İslam tarihinde, Hz. Muhammed’in hayatında öne çıkan en önemli ilke tevhid ilkesidir — Allah’tan başka hiçbir otorite, güç, ilah veya mutlak değer tanımamak. Bu ilkenin korunması için, Peygamberimiz kendi şahsına yönelik abartılı yüceltmelere, resim ve heykel gibi kalıcı görsel temsil biçimlerine sıcak bakmamıştır.
Peygamberin Resim ve Heykel Konusundaki Tavrı
Sahih hadislerde, Hz. Muhammed’in yaşadığı dönemde resim ve heykel konusunda net uyarılar yaptığı geçer.
Kuran'ı Kerim'de Rabbimiz Allah:
“Allah’tan başka ilah edinmeyin.”
(Nahl, 51)
“Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma; O’ndan başka ilah yoktur.”
(Kasas, 88)
“Rabbiniz yalnızca kendisine ibadet etmenizi emretti.”
(İsrâ, 23)
“(İbrahim dedi ki:) Ben, sizin taptıklarınızdan uzağım. Ancak beni yaratana taparım; O, beni doğru yola iletecektir.”
(Zuhruf, 26–27) buyurur.
Siyer kaynaklarında ise, Peygamberimiz Kâbe’nin içindeki tüm putları ve resimleri kaldırmıştır (İbn Hişâm, Sîre, c. 2). Bu temizliğin gerekçesi açıktı: Allah’ın evinde Allah’tan başka hiçbir varlık sembol olarak yer almamalıydı.
Hz. Muhammed, kendi adına bir heykel veya resim yapılmasını da istememiştir. Bunun nedeni, ileride ümmetin kendisini Allah’ın önüne geçirecek şekilde yüceltmesinden endişe etmesiydi. Nitekim, “Beni, Hristiyanların Meryem oğlu İsa’yı yücelttiği gibi yüceltmeyin. Ben ancak Allah’ın kuluyum. Bana ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ deyin.” (Buhârî, Enbiyâ, 48) buyurmuştur.
Kur’an’da Put ve Modern Putperestlik
Kur’an’da put sadece taştan, tahtadan veya bronzdan bir heykel değildir.
Put, kalpte ve düzende Allah’ın önüne geçirilen, sorgulanamaz hale gelen her şeydir.
“Ona (Allah’a) ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.”
(Nisâ, 36)
“Onlar, bilginlerini ve rahiplerini Allah’tan ayrı rabler edindiler…”
(Tevbe, 31)
“İbrahim dedi ki: ‘Siz, Allah’ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyen şeylere mi tapıyorsunuz?’”
(Enbiyâ, 66)
Burada “tapmak” kelimesi yalnızca secde etmek anlamında değil, itaatte Allah’ın önüne geçirmek, eleştirilemez ve sorgulanamaz kılmak anlamında da kullanılmıştır.
Heykel ve Kutsiyet Meselesi
Eğer bir insanın heykeli,
Devlet kurumlarında veya okullarda başköşeye yerleştiriliyor,
Önünde zorunlu olarak saygı duruşu yapılıyor,
Onu eleştiren kişi toplumsal veya hukuki baskıya maruz kalıyorsa,
bu durum modern bir put kültü haline gelir. Kur’an’ın uyarısı da tam olarak buradadır: “Sadece Allah yüceltilir, yalnızca O’nun önünde eğilinir.”
Hukuken zorunlu tutulmasa da —tıpkı “Andımız”ın kaldırılmasına rağmen— 10 Kasım törenlerinde veya resmi anmalarda saygı duruşuna katılmayan kişilerin, toplum önünde kınandığı, hatta linç edilmek istendiği vakalar yaşanıyor. Bu da, yazılı kanunlarda olmasa bile fiilî bir zorunluluk anlamına geliyor.
Her ne kadar mevzuatta bireysel katılım zorunlu olmasa da, toplumsal baskı, yaptırım ve fiilî zorlama unsurları, kişilerin inanç özgürlüğünü ihlal eder. Bu durum, hukuki açıdan ‘dolaylı zorunluluk’ olarak tanımlanabilir.
Mesele, heykelin bronzdan olması değil; Allah’ın hakkının bir faniye verilmesidir.
Sonuç: Tevhidin İnceliği
Hz. Muhammed’in kendi resmi ve heykelinin yapılmasını istememesi, sadece tevazu göstergesi değil, aynı zamanda ümmetini Allah’a ortak koşma tehlikesinden koruma gayesidir.
Bugün de, hangi isim veya sembol olursa olsun, Allah’tan başka hiçbir otoriteye koşulsuz bağlılık göstermek, tevhid inancıyla bağdaşmaz.
Tevhid, kalbin en saf haliyle yalnızca Allah’a yönelmesidir. Ne heykel, ne resim, ne de bir isim; Allah’ın önüne geçmemelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.