12 Şub 2017

DÜŞKIRAN-29

                             YIKIM

Kapıyı açtım. Kapıyı daima benim açmamı tembihlemişti. 
İçeri girdi. Yine zor duruyordu ayakta. Yanaklarımdan öptü. Bir zamanlar severek içime çektiğim kokusunun artık tamamen içki kokusuna dönüştüğünü düşündüm.
İstiyordu ki o, ben ve içkisi mutlu mesut yaşayalım. İstiyordu ki ben içkiden hemen sonra gireyim koynuna. İstiyordu ki içkinin kuması olayım.
Yapamayacağımı bile bile istiyordu.
Dosdoğru yatak odasına gitti. Kavgaya bahanesi kalmasın diye ben de peşinden gittim. Başka çarem olmadığı için öfkesini üstüme çekmemeye çalışıyordum. Yatağa oturdu.
- Otursana, dedi. Karşısına oturdum.
- Sen mi değiştin ben mi? dedi.
- Ben değişmedim, dedim.
- Ben mi değiştim? dedi.
Cevap vermedim.
Konuşsam neler olacağını artık öğrenmiştim. Ölesiye dayak yediğim gecelerden birinin sabahında, beni eve götürmek için gelen babamla birlikte memlekete dönmüştüm. Ağlamaktan ve susmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Ne sorulan sorulara cevap verebiliyordum ne de bir şey açıklayabiliyordum. Acılarımı yalnız bedenimden sanıyorlardı. Oysa ruhum da etim kadar acı içindeydi. Tüm bunların hangi sebeplerle başladığını düşündükçe sığındığım yerin bir yuva değil, kaçmak için debelendiğim karanlık bir hücre olduğunu bir kez daha anlıyordum. Susuyordum. Ağlamak konuşmaktan sayılmıyordu.
Sonra Medet geldi. Üzgün ve pişman görünüyordu. Babam, elinden bir kaza çıkabileceğini söyleyerek onunla görüşmedi. Zavallı annem, tüm hayatı erkeklerin hükümranlığı altında bir hiçe dönüşen ve bunun farkında bile olmayan annem, çok iyi konuşamadığı Türkçesi ile düşündüklerini, hissettiklerini anlatamadı Medet'e. Sadece teyzem, dişi bir kaplan gibi yaptıklarının çirkinliğini, bana bu yaşımda yaşattığı şeyleri, verdiği sözlerin hiçbirini tutmadığını ve aslında benim onunla gitmemi istemediğini haykırdı yüzüne. Karşımda çoğu zaman bir canavar olarak bulduğum adam, süt dökmüş kediden farksızdı. Bense ona dönmekten başka ne yapabilirim bilmiyordum. Eğitimim, daha doğru dürüst başlamadan bitmek üzereydi.
Ve döndüm. Dönmemle birlikte hiçbir şeyin değişmediği, değişmeyeceği gerçeğiyle yüzleştim. Karşımda daha öfkeli, daha zalim biri vardı üstelik. Tecrübe edinmişti, vahşetinin izleri görülemesin diye yüzüme, boynuma, omuzlarıma dokunmuyordu artık. Beni yere yıkıyor, üzerime çıkıyor, çırpınmamı önlemek için elleriyle ellerimi tutuyor, dizleriyle karnıma kendini kaybetmişçesine vuruyordu. Fark etmiyordu. Nereme vurursa vursun ölüyordum zaten.
Konuşmaya devam etti. Her şeye rağmen kaybedilmiş bir insan görüyordum karşımda. Benim gibi. Anlaşılamamış, kendine terk edilmiş, yanlış insanların ellerinde yanlış şekillere büründürülmüş bir insan.
Cümleleri bir vedayı andırıyordu. "Sana verdiğim sözü tutamadım Sarmaşık. Verdiğim hiçbir sözü tutamadım. Anneme babama hep dert oldum. Sana da dert oluyorum. Benim kimseye faydam yok, yalnızca zararım var. Ama, seni sevdim tamam mı? Seni sevdim..."
Anlamıyordum neyin vedasıydı bu? İçkinin tesiriyle kısa ve basit cümlelerle konuşuyor, yine de kendini yeterince ifade edemiyordu. 
- Sen neden söz ediyorsun? dedim.
Kalkıp demir parmaklığı olmayan pencereyi açtı ve kendini yarıya kadar aşağı sarkıttı. "Anneme babama özür dilediğimi söyle. Senden de özür dilerim." dedi.
- Dur! diye bağırdım ne yapacağını anlayınca. Dur Medet!
- Niye? Kurtulursun ne güzel. Ben herkesin hayatını mahvettim benim ölmem lazım.
- Evet sen herkesin hayatını mahvettin; ama şimdi yapacağın şey yıktıklarını tamir edemez. Aksine mahvettiğin her hayatın sahibine bir yıkım daha yaşatır.
İnmiyordu.
- Benim önümde? Benim gözlerimin önünde kendini mi öldüreceksin? Bunu da mı yapacaksın bana?
Sarhoştu, suçluluk duyuyordu, her şeyin sorumlusu olduğunun farkındaydı ve ölmek istiyordu. İnmiyordu.
- Medet yalvarıyorum aşağı in. Benim için in. Yapma. Her şeyi düzeltebiliriz, eğer istersen her şeyi yoluna koyarız n'olur yanıma gel.
Düştü düşecekti. Bina 5 katlı olsa da zemin kat ve bulunduğu yerin yapısı itibariyle yeterince yüksekteydik. Atlarsa ölebilir, ölmezse bile onarılması mümkün olmayan bir hasara uğrayabilirdi. Böyle bir şeyden sonra ayakta kalabilir miydim bilmiyordum. Bana yaşattıkları yetmezmiş gibi bir de ölümünün ağırlığını yükleyecekti.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Olduğum yere çöküp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Benden geriye koca bir hiç kalmıştı. Sevmekte bile başarılı olamamıştım. Her şey üstüme geliyordu, yapayalnızdım. Ve Medet gözlerimin önünde ölüp gidecekti.
Derken omzuma dokunan elini hissettim. Az sonra öleceğine öylesine ikna olmuştum ki yüzüne bir hayalete bakar gibi baktım. 
- Tamam ağlama. Geldim işte, dedi.
İki yaralı ve yalnız insan... Biri diğerini usul usul öldürürken yan yana oturduk. Yan yana sustuk. Ve bir sonraki yaramızı beklemeye koyulduk.

