayarsan say özlememişimdir hatta yakın zamanda hafızamda Ankara diye bir yer bile kalmaz emin ol:)

      Sil
  6. Çok güzel bir yazı. Gönlüne sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, beğenmene çok sevindim :)

      Sil
  7. Biraz icim sızladı ..bir solukta okudum. Kalemıne sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayat iç sızlatıcı şeylerle dolu. Ben daha neşeli şeyler yazmak istedikçe, dünya daha hüzünlü bir yer oluyor. Bu konuda zorlanıyorum haliyle:) Çok teşekkür ederim güzel yorumun için.

      Sil
  8. Bu ne güzel bir yazı.Hayatın olağan anları ancak bu kadar sanatsal anlatılabilirdi.Supersin..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim sevgili Kitap Cumhuriyetim, ne güzel beğeni sözleri bunlar. Çok mutlu oldum.

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *