Allah bir çocuğu yaratır, ona kendi Ruhundan üfler
ve anne babasına emanet eder.
Ama anne baba,
o çocuğun bir ruhu yokmuş gibi davranır;
sistemi, patronu, öğretmeni, komşuyu, akrabayı memnun etmek için
o ruhun üstüne basa basa
bedeni hizaya getirmeye çalışır.
"Uykun yoksa bile uyu!"
"Şu saatte yat, bu saatte kalk!"
"Şimdi otur, şimdi konuş, şimdi sus!"
"10 sayfa yazı! 5 sayfa resim!"
"Oyna ama ses çıkarma! Var ol ama olmamış gibi yap!"
Ve el kadar sabi,
dehşet içinde, içinden şunu haykıramadan sessizce solup gider:
"Ben bunları zaten biliyorum, bana Allah öğretiyor.
Beni rahat bırakın. Beni gerçekten görün de anlayın!"
Sonra bir gün elinde kocaman bir soruyla kalakalırsın:
"Ne oldu da çocuğum artık gülmüyor?
Bana tatlı sözler etmiyor?"
Tabii… hatayı fark edip düzeltmeyi göze alırsan.
Ben ise, emri dışarıdan değil, içeriden alıyorum — Allah’a şükür.
Ve benim çocuğum da zaten Allah’tan eğitimli.
Aslında bütün çocuklar gibi.
Ona sadece alan açtım.
Sonra hayranlıkla izlemeye başladım.
Duvardaki putların hepsini de oğlumla beraber indirdim.
Ve ona dedim ki:
"Sen zaten biliyorsun bunları oğlum. Sana Allah öğretiyor.
Ben seni sevmek için varım. Ruhunu yok etmek için değil."
O da artık bana, tıpkı Allah gibi,
"Çiçeğimmm…" diyor, başka bir şey demiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.