(Düşkıran son'dan hemen önce. Nihayet.)




15 yorum:

  1. Bugün yaşadığım bir olayın üzerine "Ağlamaktan ve susmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden" cümlen beni yerle bir etti. Yine harika bir iş çıkarmışsın güzellik. Yüreğine sağlık, yaramızı bekleye bekleye bir hal olduk...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duyguların dumanı tüterken okuduysan demek... Yerle bir etmek isteyeceğim son insan bile değilsin :) Cansın sen. Teşekkür ederim.

      Sil
    2. İsmimin de cansın olduğunu ayrıca belirtmek isterim bunun üzerine ve tanımadan bana gösterdiğin değer için çok teşekkür ederim sana ☺ aynı duyguları paylaşıyoruz sevgili arkadaşım

      Sil
    3. İsmini layığıyla taşıdığından emin olabilirsin öyleyse :) Blogdaki tüm yorumlara bakacak olursak "canım" dediğim olmuştur; ama "cansın" dediğim ilktir. En azından ben öyle hatırlıyorum :) Söyleyene değil söyletene bakacaksın.

      Sil
  2. Yazarken ne kadar zorlandığın hissediliyor. Medet efendi sarmaşığa seni sevdim diyor ama, sevgi böyle bişey değil. İçimize işleyen bir bölümdü. Çok güzel yazıyorsun yine de Medetli kısımlar biteceği için biraz sevindim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de en az senin kadar sevinçliyim o konuda :) Çok uzamıştı. Kavgakıran'da bu kadar zorluk çekmiyorum. Teşekkür ederim.

      Sil
  3. Merhabalar.
    Biri diğerini yavaş yavaş öldüren iki yaralı insan. Hangi hallerde olursa olsun, miktarı ne kadar olursa olsun, alkolden nefret ediyorum. Çünkü zamanında ben de tüketmiştim bu zıkkımı. Hala tüketenler "zıkkım" kelimesinden alınmasınlar, onlar da bir an evvel alkolden uzaklaşmaya gayret etsinler. Kitabımız Kur'an'ı Kerim'in Bakara suresi 219. ayetinde: "...Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: İkisinde de büyük bir günah, bir de insanlar için bazı yararlar vardır; fakat günahları, yararlarından daha büyüktür..." İşte bu bağlamda içkiyi de kumarı da terk etmek gerekiyor.
    Selam ve dualarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Recep Bey, hoş geldiniz. Kutsal olduğu öne sürülen kitaplarda yazanlardan ziyade, aklım ve izanım bana alkolün kötü bir şey olduğunu söylüyor. Yoksa içki içmekten çok çok daha büyük kötülükler var ve kutsal kitaplarda bunlara dair bir şey söylenmiyor, bir yasak getirilmiyor. Arada sırada içkisini içen; fakat kimseye bir zararı olmayan insanları da zan altında bırakmamak gerekiyor.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Kendinden başka, kimseye zararı dokunmadan alkol tüketenlerimizi ben de zan altında bırakmak istemiyorum. Elbette onlar dilediği gibi alkollerini tüketebilirler. Diğer büyük günah ve yasaklara gelince. Diğer kutsal kitaplarının içeriğini pek bilmiyorum ama, Kur'an'ı Kerim'de tüm bilinen kötülüklere yer verilmiş ve bunların yapılmaması öğütlenmektedir. Sizin geniş anlamda bahsettiğiniz bu kötülükler nelerdir bilmiyorum ama, Kur'an'a bakmak gerekir.
      Selam ve dualarımla.

      Sil
    3. Bu sizin görüşünüz. Benim okumam, karşılaştırmalarım ve düşünüp tahlil etmem sonucu maalesef bahsi geçen kitapta insanlığa yakışır bir yaşam önerisi göremedim. İnsan hakları bildirgesine bakmak bile ne dediğimin anlaşılması için yeterli. Ayrıca her türlü kötülüğe de yasak gelmemiştir, her şeyden önce insan öldürmeye yasak yoktur. Aksine, belli başlı koşullar altında insan öldürülmesi emredilir. Neyse dediğim gibi konumuz bu değil, ancak sizden ricam benim bloğumda yaptığınız yorumlarda benim görüşlerimi de hesaba katarak konuşmanızdır. Sizin geçerli bulduğunuz, esas aldığınız bir kitaptan "kitabımız" diye bahsetmeniz, herkes bu kitaba inanmak zorundaymış gibi her yazımı onun üzerinden yorumlamaya çalışmanız hoş değil. Bu yazıda dinden bahsetmiyorum, alkol bağımlısı bir insanın durumundan bahsediyorum. Alkol yerine herhangi bir madde bağımlılığı da olabilirdi bu. Ve bana sorarsanız insan öldürmek, kesinlikle içki içmekten daha kötü bir şeydir. Siz buyurun dilediğiniz gibi inanın; fakat sizin gibi inanıp inanmadığını bilmediğiniz insanlara naçizane fikrim "kitabımız" değil de "kitabım" diye ifade edin ki konu buralara gelmesin. Benim için tek kitap yok zira. Hayatımı neden ve nasıl ortaya çıktığını bilmediğim bir tek kitaba bakarak yaşamak yerine, aklımı, kalbimi ve vicdanımı esas alarak yaşamaya çalışıyorum. Ve edebi bir yazı dizisinin altında dine bakış açımı ifade etmeye çalışmak zorunda kalmaktan da rahatsızım.

      Sil
    4. Merhabalar.
      Sizi anlıyorum. Kusuruma bakmayın.
      Selam ve dualarımla.

      Sil
  4. Bir solukta bitirdim, her zamanki gibi çok akıcı kaleme almışsın. Toplumumuzun en büyük sıkıntısı. her konuya dini bulaştırmasak olmaz. Karşımızdakinin bizim gibi inanmak zorunda olmadığını unutuyoruz. Herkes aynı şeye inanmak zorundaymış gibi davranıyoruz ama böyle bişey mümkün değil. Senin de söylediğin gibi herşeye kitap üstünden bakacaksak orda yasaklanmayan bi sürü kötülük var. İçki onların yanında masum kalıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elbette böyle bir şey mümkün değil. Dünyada sayısız inanç var ve nedense hepsinin savunucuları en doğrusunun en muhteşeminin kendisininki olduğunu iddia ediyor. Dinlerin ortaya koyduğu yaşam biçimleri bana ne insancıl ne de yeterli geliyor. Zaten Yaratıcı'nın din diye bir şey gönderdiğini de düşünmüyorum. Yani haklısın. İnsanlarla "kutsal kitabımız" diye konuşmadan önce o insanın düşüncelerine vakıf olmak gerekiyor. Yorum için teşekkür ederim.

      Sil
  5. Öğleden beri okuyorum.. Düşkıran'ları bitirdim ama ben de bittim.. Kadınlarımızı güçlendirmeliyiz, herşeyi yapabilecek güçte olduklarına dair inancı içlerinde güneş gibi hissetmeliler..

    Biraz dinlenmeliyim şimdi, kavgakıran' la bağlantısı olduğunu algıladım yorumlardan ama biraz mola :)

    Tüm bunlar bir kitap olabilecek değerde. Kalemine sağlık Söz Sanatı <3

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaman ayırıp hepsini okuduğun için çok teşekkür ederim :) Mutlu oldum. Başta, yazdıklarımı kitaplaştırma gibi bir düşüncem yoktu; ama bu kadar yazdıktan sonra neden olmasın diye düşünmeye başladım. Emin olmamakla beraber, ileride bir gün kitap haline getirmek için çabalayabilirim. Gözlerine, yüreğine sağlık. Sevgiler :)

      Sil

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *